Kutsal Gizemler ve Altın Oran Mucizesi

Bir okuyucu yorumu sayesinde aşağıdaki şu video ile karşılaştım. Hiç bir şey söylemeden önce videoyu izleyelim :

Çok ilginç gerçekten de. Hatta kendi kendime “nasıl oldu da bunun gibi bir şeyi daha önce hiç bir yerde görmedim?” diye sordum. Altın oran’ın ne olduğunu biliyordum ve çeşitli sanat eserleri ve mimari yapılarda bulunduğunu da. Ama Kabe?Al-i İmran suresinin buna işaret etmesi? Mısır piramitleri? Estetik görünen yüzlerdeki oranlar? Doğada görülen altın oran örnekleri? DNA? Kalp atışları? Saturn’ün halkaları? Kainatın şekli?

Ama acaba bunlar gerçekten de böyle mi?

Öncelikle bilgimi tazelemek adına, Altın Oran’la ya da bilinen bir başka ismi olan Phi sabiti ile ilgili kaynaklara baktım. Çok basitçe güzelce özetlenmiş hali Türkçe Vikipedi’de mevcut.

Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran’a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB)oranına eşit olsun.

Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1.618; bu oranın değeri her ölçü için 1.618 dir.

Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1.618; bu oranın değeri her ölçü için 1.618 dir.

Altın oranın ne olduğuna dair bilgilerimizi tazelediğimize göre bakalım gerçekten 9 dakikalık filmde söylenen şeyler doğru mu. Filmdeki iddiaları madde madde görelim:

1-Altın oran doğada, mimaride, sanatta bir çok yerde görülmektedir.

2-Kalp atışlarında,

3-DNA’nın boyutlarında,

4-Kainatın şeklinde,

5-Bitkilerin filotaksi adı verilen yaprakların diziliminde

6-Kar tanelerinde,

7-Galaksilerin sarmal şekillerinde,

8-Mısır piramitlerinde görülen bir orandır.

9-Kepler Altın Oran için “büyük bir hazine” demiştir.

10-25 yılını altın oran ve estetikle ilgili araştırma yapan Steven Marquardt – Yüzdeki – bedendeki altın oranın çekici geldiğini yaptığı deneylerle  ispatladı.

11-Mekke’nin – kutuplara uzaklığının oranı altın orandır . Enlem-boylam haritasında gündönümü çizgisine olan uzaklığı açısından da altın oran noktasındadır. Phimatrix programıyla açılan enlem-boylam haritasında altın oran Mekke’yi işaret etmektedir.

12-Karaya düşen tek altın nokta Mekke’dir.

13-Kuran’daki Al-i İmran suresinde 47 harf vardır, Mekke 29. da yani altın oranda geçmektedir.

14-Leonardo pergeliyle ölçersek – Mekke arabistanın altın oranında, Kabe de mekkenin altın oranında.

15-Bunların tesadüfen olması imkansızdır

16-Mucizevi kutsal kitaplar, peygamberler ile ilgili büyük gizemler bilimsel kanıtlarıyla ispatlanmıştır.

1-Altın oranın sanatta, Mimaride görülmesi.

Bu kısmı bu haliyle doğrudur. Phi sabitinin kayıtlarda olan ilk tanımı MÖ 325-265 arasında yaşayan Euclid (Öklid) tarafından yapılmıştır. Ancak o zamanki ismi “korkunç ve kötü oran”dır. Phi sabitine “ilahi” yakıştırması yapılmıştır elbette. Ancak Rönesansa kadar değil. Luca Pacioli isimli İtalyan rahip ve matematikçinin 1509’da yayınlanan De divina proportione – İlahi Oran isimli kitabında ilk defa bu oranın “ilahi”liğinden bahsedilmiştir. “Altın Oran” tanımı ise 1800lere kadar görülen bir şey değildir.

2-Kalp atışlarında altın oran.

Bu kısmın ne demek istediğini tam anlayamadığımdan filmin yapımcısı Erdem Çetinkaya’nın filmle ilgili kurduğu siteye ulaşıp detaylara baktım. Ancak kendi sitesinde de bundan bahseden detaylar yoktu. Aramaya devam ettiğimde Goldennumber.net isimli sitedeki konudan bahseden ve detay veren sayfaya ulaştım. Bu siteye göre, şu şekildeki bir EKG’ye baktığımızda, tepecikler arasında altın oran varmış :

Kalp atışındaki Altın Oran

Kalp atışındaki Altın Oran

Tamam, ne demek istediğini sanırım anladık, peki acaba gerçek mi? Wikipedia’daki Electrocardiography başlığına baktığımızda 26 yaşındaki bir Erkeğin örnek EKG çıktısı vardı. Bu dosyayı bir resim yazılımında açıp tepecikler arasındaki oranı ölçtüğümde altın oranı vermediklerini gördüm. Wikipediadaki örnek EKG grafiğinin ayrıntısında yaptığım ölçümde 2.73 gibi bir oran vardı.

63/32 = 2.7391..

63/32 = 2.7391..

EKG, kalbin eletriksel hareketlerini ölçen bir sistem. Buradaki iki tepecik, QRS (büyük tepe) ve T (küçük tepe) dalgaları olarak adlandırılıyor. QRS kompleksi adı verilen bu yüksek tepe, kalpteki ventrikül adı verilen odacıkların depolarizasyonunu ve T tepesi tekrar polarize olmalarını, yani tekrar elektrik yüklenmelerini temsil ediyor. Burada bilmemiz gereken kısım, bu tepe noktaları arasındaki aralıkların (dolasıyla oranların) insandan insana, ve insanın o andaki hareketliliğine göre değişiyor olması. Sabit bir oran yok. Belli aralıklar arasında gidip gelen oranlar var. Bu oranların dışına çıkıldığı zaman aritmi gibi kalp bozuklukları teşhisleri konabiliyor.

Özetle, kalp atışlarında Altın oranın görüldüğünden bahsetmek çok zor. Elbette bazı insanların, belli zamanlardaki kalp atışları kısa bir an için altın orana uygunluk gösterebilir, ancak bunlar istisna olarak kabul edilmelidir.

3-DNA’nın boyutlarında Altın Oran.

Bu iddianın esas sahibi, Jean-Claude Perez isimli bir araştırmacı. Bilgisayarlar ve yapay zeka üzerine akademik çalışmaları var. 1990’dan beri yayınladığı çeşitli kitaplarda DNA’nın altın oranlara sahip olduğunu iddia ediyor. Filmde çok detay yok, ancak araştırdığımız zaman yine goldennumber.net sitesindeki DNA sayfasında resimli anlatımı mevcut. Sözü edilen DNA, B-DNA olarak bilinen altküme, zira A-DNA ve Z-DNA’nın şekilleri yine benzer olsalar da farklılıklara sahip.

DNAdaki altın oran

DNA'daki altın oran

Kontrol ettiğimde ise, böyle bir orandan bahseden, konuyla ilgisi olan herhangi bir akademisyen ben bulamadım. Wikipedia’daki DNA makalesindeki DNA’nın boyutlarına ya da çift helix adı verilen yapının boyutlarına dair özelliklere baktığımızda, DNA’nın herhangi bir boyutunun, bir diğerine oranlarından hiçbirisi Altın Oranı vermiyor. Wikipedia’ya göre, DNA zincirinin genişliği 22 ila 26 Angstrom, bir nükleotid’in boyutu ise, 3.3 Angstrom. İnsan DNA’sının uzunluğu ise 220 milyon baz çifti (base pair). Groove adı verilen oyukların boyları ise büyüklerin 22, küçüklerin 12 Angstrom kadar. Bunların oranı ise 22/12 = 1.833. Kaldı ki üstteki resimdeki Altın oran, bir bilgisayar modellemesindeki orandır. Örneğin wikipedia’daki DNA temsili resminde bu oran bulunmamaktadır.

Temsili DNA yapısı

Temsili DNA yapısı

Özetle DNA’nın boyutlarında Phi sayısını bulduğunu söyleyen araştırmaları destekleyen akademik kaynaklar olmadığı gibi, DNA ile ilgili bulunabilen kaynaklarda bu oranları doğrulayamıyoruz. Altın Oran’ın DNA’da olduğunu iddia eden (bir kaçı Harun Yahya’ya ait) sitelere göre DNA’daki büyük ve küçük oyukların boyları 34 ve 21, ancak bu bilgiyi doğrulayamadım.

DNA ile ilgili güncelleme:

Konuyla ilgili bir okur yorumu sayesinde biraz daha fazla araştırma yaptığımda gördüm ki , Watson – Crick modeli olarak bilinen DNA yapısı modelinde 3.4 angstrom’luk nukleotidlerin 10 tanesinin bir tur yapması 34 rakamını, ve çift helix’in çapı da 20 angstrom rakamını veriyor – ikisinin oranı tam 1.7 – ki altın oran’a yakın değil. 20, 21in aksine bir fibonacci sayısı değil ve araştırmalarda 34 angstromluk helix tur boyunun aslında 25-35 angstrom arasında değişebileceği görülmüş. Watson ve Crick modeli neredeyse 50 küsür senelik bir model o yüzden hatalar olması normal. 21-34 rakamlarını doğrulayamadığım için yanlış olarak kabul etmiştim. Bununla beraber 20-34 rakamları bir çok kaynakta doğrulanabiliyor.

4-Kainatın Şeklinde altın oran

Burada filmde anlamadığım bir kelime geçiyor. Ancak Altın Oran ve kainatın şeklini aratınca ortaya çıkan şey, 2003 yılında yayınlanan ve NASA tarafından ölçülen mikrodalgaların, ancak sonlu bir Evrene ait olabilecek boyutlarda olduğunu ve bu sonlu Evrenin şeklinin Dodecahedron ismi verilen ve Pentagonlardan (eşkenar beşgen) oluşan 12 yüze sahip bir şekle benzediğini söyleyen bir araştırma. Kısaca özetlemek gerekirse, NASA’nın gözlemlerindeki mikrodalgaları denizdeki dalgalara benzetirsek, nasıl okyanuslarda 2 metrelik dalgalar olabiliyorken, göllerde 20 cmlik dalgalar oluyorsa, gözlemlenen mikrodalgalar, belli bir boyutun üstüne çıkamıyor ve bu gözlemden hareketle deniyor ki, “Eğer deniz büyük olsaydı, bu gözlemlediğimiz 20 cmlik dalgalardan çok daha büyük dalgaları gözlemliyor olmamız gerekirdi, demek ki bu ‘deniz’ bir okyanus değil, bir göl”. Buradan hareketle de, mevcut mikrodalga ölçümlerine en çok uyan şekil, dodacahedron ismi verilen şekildir deniyor.

Ancak hevesim kısa kesiliyor, zira hem araştırmayı yayınlayanlardan Matematikçi Jeffrey Weeks bile öne sürdükleri şeyin kanıtlanmaktan çok uzak ve uzun çalışmalar gerektiren bir hipotez olduğunu söylemiş, hem de araştırma 2003’te yayınlandıktan kısa bir süre sonra değişik kaynaklar tarafından çürütülmüş.

Bir diğer nokta da, kısıtlı fizik ve astronomi bilgimle yorumlayabildiğim kadarıyla, Dodacahedron şeklini öne süren bilim adamları herhangi bir noktada, bu şeklin eşkenar beşgenlerden oluşan tam bir dodacahedron olduğunu öne sürmemişler. Hatta bir çok yerde “futbol topuna benzer şekil” denerek, köşeli olmayan bir yapıya işaret ediliyor. Diğer bir deyişle, Evren’in şeklinin altın orana sahip bir dodacahedron olduğu iddiası, bilimsel olarak kanıtlanmış ve desteklenen bir şey değil.

5-Bitkilerin filotaksi adı verilen yaprakların diziliminde

Yaprakların dizilimine Filotaksi ya da Phyllotaxis deniyor. Bu dizilimin değişik şekilleri var, değişen dizilim, karşı dizilim ve spiral dizilim gibi. Spiral dizilimdeki yaprakların sayısı, Fibonacci sayılarındaki dizilime benziyor. Çiçeklerde de görülebilen bir şey, çiçeklerin yaprakları (renkli yaprakları) genellikle 3-5-8-21.. gibi Fibonacci dizisinde bulunan numaralar. Altın oran’la yakından ilgili olan Fibonacci dizisinin bitkilerin yapraklarındaki dizilimde bulunması niye peki? İlahi bir düzen mi?

Hayır.

Bunun sebebi, bu dizilimin, bitkilerin yeni çıkan yapraklarının alttaki yaprakların güneşini kapatmaması açısından en verimli dizilim olması. Aynı şekilde örneğin ay çiçeklerinde de benzer bir dizilim var, ay çiçeğinin çekirdekleri spiral ve Fibonacci dizisine göre dizilmiş gibi görünüyorlar, bunun sebebi de belli bir yere en çok sayıdaki çekirdeğin yerleşebilmesi için en verimli dizilimin yine Fibonacci dizilimi olması. Yani buradaki önemli nokta, Fibonacci diziliminin, bitkilere herhangi bir kazandırdığı şey olmamasına rağmen görüldüğü bir dünyada yaşıyor olsaydık, o zaman “doğaya rağmen bu niye böyle oluyor” diye sorabilirdik. Ancak hem bu dizilim doğanın ve doğal seçilimin desteklediği verimli bir seçilim, hem de yaprakların dizilimi ve çekirdeklerin yerleşiminde görülen bu sayılar, Fibonacci dizisine her durumda ve sürekli olarak uygunluk göstermiyorlar. Dizi, yaprak ve çekirdek sayısı arttıkça bozuluyor ve Fibonacci dizisine yakın (lisedeki matematik bilgilerinizi hatırlarsanız “limit sıfıra giderken” durumuna benzer) bir dizilim gösteriyorlar. Eğer Tanrı gerçekten bitkilere imzasını atmış olmak için Altın Oran’ı kullanmak isteseydi, yaklaşık olmak yerine kesin ve tam bir şekilde atmaz mıydı?

6- Kar tanelerinde

Bunu çok uzatmayacağım, böyle bir şey yok. Kar taneleri, bildiğimiz su damlalarının havadayken buza dönüşmesidir. Bir buz tanesinin şeklini belirleyen şeyler arasında sıcaklık, su moleküllerinin sayısı, havadaki diğer partiküller gibi bir çok sayıda etken var. Bir çok kar tanesi altıgen şekle sahiptir ve bunun sebebi su moleküllerinin donarken hidorjen bağları adı verilen bir bağ oluşturmaları ve bu bağların en sağlam olabileceği şekilde sıralanmalarıdır. Su damlacıklarının hiçbirisinin diğerine benzemediği ve bu yüzden kar tanelerinin hiçbirisinin diğerinin aynısı olmadığını göz önüne alırsak, Altın Oran gözlemlenebilecek kar taneleri olduğu gibi, doğal altıgen simetrik şekilden başka herhangi bir oranın gözlemlenemeyeceği de sanıyorum gayet açıktır. Şu sayfada çeşitli kar tanesi fotografları bulunuyor, foto editör programıyla rastgele ölçümler yaptığım ilk üç tanesinde herhangi bir altın oran göremedim. Bu iddiayı (ve genel olarak Altın Oran’ın doğada ve sanatta bolca bulunduğu iddiasını) ele alıp inceleyip çürüten bir kitaptan ilgili bölüm kısaca alıntılandığı şekliyle şuradan görülebiliyor. Tarayıcınızda CTRL ve F tuşuna basarak “snowflake” kelimesini aratırsanız doğrudan ilgili bölümü görebilirsiniz.

7- Galaksilerin Sarmal şekillerinde

Hangi galaksinin Altın Oran’a göre düzenlenmiş bir sarmal şekle sahip olduğunu söylemediği için, Samanyolu galaksisini ele almak istiyorum. Herhalde Dünya’nın da içinde olduğu galaksiyi incelemek en mantıklı hareket olacaktır. Samanyolu, İngilizce ismiyle Milky Way galaksisi, sarmal ya da diğer adıyla Spiral bir şekle sahiptir. Altın oran’a sahip spirallere Altın Spiral adı verilmektedir.

Fibonacci Spirali - Altın Spirale yaklaşık bir spiraldir.

Fibonacci Spirali - Altın Spiral'e yaklaşık bir spiraldir.

Galaksiler ise, tıpkı bazı deniz kabukları, ya da fırtınalar, ya da avına doğru alçalan bir yırtıcı kuşun rotası gibi şeyler ise Logaritmik Spiral adı verilen bir spiral türüdür. Altın Spiral, bir tür logaritmik spiral olmakla beraber, doğada görülen tüm diğer logaritmik spiraller altın orana sahip değildirler. Bizim galaksimizin dört kolu, 12 derecelik bir açıyla dönen kollar ve altın orana sahip değiller.

Samanyolu Galaksisinin temsili resmi

Samanyolu Galaksisi'nin temsili resmi

8- Mısır Piramitlerinde görülen Altın Oran

Iddiaya göre Mısır Piramitleri, Altın oran gözetilerek inşa edilmişler. Hangi kenarların ya da yüksekliklerin Altın Oran’ı verdikleriyle ilgili detay olmadığı için tam olarak neyi kastettiklerini bilemiyorum, ancak birazcık araştırdığımda, Piramitlerin Altın Oran’a göre inşa edildiklerine dair iddialar, tarihçi Herodot’un yanlış tercüme edilmiş/yorumlanmış bir yazısına dayandırılıyor. Bu olayı araştıran Harvard Ünv Matematik Profesörü George Markowsky “Misconceptions about the Golden Ratio” isimli 1992 yılında yayımlanan çalışmasında, bu iddiayı (ve Altın Oran’la ilgili bir kaç başka iddiayı), hem Herodot’un sözkonusu yazısının Yunanca aslından referans göstererek, hem de Giza (Keops) piramidinin boyutlarını inceleyerek çürütmüş. Burada belirtilmesi gereken şey, gerçekten de Giza piramidinin (aslında tam bir kare olmayan) tabanının yarı boyuyla yan yüzünün boyu (Pisagor’a göre hesaplandığı şekliyle) oranlandığında Phi sabitine yakın olan 1.62 oranı elde ediliyor. Ancak, Mısır’lıların piramitleri inşa ederken (MÖ 2500) ne Pisagor (MÖ 500) , ne de Phi (MÖ 400) sabitinden haberdar olduklarına dair bir kanıt da yok. Piramitlerin bir çoğu 3-4-5 dik üçgenine uygunluk gösterecek şekilde tasarlanmışlar. Genellikle kabul edilen şey, Mısırlıların Altın Oran’dan haberdar olmadıkları (zira başka mimari yapılarda bu yakınlık ya da benzerlik görünmüyor) ve bu oran’a uygunluk gösterecek piramitler inşa etmedikleri, ve bunun tesadüfi olduğu.

9- Kepler’e göre Altın Oran bir hazinedir

Burası doğru. Kepler üçgeni‘nde bir araya getirdiği Pisagor teoremi ve Altın oran için ” Geometride iki hazine vardır : birisi Pisagor teoremi, diğeri de Altın Oran. İlkini altına benzetirsek, ikincisini kıymetli bir taşa benzetebiliriz ” demiş. Burada belirtmek istediğim bir şey var. Filmden sanki “Kepler bu Altın Oran’ın gizemli ve ilahi bir yanı olduğunu biliyormuş ve bu yüzden “hazinedir” demiştir” gibi bir mesaj algıladım. Belki doğrudur, belki değildir kesin olarak söylemek imkansız olsa da, cümleyi tek başına ele aldığımızda ilahi güçlerden çok sanki “işe yarar araçlar” gibi bir manada söylemiş olma ihtimali daha ağır basıyor. Burada tipik Argumentum ad Verecundiam yapıyor filmin yazarları.

10- 25 yılını altın oran ve estetikle ilgili araştırma yapan Steven Marquardt – Yüzdeki – bedendeki altın oranın çekici geldiğini yaptığı deneylerle  ispatladı.

Evet gerçekten de Altın Oran’ın çekici görünmeye etkisi olduğunu 25 yıldır iddia eden Steven Marquardt isimli bir Amerikalı estetik cerrah var. Ancak öne sürdüğü ve Phi sabitine göre hazırlamış olduğu maskenin mutlak yüz güzelliğini gösterdiğine dair iddiaları, kabul gören iddialar değil. Bu linkte, maskeye uygun tasarlanmış bir kadın yüzünün daha feminen görünümlü bir kadın yüzüyle karşılaştırılması var. Kaldı ki, çekicilik sözkonusu olduğu zaman, dikkate alınması gereke bir çok etken var. Boy, kilo, kadınlarda gençlik, göğüs boyu, kalça-bel oranı, cilt, çevredeki diğer insanlara olan benzerlik gibi. Bunların en önemlilerinden biris de yüz ve simetrik özellikleri. Ancak bu çekiciliğe etkisi olan özelliklerin hemen hepsinin dayandığı şey bireyin sağlıklı ve buradan hareketle üremeye uygun eş olup olmadığına dair içgüdüsel değerlendirmeler. Yani Altın Oran, mutlak güzelliği niteleyen bir ölçüt değil.

11-Mekke’nin  kutuplara uzaklığının oranı altın orandır . Enlem-boylam haritasında gündönümü çizgisine olan uzaklığı açısından da altın oran noktasındadır. Phimatrix programıyla açılan enlem-boylam haritasında altın oran Mekke’yi işaret etmektedir.

Evet gelelim en önemli iddiaya. Mekke’nin Kutuplara ve 0 (sıfır) boylamı ile gündönümü çizgisine uzaklık bakımından altın oran noktasında bulunup bulunmadığı. Filmdeki ilgili kısımda Google Earth kullanarak kendiniz ölçebilirsiniz demiş. Daha kolay bir yöntem olarak, Kabe’nin bilinen koordinatlarından hareket ederek Kabe’nin uzaklığını ve Altın Oran noktasında bulunup bulunmadığını hesaplayalım. Kabe’yi referans almamdaki amaç, Kuran yazıldığı sırada bugünkü yerinde olduğunu bildiğimiz bir bina olması. Diğer eski yapılar da zaten çok uzağında değiller.

Kabe’nin koordinatları : 21 25’21.63″ N  ve 39 49′ 34.95″ E

Bu noktaya göre Kuzey kutbu noktasına (90 0′ 0″ N ve 39 49′ 34.95″ E) uzaklığı : 7601.383728 km
Güney kutbu noktasına (90 0′ 0″ S ve 39 49′ 34.95″ E) : 12402.547730 km

12402.547730 / 7601.383728 =  1.631617107332014 , görüldüğü gibi 1.618.. le başlayan Phi sabitine yakın olsa da, tam nokta atışı değil.

Toplamda 20004 km olan Kuzey ve Güney kutupları arasındaki mesafenin Altın Oran noktası ise Güney kutbuna 12363.1095401154 km ve Kuzey kutbuna 7640.8219178846 km uzaklıkta. Yani Kabe’den bir 40 km daha güneye dağlık bir alana denk geliyor.
Koordinatları :
21 03′ 30.55″N   39 49′ 34.95″ E

Yani kutuplara göre hesaplandığı takdirde Kabe altın oran noktasına 40 km kadar uzak kalıyor. Sanırım videodaki “çeşitli harita sistemlerine göre farklılıklar görülebiliyor” notu bu sebeple düşülmüş, “Belli bir hata payını kabul etmelisiniz” mesajı var yani. Ancak kuş uçuşu mesafeler için herhangi bir haritaya bağlı kalmadan yapılan (Boylam ve Enlemlere göre) bu hesap sanıyorum epey yakın gerçek değerlere.

Peki 0 boylamı ve gündönümü çizgisine olan uzaklık ?

Kabe’nin aynı enlemdeki (21 25′ E) 0 Boylamı noktasına olan uzaklığı : 4113.692028267955 km

aynı noktanın aynı enlemle kesişen 180 boylamına (gündönümü) uzaklığı : 13601.938548870524 km

13601.938548870524 / 4113.692028267955 = 3.306503854786021 . 1.618’in iki katından fazla.

Ancak bu 0 boylamı ve 180 boylamı (Greenwich ve gündönümü çizgisi) arasındaki oran. Yani doğu yarımkürede kalırsak elde edeceğimiz oran. Filmde dikkat ederseniz, kutuplar arası uzaklığı hesaplarken dünyanın bir yüzünü dikkate alırken, bu sefer yarım kürede oran yaklaşmadığı için tüm yer küreyi hesaba katıyor. Peki öyle olsun, bu durumda, Kabe’nin gündönümü çizgisine doğu yarıküredeki uzaklığı ile , aynı gündönümü çizgisine batıdan ulaştığımız takdirdeki uzaklığını hesaplayarak aynı oranlamayı yapalım.

Kabe’nin, gündönümüne olan uzaklığı : 13601.938548870524

0 boylamına olan uzaklığa batı yerkürenin 21.25 Enlemindeki uzunluğunu eklersek : 4113.692028267955  + 17715.63057713848 = 21829.32260540643

21829.32260540643 / 13601.938548870524  = 1.604868491867955 , oran yine yakın, ancak tam tutmuyor.

Peki bu enlemdeki altın oran noktası neresi?

21.25 Enleminin toplam boyu 17715.63057713848  x 2 (yarım yerküre) = 35431.26115427696

35431.26115427696 ‘in altın oran noktası = 21897.72364069865nci km.

Doğu yarımküreye gelirsek 21897.72364069865 – 17715.63057713848  = 4182.09306356017 – 0 boylamına 21.25 Kuzey enlemindeki uzaklık. Yani Kabe’nin olduğu yerin 68.4 km doğusuna denk gelen bir yer. Boylama göre altın oranı hesaplarken bulduğumuz esas altın oran noktasının boylamıyla kesiştirirsek ,

21° 3’42.24″N  40°28’30.36″E noktasına denk gelen ve görebildiğim kadarıyla çölde bulunan bir noktaya varıyoruz. Yani Kabe’ye kuş uçuşu yaklaşık 78 km uzaklıktaki bir noktaya.

Peki her şeyi yaratan ve mükemmel olan Tanrı, 78 km’lik bir hata mı yapmış? Eğer 1400 sene önce Mekke bu 78 km uzaklıktaki çölde bulunan noktada kurulu olsaydı, o zaman belki Altın Oran’ın Mekke’de olmasını ve bunun bir ilahi işaret olması ihtimalini düşünebilirdik. Ancak bu varsayım, gerçeklerle pek örtüşmüyor.

Şu ana kadar, filmin yapımcısının kurallarıyla hesap yaptım, ancak filmde söylenen Altın Oran’ın Mekke’ye işaret etmesinin epey abartılmış bir iddia olduğu sonucuna vardım. Kaldı ki, kutup noktaları cografi noktalar olsa da, 0 boylamı ve gündönümü çizgisi, insanlar tarafından icat edilmiş noktalar. Yani aslında 1884 yılına kadar var olmayan ve insanların icat edip insanların belirlediği sanal bir boylamı referans alıyoruz bu hesapları yaparken.

Filmde kullanılan bir başka görüntü de Phimatrix programıyla görüntülenen Dünya’nın projeksiyon yöntemiyle oluşturulmuş haritası. Bu haritalama yöntemlerinin hepsi, gerçekteki mesafeleri az ya da çok bozarlar. Yani filmde yapılan şey, insan icadı kıstaslara (0 boylamı ve gündönümü çizgisi) göre yaklaşık olarak hesaplanmış oranların, yine insan icadı ve gerçeği 100% yansıtmayan yöntemlerle hazırlanmış yaklaşık bir haritaya uyarlanıp, yaklaşık bir nokta elde edilmesi. Bu formülde çok fazla “yaklaşık” veri var. Eğer Tanrı, mucizelerini tasarlarken  pi sayısını 3 almak gibi “yaklaşık” değerlerle çalışıyorsa bilemeyiz. Ancak bu türden bir Tanrı, dinlerin kutsal kitaplarında anlatılan Tanrı karakterine çok da benzeyen bir Tanrı olmasa gerek.

****Ek bulgular****

Uzaklıkla yaptığım hesaplara ek olarak, bir de sadece enlem boylamlara göre Altın Oran noktasını hesapladım. Buna göre,

180 enlemin (kuzeyden güneye) altın noktası 111.24611788903148 – bu rakamdan 90 (güney yerküre)’ı çıkartırsak kalan sayı 21.2461178890314 – yani 21° 14′ 46.02″ N enlemi

Filmde yapıldığı gibi 360 boylamın altın noktası 222.49223577806296 , bundan 180 (batı yerküre)’i çıkarınca kalan rakam 42.4922357780629 yani 42° 29′ 32.05 Boylamı.

Bu hesaba göre Altın Oran noktası, +21° 14′ 46.02″, +42° 29′ 32.05″ koordinatlarına bulunuyor, ki bu nokta, Mekke’deki Kabe’ye 210 km güneydoğudaki dağlık bir araziye düşen bir nokta.

*****

Bu maddeyi araştırırken bu enlem-boylam hesaplayıcıyı ve uzunluk hesaplayıcıyı ve bu phi hesaplayıcısını kullandım.

12- Kara’ya düşen tek Altın Oran noktası Mekke’dir.

Altın Oran noktasının Mekke’ye değil, 78 km güneydoğusundaki çöle düştüğünü bir önceki maddede göstermiştim. Yine filmin kurallarıyla oynayalım ve diğer yarı ve çeyrek yerkürelerde 0 boylamı ve kutuplara göre Altın orana denk gelen yerleşim yerleri olup olmadığına bakalım. Kuzey doğu çeyrek küredeki Altın Oran noktasının koordinatlarını 21° 3’42.24″N  40°28’30.36″E olarak bulmuştuk. Buna göre

  • 21° 3’42.24″N  40°28’30.36″E  – Kabe’nin 78 km güneydoğusu – çöl
  • 21° 3’42.24″N  40°28’30.36″W – Atlas okyanusunda bir nokta
  • 21° 3’42.24″S  40°28’30.36″E – Afrika’nın doğusunda Mozambik ve Madagascar arasındaki denize denk gelen bir nokta.
  • 21° 3’42.24″S  40°28’30.36″W – Brezilya’da Marataizes isimli şehrin yaklaşık 20 km açığında denize denk gelen bir nokta.

70%i suyla kaplı bir gezegen için aslında beklenen bir sonuç. Peki, eğer sadece kutuplara olan uzaklığı temel alır, 1884 yılında kabul edilen gündönümü ve 0 boylamını hesaba katmazsak, 21° 3’42.24″N enlemine yakın yerleşim yerleri nereleri?

Vietnam – Hanoi – 21° 2′ N 105° 52′ E
Hindistan – Dugipar 21° 3’40” N 80°13′ E
Arabistan – Ar Radi’i (Altın noktaya 3 km kadar uzaklıkta) 21° 3′ 35″  N 40° 30′ 10″ E
Turks and Caicos adaları – Cockburn Town 21° 27′ 38.79″ N, 71° 8′ 10.67″ W
ve sıkıldığım için aramayı bıraktığımı düşünürsek en az bir bu kadar daha yerleşim yeri bulunabilir.

13-Kuran’daki Al-i İmran suresinde 47 harf vardır, Mekke 29. da yani altın oranda geçmektedir.

Bu kısmın sağlaması çok kolay oldu. İşim dolayısıyla tanıdığım Suudi bir arkadaşıma Al-i İmran suresinin 96. ayetini şu linkteki haliyle gönderip kaç harften oluştuğunu sordum. Kendisi toplamda 41 harf, Mekke’ye kadar (aslında Bakka olarak geçtiğini de ekledi) olan kısmının da 20 harf olduğunu söyledi. Kendisine sorma sebebimi anlatıp, herhangi bir şekilde 47 harf olarak sayılma ihtimali var mı diye sorduğumda, hayır standart Arapçadaki haliyle 41 harften oluştuğunu, Mekke kelimesine kadar da 20 harf olduğunu söyledi.

Toplam harf sayısı, kelimelere göre bölünmüş hali : 2+3+3+3+5+4+4+6+4+7 = 41

“Mekke” kelimesine kadarki kısmının aynı şekilde bölünmüş hali: 2+3+3+3+5+4 = 20

41/20 = 2.05 ; Altın Oran’dan epey farklı.

Burada yanılma payı olduğunu söylemem lazım. Zira Kuran yazıldığı zamanki Arapça ve şimdiki Arapça arasında farklar olduğu biliniyor. Ancak bu farkların, Kuran’ın şimdiki baskılarına yansıtılıp yansıtılmadığını kesin bir dille belirten bir kaynak bulamadım. Mantıken, değiştirilmesi büyük bir günah olarak değerlendirilen Kuran’ın dilini günümüze adapte etmek, muhtemelen hoş karşılanmayacak bir şey. Ayrıca filmde 7:23’te gösterilen ayet ve linkini yukarıda verdiğim ayeti karşılaştırdığımda gözüme bir farklılık çarpmadı. Yine de bu noktada yanılma payımı saklı tutmayı tercih ediyorum. Konuyla ilgili daha sağlam bilgisi olan kaynaklara danıştıktan sonra bu kısmı değiştirme olasılığım var.

****

Ek bulgular :

Anlaşılan, belgeselin yapımcıları, ayetteki harfleri, benimkinden farklı bir yöntemle saymışlar. Arapça’da, harflerin şiddetli (çift) okunması gerektiğini belirten şedde işareti de hesaba katılarak, toplam harf sayısı 47, Mekke’yi de içine alacak yere kadar olan kısmı da 29 harf olarak sayılmış.

47/29 =1.620689655172414 yapıyor. Phi sayısına yakın, ama tam değil.

Burada bir dipnot düşmek istiyorum. Türkçede de bazı harflerin nasıl okunacağına dair işaretler var, Ş, Ğ, Ç, Ö, Ü gibi. Bu işaretler, bir harfin nasıl okunacağına dair işaretler ve benim nacizen fikrimce, şedde işareti de farklı bir şey değil. Biz nasıl Ş’yi farklı ve tek bir harf olarak sayıyorsak, şedde geldikten sonra K yerike KK okunan bir harfin de tek bir harfmiş gibi sayılması gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki, ayetin Arapçasını ilk sorduğum anda bana harfleri sayan Suudi arkadaşım da benzer düşünmüş olacak ki, şeddeleri saymamıştı.
Ancak, madem şeddelerin çift harf sayılması gibi bir kaide var, öyle olsun, öyle olsa bile yine Phi sayısına eşit bir oran yok ortada.

Peki ayette geçen Bakka (Baka, Bakkah) gerçekten Mekke’yi mi işaret ediyor ?

Bu konuda daha önce haberdar olmadığım bir görüş ayrılığı sözkonusu. Bakka’nın Mekke değil, Tevrat’ta geçen “baka vadisi” olduğuna dair görüşler mevcut. Bakka’nın İbrahim peygamberin evi olan ve oğlu İsmail’le temellerini attığı Kabe’ye ev sahipliği yapan Mekke’nin eski bir ismi olduğuna dair iddia, görebildiğim kadarıyla tamamen Kuran’a dayanıyor. Diğer bir deyişle, Mekke’nin Bakka olarak geçtiği başka bir kaynak yok. Bakka’nın işaret ettiği olası yerler Tevrat’ta Akdeniz’e kıyısı olduğu söylenen Baca vadisi isimli yer, ya da Kudüs olabileceğine dair görüşler mevcut. Yani Mekke’nin ayette işaret edilen Bakka ile aynı yer olup olmadığına dair değişik görüşler var.
Benim anladığım kadarıyla, Bakka, örneğin Antalya’ya Kantalya demek gibi bir şey, ve Kuran’dan başka bir yerde benzer bir örneği yok.

****

14-Leonardo pergeliyle ölçersek – Mekke arabistanın altın oranında, Kabe de mekkenin altın oranında

Öncelikle belirtmem gerekiyor ki, Leonardo pergeli adı verilen bu ilginç aygıtı daha önce görmemiştim. İngilizcesi Golden Divider olan bu alet, hazırda bulunan şeylerin, Altın oran’a göre yapılıp yapılmadığını kolayca ölçmeye yarıyor.

Altın Oran Pergeli

Altın Oran Pergeli

Bu pergel elimde olmadığı ve sanal bir versiyonunu bulamadığım için, daha ilkel yöntemlere (sıkıcı normal matematik) başvurmak zorunda kalıyorum. Suudi Arabistan’ın şimdiki sınırlarının 1932 yılında çizildiğini ve bu yüzden aslında yaptığımız şeyin absürt olduğunu bir anlığına unutarak bakalım iddianın gerçeklik payı var mıdır.

Google Earth yardımıyla, Suudi Arabistan’ın politik sınırlarının en kuzeyini buluyorum : 32° 0’28.82″N 39°12’3.82″E
En güney noktası da Yemen sınırında ve deniz kenarında olan 16°22’25.77″N 42°46’25.41″E  noktası. Bu iki nokta arasındaki kuş uçuşu uzaklık : 1781 km

Bu uzunluğun Altın Oran noktası, ucların herhangi birine 1100.7185331131393 km uzaklıkta. Yani, bu iki nokta arasındaki kuş uçuşu çizgiye göre ya kuzey noktasına, ya da güney noktasına 1100 km’lik bir uzaklıktan bahsediyoruz. Google Earth’ün cetveliyle bu iki nokta arasında bir çizgi çektiğim zaman, Dünya’nın Altın Oran noktasına en yakın geçtiği yer, 139 km doğusuna denk geliyor. Çizginin Kabe’ye en yakın geçtiği yerdeki uzaklığı ise hemen hemen 140 km. Çizginin kendisinin altın oran noktası ise yaklaşık olarak 22°18’11.13″N 41°14’36.54″E noktasına denk geliyor ki, bu noktanın Kabe’den olan uzaklığı 126 km, Dünya’nın Altın Oran noktasından olan uzaklığıysa 159 km.

Peki, eğer bu iki noktayı birleştirmek yerine, Ekvator’a dik olacak bir şekilde, Kuzay-Güney doğrultusunda bir çizgi çekseydim, uzaklık, bunun altın oran noktası ve bu noktanın Kabe’ye ya da Altın Oran noktasına göre yeri ne olacak?

Yine Google Earth ile, aynı Kuzey noktasından Ekvatora dik gelecek bir şekilde dümdüz bir çizgi çekiyoruz, ve bu sefer Kızıldeniz’in diğer yakasındaki  16°22’25.77″N  39°12’3.82″E noktasına geliyoruz. Kuzey noktasından buraya çektiğim çizginin uzunluğu ise 1746 km. Kabe’ye en yakın olduğu yer Kabe’den 130 km batıya düşüyor. Dünya’nın Altın Oran noktasına en yakın olduğu yerdeki uzaklığıysa 131 km.

Özetle, eğer büyük bir Altın Oran pergeli ve ufak bir haritanız varsa, o zaman muhtemelen bu ölçümler tammış gibi görünebilir. Ancak sözkonusu şey Tanrı mucizesi olduğu için standartları yüksek tutuyoruz ve gördüğümüz gibi 100 km’nin üstünde sapmalar var. Yani Mekke, bugünkü sınırları itibariyle Arabistan’ın altın oran noktasında bulunmuyor.

Eğer kastedilen şey Mekke vilayeti ise, o zaman evet Altın Oran, 164.000 kilometrekarelik bu büyük vilayetin içine düşüyor denilebilir (teyi etmedim). Ancak burada çok geniş bir hata payına izin vermiş oluyoruz.

Mekke vilayetine baktığımız zaman, en kuzeyi ve en güneyi arasındaki uzaklık 620 km, bunun Altın Oran noktası 383. km, o da 20°12’9.28″N 41°47’34.86″E noktasına denk geliyor ki, bu da bu yeni noktamızı Kabe’nin 190 km güneydoğusuna ve Dünya’nın Altın oranının 165 km güneydoğusuna yerleştiriyor. Yine epey bir sapma sözkonusu.

15- Bunların Tesadüfen olması imkansızdır.

Aslında “olan” çok bir şey olmadığını gördüğümüz için bu iddia biraz anlamsız. Ancak hayatta, tesadüfler her zaman olmaktadır. Eğer yeterince büyük bir örneklem alırsanız, tesadüflerin olması kaçınılmaz olacaktır. İnanılmaz görülen olayların aslında gayet olası şeyler oldukları, olasılık hesaplarıyla ispatlanmış şeyler. New Jersey’de iki kere lotoyu tutturan kadının hikayesi gibi. Lotoyu iki kere tutturmanın olasılığını hesaplayan matematikçiler bu olasılığın 4 aylık bir süre için 30’da 1 olduğunu hesaplamışlar. O yüzden, tüm bu iddialar tutuyor olsalar bile, her zaman tesadüfen olma ihtimalleri, sanıldığından daha yüksektir.

16-Mucizevi kutsal kitaplar, peygamberler ile ilgili büyük gizemler bilimsel kanıtlarıyla ispatlanmıştır.

Eğer bu “bilimsel kanıtlar” yukarıda ele aldığımız türden bilimsel kanıtlarsa, filmin tamamı yayınlandığı zaman bana epey eğlence çıkacak gibi görünüyor 🙂 Filmde imzası olan 3D grafik sanatçısı ve “Altın Oran Araştırmacısı” Erdem Çetinkaya’nın elindeki bilgileri filmin son haline koymadan tekrar tekrar kontrol edip, bağımsız olarak akademisyenlere teyit ettirmesini öneriyorum. Bu haliyle pek bir değeri yok diye düşünüyorum. Diğer yandan, hobi olarak yayınladığım bu bloga malzeme oluşturduğu ve hobime katkıda bulunduğu için kendisine müteşekkir olduğumu da söylemem gerekiyor.

Yine de biliyorum ki, bu filme, içerdiği onca hataya rağmen inanıp, sorgulamayı aklına bile getirmeyecek ve yalanlara dayanarak imanını pekiştirecek bir çok insan var. Umuyorum bir kısmının yolu buraya düşer de, yanlış sebeplerle (gerçi doğru sebeplerin olduğuna da şüpheliyim ama :)) iman etmemiş olurlar.

*****

Phi sayısının ilahiliği, doğaüstülüğü, yüzyıllardır iddia edilen şeyler, ve aslında klasik numeroloji ve hiperaktif hayalgücünden çok fazla bir şey sunmuyor bu iddialar. Eğlenceli iddialar, ancak ne yazık ki bu türden diğer iddialar gibi akıl ve mantıkla ele alındıkları zaman hemen parçalanıveren iddialar. Phi sayısının görüldüğü iddia edilen bir çok başka yer var, Saturn’un halkaları, vücut ısısı, İncil’deki Kutsal Sandık’ın boyutları, arıların üremeleri, borsa, döviz kurundaki hareketler vs. Ancak bunların hiçbirisi önemli değil, çünkü Matematiğin bir parçası olan Phi sabiti, insan icadı. Pi sayısı gibi doğada olan bir şeyin (Güneş ya da Ay gibi) gözlemlenmesi sonucunda keşfedilen bir sabit değil. Buna kanıt olarak matematikte gelişmiş olan Çinlilerin Phi sabitini bulamamalarını gösterebiliriz.

Özetle, dünyadaki herhangi bir şeyin, herhangi bir sayı dizisi, ya da sabit sayıya herhangi bir bağlantısı varsa, bunun ya bilimsel bir açıklaması vardır, ya da tesadüften öte bir şey değildir.

586 thoughts on “Kutsal Gizemler ve Altın Oran Mucizesi

  1. sizin tayfanızda, bana CENNETtenve Yüce ALLAH’tan ve PEYGAMBERlerinden başka daha güzel bir şey vaad eden var mı “”ÖLDÜKTEN SONRA”” arkadaşlar onu söyleyin bakiiimm… yoksa;ölüp ölüp tekrar başka bedenlerde dünyaya gelip tekrar ölüp tekrar gelip tekrar öl…………müü diceksinizz..ya daa daha güzell neeee aklıselim bir açıklama bekliyorumm

  2. @dindarHakan

    Tahmin edebileceğin gibi yapılan her vaat gerçek olmuyor. Tamam, sana birileri vaadetmiş, Allah var, cennet var, huriler var demiş. Demiş de bunların doğruluğuna dair hiçbir kanıt sunmamış. Şimdi ben sana öbür dünyaya gidince uçan spagetti canavarıyla karşılaşacaksın, orda bira volkanları, striptizci fabrikaları olacak desem buna da inanacak mısın? Bir konuda haklı olabilirsin. İnançsızlık kimseye bir şey vaadetmez. Belki de bu yüzden senin gibi saf çıkarcı insanlar için cazip bir yönelim olmayabilir. Maalesef (!) bizler boş vaatlere kapılarak hayatlarımızı başkalarının istediği gibi şekillendirmiyoruz. Her ne kadar bizi zevk sefa düşkünü, gününü gün etmeye çalışan insanlar gibi algılasanız da aslında bizler sizler kadar sevk ve sefa düşkünü değiliz. En azından bu dünyada biraz dişimizi sıkarsak diğer dünyada 70 tane huriyle grup seks yapacağımıza dair fantezilerimiz yok. Ayrıca zannettiğin gibi ölüp tekrar dirileceğimize yani reenkarnasyona da inanmıyoruz. Eleştirdiğin şeyin ne olduğunu öğrenip öyle yorum yazsan iyi edersin. Sana boş vaatlerle dolu hayatında mutluluklar.

  3. Hakan, senin din anlayışına kısaca “bana parayı göster” diyorum ben. Teklifleri değerlendiren futbolcu gibi kendine din seçiyorsun madem, o zaman Allah sana ne vaad ediyorsa, iki katını veriyorum. Gel bana tap 🙂

    Senin ciddi ciddi dalga geçtiğini düşünmeye başladım. Çünkü bu kadar saçmalamak eşyanın doğasına aykırı.

  4. sana her vaadi veren veya parayı veren İNSANLARA sen tapabilirsin ama ben insanlara tapmam hocam be..senin algılama sorunun var galiba dediklerimi maddiyatla ilişkilendirdiğine göre dininiz imanınız para olmuş anlaşılan sizin…hangi taraf için neden çalıştığınızı anlamak hiç zor diill…

  5. DİKKAT DİKKAT! Kalp atışıyla ilgili bir şey dikkatimi çekti. 23-63 olarak değerler görüyorum. Bu değerlere bir daha bakınca şunu fark ettim.

    63-23 = 40

    40/23=1,739 altın orana yakın bir değer çıkıyor. Diyelim ki 0,8 birimlik yanlış ölçüm oldu. O halde yeni ölçü şöyle olur.

    62,2-23,8= 38,4

    38,4/23,8=1,613

    Bu da başka bir bakış açısı 🙂

  6. insanların yolu buraya düşer de iman etmemiş olurlar=D=D=Dsiz hakikaten gülünçsünüz.Allah varlığını böyle bilimsel olarak kanıtlayacak olsa direk karşına çıkardı zaten.adı üstünde sınav söylediklerine şöyle bir göz gezdirdim.tutarsızlıkların var mesela 47/1,618=29,… oranını veriyor tanıtımda ayet altın oranı değil mekkeyi işaret ediyor diyor arada büyük fark var sen kafana göre değiştirmissin.birde pozitif enlem ve boylam değerleri ile denize değil karaya düşme açısından dünyanın tek altın oran noktası diyor sen direk dünyanın demişsin.bazı matematikçiler tarafından incelendi ve kabul edildi zaten bunlar.tabi ki de filmde daha detaylı olarak bu oranların nasıl bulunduğunu açıklayacaktır.o zaman şüphelerini giderebilirsin.

  7. Altın Oran Nerelerde Kullanılır
    1) Ayçiçeği: Ayçiçeği’nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbrine oranı altın oranı verir.

    2) Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.

    3) İnsan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. İşte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. İşte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı bize altın oranı verecektir.

    4) İnsan Vücudu: İnsan Vücudunda Altın Oran’ın nerelerde görüldüğüne bakalım:
    a) Kollar: İnsan vücudunun bir parçası olan kolları dirsek iki bölüme ayırır(Büyük(üst) bölüm ve küçük(alt) bölüm olarak). Kolumuzun üst bölü- münün alt bölüme oranı altın oranı verceği gibi, kolumuzun tamamının üst bölüme oranı yine altın oranı verir.
    b) Parmaklar: Ellerimizdeki parmaklarla altın oranın ne alakası var diyebilirsiniz. İşte size alaka… Parmaklarınızın üst boğumunun alt boğuma oranı altın oranı vereceği gibi, parmağınızın tamamının üst boğuma oranı yine altın oranı verir.

    5) Tavşan: İnsan kafasında olduğu gibi tavşanda da aynı özellik vardır.

    6) Mısır Piramitleri: İşte size Altın Oran’ın en eski örneklerinden biri… Şimdi ne alaka Altın Oran ve Milattan Önce yapılan Mısır Piramitleri? Alaka şu; Her bir piramitin tabanının yüksekliğine oranı evet yine altın oranı veriyor.

    7) Leonardo da Vinci: Bilindiği gibi Leonardo da Vinci Rönesans devri ünlü ressamlarındandır. Şimdi bu ünlü ressamın çizmiş oolduğu tabloları inceleyelim.
    a) Mona Lisa: Bu tablonun boyunun enine oranı altın oranı verir.
    b) Aziz Jerome: Yine tablonun boyunun enine oranı bize altın oranı verir.

    8) Picasso: Picasso da Leonardo da Vinci gibi ünlü bir ressamdır. Ve resimlerinde bu oranı kullanmıştır.

    9) Çam Kozalağı: Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. İşte bu eğrinin eğrilik açısı altın orandır.

    10) Deniz Kabuğu: Denize çoğumuz gitmişizdir. Deniz kabuklarına dikkat edenimiz, belki de kolleksiyon yapanımız vardır. İşte deniz kabuğunun yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür.

    11) Tütün Bitkisi: Tütün Bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir eğrilik söz konusudur. Bu eğriliğin tanjantı altın orandır.

    12) Eğrelti Otu: Tütün Bitkisindeki aynı özellik Eğrelti Otu’nda da vardır.

    13) Elektrik Devresi: Ya demek ki Altın Oran sadece Matematik ve kainatta değil, Fizik’te de kullanılıyormuş. Nasıl mı? Şöyle… Verilen n tane dirençten maximum verim elde etmek için bir paralel bağlama yapılması gerekir. Bu durumda Eşdeğer Direnç, yani Reş= yani altın oran olur.

    14) Salyangoz: Salyangozun Kabuğu bir düzleme aktarılırsa, bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur (-ki biz bu dikdörtgene altın dikdörtgen diyoruz.-) İşte bu dikdörtgenin boyunun enine oranı yine altın oranı verir.

    15) OTOMOTİV SANAYİ: İlk önce ben size bir soru yönelteyim. Estetik bakımından bir Murat 131 mi daha çok ilginizi çeker yoksa bir Mazda ya da Toyota mı? Tabi ki Mazda ya da Toyota demişsinizdir. Peki bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Ben size söyleyeyim. Şimdi Murat 131’e bakıyorsunuz, baktıkça içiniz kararıyor, yine bakıyorsunuz yine kararıyor. En sonunda ya kardeşim bu ne biçim araba diyorsunuz. Ama gidip bir Mazda ya da Toyota’ya bakıyorsunuz. Baktıkça içiniz rahatlıyor, yine bakıyorsunuz ferahlıyorsunuz. Çünkü o kadar güzel bir estetik var ki. İşte bu estetiği eğim sağlıyor. Mesela Murat 131’in önü, arkası, kapısı her yeri düz (Mübarek kibrit kutusu) Ama Mazda ya da Toyota’nın kapısında özellikle ön ve arka tamponunda bir eğim var. İşte bu eğimin eğrilik açısı araştırılmış ve bunun altın oran olduğu görülmüştür. Bundan dolayı Çin, Amerika, Japon Otomotiv Sanayi Dünya’da ilk üçü oluştururken; Türkiye maalesef ve maalesef 30-40-50. sıralarda yer almakta. İnşallah bir gün bunu biz de akıl ederiz…

    16) MİMAR SİNAN: Mimar Sinan’ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri’nin minarelerinde bu oran görülmektedir.

    ALTIN ORAN GERÇEKTEN ANLAMSIZ BİR SAYI=D=Dbu arada bilimci konuşan şüpheci melek mekke il sınırlarını değiştirir gibi bir şey söylemiş=Dvarsayımlarla konuşan bir bilimci işine gelmemiş bilim herhalde=Dtarihle alakası yok bilimle uğraşa uğraşa tarihi unutmuş=Den son hangi büyük ilin il sınırı değiştirilmiş=Dşavaşlar bittiğinden beri öyle bir olay yok bugünden sonrada imkansız.

  8. http://www.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.freeinfosociety.com/media/images/5288.jpg&imgrefurl=http://www.freeinfosociety.com/article.php%3Fid%3D472&usg=__YmX0-ak-nheR2eiiBxctmq5FCZU=&h=368&w=480&sz=98&hl=tr&start=11&zoom=1&itbs=1&tbnid=xeCqlWaaqKugRM:&tbnh=99&tbnw=129&prev=/images%3Fq%3Dnormal%2Becg%26hl%3Dtr%26gbv%3D2%26tbs%3Disch:1&ei=GA5wTYqVCMK1tAba3PjxBw

    sitesinde yada kendin normal bir ekg bul tamı tamına ölç.bakalım ne çıkıyor. A normal ECG diyor hemen bunuda yanlış deme siz gibi anormal demek değil normal bir ekg demek…yada git kendin çektir bak:)))

    Mekkeyi ölçerkende Mekke merkez güney kutba ölç.sonra tekrar Mekke merkez kuzey kutba ölç…topla iksini ve güney kutba (Uzun olana) böl belki anlarsın…ha bunlara ne gerek var sen kendine bak ölç bakalım altın oran Davinçiye göre bak bakalım bi egrilik varmı… ha varsa senden kaynaklanıyordur. ya da savunduğun mutasyondandır….:))))

    Ha Kur’an-ı Kerim arapçadır bir harf dahi gelen eke göre anlam değiştirir.(ayetlerdede belirtildiği gibi).mealden yorum yapmayın.tefsirlere bakın Elmalılı Hamdi Yazırı öneririm.

    Hadid suresinde indirmek derken direk -enzelnal hadide- diyor.diğer dediğin yerlerde arada başka kelimeler var.sen yinede istersen direk metinden kopyala arapça olarak ve çeviri de tercümesine bak -aşağı göndermek- anlamını gör.Hem sen sormuşun bende yazam Hz. Ademde, Helvada Kitapta Mizanda indirdik derken evet dünyada yoklardı indirildiler. Kitap Vahiyle, mizan Vahiy ve ilhamla. Helvada mucize olarak belli bir usülle indirilmiş olabilir kar vs gibi…zaten aynı konunun geçtiği kıssalarda Asasını vurunca Hz. musa 12 kavime ayrı ayrı suyun kayadan akışı ve akabindetaş bile yumuşuyor sizin kalplerinize ne oldu böle deniliyor.şimdi sizede sormak lazım kalplerinize ne oldu.Taşı yarıp basit bir ot çıkabiliyor taş sert madde ve otun enzimi taşa geçmez ama oluyor işte, taş derken koca bir kaya kütlesinden bahsediyorum.(Besmelenin Hikmeti) birazcık kafalarınızı kaldırında gökyüzüne etrafa ve kendinize bakın neler var. hem güneş te bir tane ve senin hareket etmeni tüm canlılar gibi enerjini sağlıyor (sebep cihetinde).ya onun aklı ve kudreti olsaydı sana gelen her ışını ile seni kukla gibi oynatabilirdi değilmi.(artık insanlar beyin dalgaları ile sinekleri eğitiyor.) Yaratanın bir kanunu var mucize ile Peygamberler için bu kanunlar bir kaç defa değiştirilmiş ama imtihan dünyasında sana keyfin için değiştirilecek değil…Hem Senin benim yerin gögün ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği gibi sözünde vaadinde duruyor. senin vs insanlar gibi vaadinden vazgeçmiyor hemen sinirle.cüzi iradenle sana seçmeyi ve istemeyi bırakıyor.Nasıl istersen öle yaşıyorsun, asansör gibi düşün üst katlar iyilk alt katlar kötülük.sen 5. kattan cuzi iradenle seçip (levhada yazmasına rağmen) iyiliğede kötülüğede gidebilirsin.seçim senin her ikiside var. ama hemen demeyesin e kötülük var, kötülük yok.Zıtlıklar iç içe…ör: yaratan gözü külli irade ile görmeye yarattı sen bakarken neye bakarsan sorumlusun, eli çalışmaya vs yarattı ama sen yemek için gerekli bıçak ile ve o elle adam öldürebilirsin gibi.

    yayınlayın ha cesurca…sakın yayınlamamazlık etmeyin…

  9. insanda birbirine başlangıçta zıt çalışan nefs ve vicdan vardır.akıl ise başlangıçta temeli zayıfsa nefse hizmet eder.nefsine yenik düşen herşeyi madde de arayan ve varlığının devamının olmayışından korkan ateler vicdanının sesini kısmak içinde onun üzerini kapamaya çalışırlar.ör: avrupada ihtiyarlar ölümü hatırlattığı için yalnızdır oyutlanmış ve elinde köpekle gezer.yada ölüm bahsi açtırmazlar ihtiyarlasa makyaj vs ile kendini kandırır, ihtiyarlık yaşını 60 70 lere çıkarmaya çalışır genç olduğunu savunur, namaz kılanları uzak tutar ve hakeza… Genelleme yapmayalım bu ateler için geçerli.vicdanın sesini kısmak içinse aklı kullanması gereken yöne değilde vicdanı susturmaya kullanırlar.eee haliyle bu tür mucizeleri Rabbimiz C.C. apaçık olarak değilde gören gözler için sunmuş ve akla kapı açmış ama iradeyi yok ettirmemiş.Çünkü bize verilmiş bir vaad ve devam eden imtihan var…Şu olumsuz yorumu yazan kendi yazdığına kendisi dahi inanmayana soruyorum hep tesadüf dediğin onca işareti mucizelerin hepsininde aynı kaynaktan çıkması bir an dahi düşündürmüyorsa seni ve arayışa sevketmiyorsa mezardaki yalnız yılanlı ve akrepli çukura kadar yolun var…ne bu dünyanın ne de ahiretin hayrını göremeyeceksin…Ha! Bence Bu mucizelere ne hacet gözünü şarhoşluktan çıkar ve tüm canlıları teçhizatları ile incele…tamamen birbirine zıt ve yok etmeye çalışan tabiat unsurlarını bir araya getiren ve varlığı SOZSUZ YOK OLMA İHTİMALİNDEN HER AN VARLIKTA TUTAN yaratılıştaki küçücük sapmaların neler yapabileceğini incele ve gaflet bataklığından çık…SAYGILAR…

  10. şüphe giderici,

    son mesajında yazdıkların, allah’ın varolmadığı ve öldükten sonra geberip bir daha dirilmemek üzere yok olacağımız gerçeğini değiştirmiyor. kısacası, duyguların hiç bir rasyonel değeri ve kıymeti sözkonusu değildir. doğa duygulara göre işlemiyor, bize somut kanıt getirin..

  11. elevation,

    Kendine göre bir gerçek bellemişsin ve adamın söylediklerini kesip atmışsın bana kalırsa. Allah, insanlığa var olduğunu göstermek için bir çok işaret göndermiştir. Bu öyle modern bilimle kanıtlanmaz, senin kendi iradeni kullanarak ulaşabileceğin bir gerçektir. Modern bilim tarafından da bu gerçek kanıtlanıp, bütün dünyaya açıklansa zaten kimsenin bu dünyada yaşam sürmesine ve bir sınava tabi tutulmasına gerek kalmaz. Yapılan bir eylemde, iyiliğin, kötülüğün, niyetin hiç bir önemi kalmaz. Bu öyle bir şey ki, yazıyla tura gibi. Hem apaçık bir gerçek, hem de senin bizzat keşfetmen gereken derin bir konu. İyiyle kötüyü ayıran ince bir çizgi. Yani senin inandığın materyalist düşünceyle, manevi düşünceyi birbirinden ayıran ufak bir ayrıntı diyelim.

    Ayrıca zaten kimse sizi ‘inanın inanın’ diye zorlamıyor. Sadece bu tarz site veya kaynakları oluşturan insanların inanca olan açık saldırıları biz inananları inancımızı savunmaya itiyor. Bunun duygularla bir alakası yok, bunun adı maneviyat ve inanç. İnançta somut kanıt olmaz, inanç soyuttur. Somut kanıt getirmekle yükümlü olan, inancın karşısında duran insanlar ya da kendilerine göre kesip kırptıkları ve dine karşı kullandıkları modern bilimi savunanlardır. Bana yoktan bir canlı var et dediğimde ya da bana evreni açıkla (nasıl oluştu, neden oluştu, öncesinde ne vardı, sonrasında ne oldu) dediğimde bunların hepsini kanıtlarıyla burnuma sokman lazım ki dediğinde haklı olabilesin. Yoksa merak etme; herkes gebereceğinin, bir çok insan da sizin ortaya attığınız tezler ve karşı çıktığınız konuların farkında. Nasıl bilime hepimizden çok çok daha fazla katkı sağlayan, ilerleten bir çok hristiyan bilim adamı ‘baba-oğul-kutsal ruh’ gibi bir saçmalığa iman etme ve Tanrı’ya bu şekilde, basitçe bir şirk koşma hatasına düştüyse siz de buna benzer şekilde yanlış yoldasınız. Ben sana somut bir kanıt ya da mucize getirmeyeceğim, sadece uyarıyorum. Tanrı’yı kendi içinde keşfet ve kesinlikle ona iman et. İnan kaybedeceğin bir şey yok. Doğru yol olan İslamiyet’de senden istenen en ufak bir kötü davranış, senin zararına en ufak bir şey yok. Onun kitabında istenen her şey senin ve tüm insanlığın yararınadır. Sana basit gelen hayatın sona ermeden ve senin tabirinle ‘gebermeden’ önce doğru yolu bulman dileğiyle 🙂 Saygılarımla

  12. filmi izledikten sonra aklıma ilk gelen şey bunlar gerçekse iman etmeliyim oldu.ama her zaman olduğu gibi allaha ve dine inananların olayları ve gerçekleri manipüle edebilecekleri gerçeği geldi aklıma ve bunu açıklayabilecek adamların da olabilecekleri.düşündüğüm gibi adamın biri (şüpheci melek)üşenmemiş ölçmüş biçmiş ve yazmış güzelce ve yazdıklarına katılmamak da mümkün değil .ellerine sağlık bilgine emeğine sağlık .

  13. İnanmayan bir insanı kelimelerle ikna etmek kandırmacadır, çünkü bir insanı ancak gerçek değiştirebilir…Yalnız kimisede ona Allah ı göstermez…inanmamak için mantığı kullanıyorsan, neye inanmadığın sorusununda mantıkla cevabını verebilmelisin….Zaten insan bilimle de , dinle de dünyayı herşekilde izahını yapabilir ancak insanda bilimle acıklanamayan” vicdanın” dediğin şey insanı ateist yada dindar yapar….peki daha önce ne vardı, yani enbaşta, o toz ve gaz bulutu, nerden çıktı…? işte bu uçuk sorular kanımca yine beni tanrıya(kozmik ötesi, zaman ötesi) ulaştırıyor…sizi bilmemde ben aşık olunca yada annemi görünce Allah ın var olduğunu birkez daha anlıyorum…vicdanımın sesi öyle diyor…saygılarımla

  14. İnanmayan bir insanı kelimelerle ikna etmek kandırmacadır, çünkü bir insanı ancak gerçek değiştirebilir…Yalnız kimisede ona Allah ı göstermez…inanmamak için mantığı kullanıyorsan, neye inanmadığın sorusununda mantıkla cevabını verebilmelisin….Zaten insan bilimle de , dinle de dünyayı herşekilde izahını yapabilir ancak insanda bilimle acıklanamayan” vicdanın” dediğin şey insanı ateist yada dindar yapar….peki daha önce ne vardı, yani enbaşta, o toz ve gaz bulutu, nerden çıktı…? işte bu uçuk sorular kanımca yine beni tanrıya(kozmik ötesi, zaman ötesi) ulaştırıyor…sizi bilmemde ben aşık olunca yada annemi görünce Allah ın var olduğunu birkez daha anlıyorum…vicdanımın sesi öyle diyor..saygılarımla

  15. tek bir soru?…

    EVET tekbir soru sorucam
    ama kısa bir yaşanmış bir olayla devam edeyim önce…

    İmam-ı A’zam ebu hanife nin çocukluk yıllarında;
    Allah diye bir yaratıcının OLMADIĞINI,
    herşeyin tabiatın yarattığını iddia eden ve her gittiği yerde oranın bilginleri ile görüşen bir dinsiz bir adam ebu hanife nin şehrine gelir…

    fikirlerini anlatmaya başlayan adam sizin en bilgili olanınız kim der?
    oradakiler adama;
    “efendi seni önce bir küçük dostumuzla konuşturalım onu Geçersen büyük bilginimizle konuşursun.” şeklinde adamla görüşme yeri ve vakti ile anlaşırlar…

    ertesi gün toplantı yerinde her kez gelir
    dinsiz adamda salonda ki kürsüye cıkar ve bekler…
    uzunca bir vakit geçtiği halde, küçük dostumuz dedikleri kişi gelmemiştir…
    zaman geçdikçe dinsiz bilgin gururlanıyor ve: “ Benden korktu tabii” diyerek gülüyordu.

    Tam bu sırada küçük bilgin Ebu Hanifenin içeri girdiği görüldü.
    Dinsiz bilgin:
    – Niçin geç kaldın küçük? Yoksa çok mu korktun? diye sordu. O da:
    – Hayır korkmadım Evimiz nehrin öte yakasında. Bu tarafa geçmek istediğimde köprünün yıkılmış olduğunu gördüm. Geçemeyeceğimi anlayınca, oradaki ağaçlara, hemen bir sandal olup, beni geçirmelerini emrettim. Onlarda sandal olup beni geçirdiler, bu yüzden geç kaldım, özür dilerim, dedi.
    Bu cevap karşısında kahkahalarla gülmeye başlayan dinsiz bilgin:
    – Hey akılsız çocuk! Hiç ağaç kendi kendine sandal olur mu? deyince, birden bire ciddileşen Ebu Hanife:
    – Asıl aklı olmayan sensin! Bir sandalın bile kendi kendine yapıldığını kabul etmiyorsun da, şu uçsuz bucaksız alemin kendi kendine var olduğunu nasıl iddia ediyorsun? diye karşılık verdi.
    Bu güzel buluş karşısında şaşırıp kalan inançsız bilgin:

    – Beni gafil avladın küçük! Pekala şu varlığını iddia ettiğin Allahı göster de inanalım, dedi.
    Ebu Hanife eline bir bardak süt alarak, dinsiz bilgine sordu:
    – Yağ ve peynir neden yapılır?
    – Tabii sütten yapılır.
    – Öyleyse, şu sütün içinde bulunan yağ ve peyniri göster bakalım!
    Dinsiz bilgin iyice şaşırmıştı.
    – Elbette bu sütün içinde yağ ve peynir vardır, fakat görünmez dedi.
    Ebu Hanife :
    Şu sütün içinde yağ ve peynir olduğunu kabul ettiğin halde onları gösteremiyorsun da, Yüce Allahı “ İşte Allah” diye göstermemi benden nasıl istiyorsun? dedi.

    Bu cevaplara rağmen hala Allahın varlığına inanmayan adam:

    – Son soruma da cevap verirsen, üstünlüğünü kabul edeceğim. Madem ki “ Allah vardır” diyorsun, şu anda o ne yapmaktadır? diye sordu. Bir an düşünen küçük bilgin:

    – Bulunduğun kürsüden aşağı in, sorunun cevabını orada vereceğim diyerek dinsizin indiği kürsüye çıktı ve :
    – Şu anda Allah, senin gibi bir dinsizi bu kürsüden aşağı indirerek, benim gibi küçük bir kulunu çıkardı, deyince, dinsiz bilginin konuşacak dermanı kalmamıştı

    —————————-

    müslüman olmanın KİŞİYE hiçbir zararı yoktur , o insan günahlardan kaçınır ve doğru söyler ,iyilik yapar,… diyelimki bir yaratıcı yok, Emir ve yasaklara uymanın sana hiçbir zararı dokunmaz!

    ama bir yaratıcının var olduğunu düşün ve öldüğünü!
    İman etmek insana hiçbirşey kaybettirmez!

    BAŞKALARININ GÖRMEDİKLERİNE İNANAN, BAŞKALARININ GÖRMEDİKLERİNİ GÖRÜR!

    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .

  16. Evet üstün ve hatasız bilgilerinizle, nokta atışı diye tabir ettiğiniz bir biçimde tabirinizce eğlendiniz..Bir matematikçi olarak beni çok etkilediniz..Zira daha önce şöyle bir söz bilirdim..”Bilmediklerimi ayaklar altına alsaydım başım göğe değerdi”..Ancak siz bunu dahi, belki farkında olmadan çürüttünüz..Yazdıklarınızı, sizin videoya bakış açınızla okudum..Ne ruh halinde olduğunuzu anlamak için..Tavsiye ederim..Aynı gözle yazdıklarınızı da okuyun..Sayenizde bizde çok kırıldık..Gülmekten…

    Son Olarak da..

    Diyelim ki, Allah(cc) yok en fazla yaptıklarımız boşa gider.(haşa)
    Ya Allah(cc) varsa…

    evet sen bunu kastedmediğini sanıyorsun ama kendini bir hesaba çekersen…

    HERKES İNANDIĞI ÖLÇÜDE YAŞAR..

  17. Şüphe?

    Şüpheye ne gerek var bilgi çağında yaşıyoruz, gelip burada 1000 yıl önce yazılmış süt peynir, bilimum sığır ürünleri veya “neden ağaçlar kendi kendine devrilip sal olmuyor?” argümanlarını satmaya çalışacağınıza açın kendiniz ölçün ve görün.

    Hiç kimseye güvenmek, hiç kimsenin psikolojik portresini çıkartmak zorunda değilsiniz.

    Açın kendiniz hesaplayın çok da zor değil. Şüpheye yer bırakmayacak şekilde göreceksiniz her şeyi

    http://www.kuranmeali.org/3/ali_imran_suresi/96.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx – şurada açık Arapça metin var harfleri kendiniz sayabilirsiniz

    Bu videoda söylenen bilgiler doğru değil diyor size adam kanıtları ile beraber
    Siz ona cevap yetiştirmek için üst üste biniyorsunuz…

    Size yalan söyleyenlere nasıl bir tepki verdiniz merak ediyorum?

    Kalp atışları ve altın oran hususunda:
    Kalp atışlarında ölçülebilecek birsürü değer vardır belirli bir tane kabul ediyorsanız onu ölçebilirsiniz ama kişiden kişiye değişen bir değer için altın oran’ı göstermenin bir anlamı olmaz
    İnsanlar için ortalama kabul edilen bir değerde göstermeniz gerekir
    http://hypertextbook.com/facts/1998/PavelMatskevich.shtml – şurada insanlar için değer aralığı ve ortalama değer verilmiş

    QT aralığı (büyük QRS ile küçük T tepesi) için ise elimde bulunan Ganong’s Review of Medical Physiology 23e’den 0.40sn olduğunu söyleyebilirim
    86/40 = 2.15
    (86+40)/80 = 1.575
    (86+40)/40 = 3.15

    Sonuç= Altın oran yok dostlar

    1.5 ile 2 arasındaki her sayıyı altın oran kabul edecekseniz işimiz zor…

    Adamların sitelerinde verdikleri EKG’yi MB ruler isimli program ile ölçtüm ve iki R arasını 97, R ve t arasını 60 buldum
    97/60 = 1.616
    İşte buna altın oran denir

    Ama normal insan ortalaması mı? Değil
    Gerçek bir EKG mi? Belki….

    Bir de kardiyoloji textbookundan bakarım kalp aralıklarına fırsat bulursam

  18. Bu seferki Harrison’s Internal Medicine’den

    Bir elektrogram örneği, altındaki yazıyı aynen aldım

    Normal electrocardiogram from a healthy subject. Sinus rhythm is present with a heart rate of 75 beats per minute. PR interval is 0.16 s; QRS interval (duration) is 0.08 s; QT interval is 0.36 s; QTc is 0.40 s; the mean QRS axis is about +70°. The precordial leads show normal R-wave progression with the transition zone (R wave = S wave) in lead V3.

    60sn de 75 atım = 0.8 sn

    QT = 0.36

    116/80 = 1.45 – hiç alakası yok bu sefer 🙂

    aslında daha kısa olmalı QT, çünkü QT aralığı diye verlien sayı T dalgasının tepesi değil sonuna yakındır

    mesala 0.30 🙂 diyebiliriz

    o zaman ise 110/80 = 1.375 çıkıyor 🙂 Yani sayıyı bol aldım yanlışlıkla ama zaten gerçeğini alsaydım Altın Oran’dan daha da uzaklaşacaktım

  19. Ali-İmran 96
    Harfler

    Elif – Nun(ş) (İnne) ___ Elif – Vav(ş) – Lam (evvele) ____ Be – Ye – Te (beytin) ____ Vav – Dad – Ayn (vudia)______ Elif – Lam – Nun(ş) – Elif – Sin (lin nâsi) ____ Elif – Lam(ş) – Dal – Ye (lellezî) ____
    Be – Be – Kef (ş) – He (bekkete) ___ Mim – Be – Elif – Ra – Kef – Elif (mubâreken) _____ Vav – He – Dal – Ye ( وَهُدًى) ____ Elif (ş) – Lam – Ayn – Elif – Lam – Mim – Ye – Nun

    Şedleri çift sayarak (kelime toplamlarına göre gidiyorum)
    3 + 4 + 3 + 3 + 6 + 5 + 4 + 6 + 4 + 9
    47 harf

    3 + 4 + 3 + 3 + 6 + 5 = 24…
    Be – 25
    Bundan sonrakiler Bekke kelimesini oluşturan harfler
    Be – 26
    Kef x 2 = 28
    He = 29

    47/26 = 1.807…..
    47/29 = 1.620….

    Kelimenin SON harfi altın Oran’a yakın geçiyor ilk harfi değil…. Biraz garip olmuş

    Kelimenin istediğimiz harfini seçebiliyor isek ben birçok şehir ismi ile Altın Oran bulabilirim
    http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/17798488.asp

    Ligin 5 son 3 haftasında 10 lider 5 Twente’yi 8 evinde 6 3-1 mağlup 6 eden 4 Amsterdam 9 temsilcisi 10, şampiyonluk 11 ipini 5 göğüsledi 9
    86
    48 – 56’ya Amsterdam
    53’te altın oran var
    R harfiden alır isek size ALTIN ORAN AMSTERDAM MUCİZESİ!!!
    Üstelik mucize bitmedi!!
    A M S T E R D A M
    9/6 = 1.5
    R harfi AMSTERDAM kelimesinin içerisinde Altın Oran’a en yakın harf

    Yapmanız gereken tek şey bir cümlenin ortasına yakın bir kelimeyi almak – ince ayarı harf seçerek halledebilirsiniz!

  20. Harikasın Şüpheci Melek.. başka söze gerek yok. Bu saçmalıkları oturup bir de saçmalıklarını cahil insancıklara anlatabilmek için uğraşmışın, ben şahsen uğaşmazdım. İyi ki varsın:)

  21. buna da bakın. Kutuplarda dairesel hareketlerle ilgili bir açıklama yapılıyor. Sanırım şüpheci melek’e iş düştü. Hesapları yeniden yapması gerekecek.

  22. kimseye bir iş çıkmadı bulut, verdiğin linkte saçma sapan şeylerden bahsediliyor. doğru olsa bile bu akıllı bir yaratıcıyı gerektirmez.

  23. İnsanoğlu o kadar acizdir ki, şu sınırlı ve iradesi haricinde yaratılan bir beyinle, onu yaratan yaratıcıyı belli beyin kalıplarına oturtmaya çalışıyor…Allahın varlığı zaten sabittir…Sen önce kulluğunu ispatla..

  24. Azazel,

    İşte gördüğün gibi, benim söylediklerimi bile anlayamayacak kadar sınırlı bir beyin diyorum..Dur daha anlaşılır anlatayım sana: Güneşe bak yıldızlara bak ve sadece düşün…Şu evrende ne kadar küçük bir varlık olduğunu düşün..Tavsiyem belgesel izle mesela..Buzullardaki yaşamı gör insanların bile olmadığı yerdeki düzeni…Her şeyin nasıl bir ahenk ve düzen içinde olduğunu göreceksin..Ömrümüz sadece 60-70 yıl(max)..Senin bu düzeni anlayabilmen için bile 20 yıl geçirip belli bir olgunluğa gelmen gerekiyor..Yani beynini dahi kontrol edemiyorsun tam manasıyla..Sana soruyorum şimdi…
    **Sence bu düzeni kim koydu?
    **Senden önce de, öncekilerden de önce de bu düzen vardı peki bunu böyle döndüren ne?
    **tesadüf mü??? olasılık bilirsin..Olasılığını hesapla imkansızdan bile daha imkansız bir sonuç çıkar..
    **Her nefes alışta bile hayatının kaç defa bağışlandığını araştır??
    **Affetmek büyüklüğün şanındandır ve Allah en büyüktür kardeşim..

  25. Poyraz,

    “Sence bu düzeni kim koydu?”

    koyulmadı, oluştu.. basit yasalar, daha karmaşık olanları doğurdu. evren en başta en basit halindeydi (tekillik). büyük patlamadan sonra daha karmaşık yapı kazandı, zamanla..

    “Senden önce de, öncekilerden de önce de bu düzen vardı peki bunu böyle döndüren ne?”

    mesela ayın dünya etrafında dönmesini sağlayan merkezkaç kuvvetidir. kökeni, gaz halindeki güneş sisteminin oluşum dönemlerine kadar gider..

    “tesadüf mü??? olasılık bilirsin..Olasılığını hesapla imkansızdan bile daha imkansız bir sonuç çıkar..”

    babanın, ananın rahmine boşalttığı döl içindeki milyonlarca sperm hücresinden, seni oluşturacak olan nasıl başardı ve diğer milyonlarcasını geride bıraktı peki? yaşamın ortaya çıkmasıda böyle bir şey..

    “Her nefes alışta bile hayatının kaç defa bağışlandığını araştır??”

    doğardoğmaz ölenler içinde bu geçerli mi peki :).. nefes alıp verme, akciğerli solunum yapan ilk karasal hayvanlara kadar uzanır, sadece insana özgü spesifik bir şey değil.

    “Affetmek büyüklüğün şanındandır ve Allah en büyüktür kardeşim..”

    hani neredeymiş bu allah bir ispatlayamadınız gitti anasını satayım..

  26. Azazel,

    Bana büyük patlamayı anlatır mısın? Kendi kendine nasıl olmuş merak ettim..
    Bu arada geçenlerde başımdan geçen bir olayı anlatayım:
    Kadıköy’den karşıya geçecektim.Çok acil bir yere yetişmem gerekiyordu.Tam iskeleye vardım vapur kalktı.Diğer vapuru bekleyene kadar geç kalacaktım.Birden bire arkadaki ağaçlar kesildi.Hepsi birbirine yapıştı, küçük odunlar büyükleri doğurdu..Bir sal oluştu bende baktım orada duruyor,ben de bindim geçtim karşıya..Şimdi sen diyeceksin ki ya manyak mısın nesin..Hiç sal kendi kendine olur mu..Oluyor işte kardeş küçük odunlar büyük odunları doğurunca bal gibi de oluyor…

  27. ***Allah yoksa en fazla şu fani hayatta yaptıklarımız boşa gider..(haşa)
    ***Peki ya Allah varsa kardeşim..

  28. Poyraz,

    “Bana büyük patlamayı anlatır mısın? Kendi kendine nasıl olmuş merak ettim..
    Bu arada geçenlerde başımdan geçen bir olayı anlatayım:
    Kadıköy’den karşıya geçecektim.Çok acil bir yere yetişmem gerekiyordu.Tam iskeleye vardım vapur kalktı.Diğer vapuru bekleyene kadar geç kalacaktım.Birden bire arkadaki ağaçlar kesildi.Hepsi birbirine yapıştı, küçük odunlar büyükleri doğurdu..Bir sal oluştu bende baktım orada duruyor,ben de bindim geçtim karşıya..Şimdi sen diyeceksin ki ya manyak mısın nesin..Hiç sal kendi kendine olur mu..Oluyor işte kardeş küçük odunlar büyük odunları doğurunca bal gibi de oluyor…”

    Büyük patlama anı şu anki gibi 4 fiziksel boyutla (zaman ve mekan) sınırlı bir şey değil. birden fazla boyuttan söz ediliyor, bir çok teori var.. ama bunda varılabilecek en son şey akıllı yaratıcı fikri.

    doğada insana hizmet etsin diye kendi kendine sal, yat, otomobil, uçak, saat vs. oluşmaz. bunlar insanlar tarafından kendi ihtiyaçlarını gidermeleri için tasarlanmış ve üretilmişlerdir. ama doğada canlılar oluşacaktır, çünkü herhangi bir ihtiyaca yönelik değil, sadece kendisini eşleyebilen moleküler kümelerden hücreye doğru bir geçişi alakadar ediyor..

  29. Azazel,

    Anlıyorum ki karmaşık konuşunca anlama güçlüğü çekiyorsun bak çok kısa ne net bir soru soracağım:
    –“Bana bir hücrenin nasıl oluştuğunu anlat”

  30. Poyraz,

    Ben azazel değilim lan, kör müsün nickim; Elevation..

    Hücre öyle pat diye meydana gelmedi ki, önce yapıtaşları felan oluştu. Sonra okyanusta toplandılar ve akıntının rastgele çarpışmaları ile bir araya geldiler..

  31. Kardeş sana bir tavsiyem var..Şu videoyu açıp izle vaktin varsa..izledikten sonra tekrar konuşalım mail adresim:aslan_ahmet_92@windowslive.com

  32. Poyraz,

    Ya Zeus varsa ?
    Ya Ahura Mazda varsa ?
    Ya Yehova varsa ?
    Ya Vişnu varsa ?
    Ya Spagetti canavarı varsa ?
    Ya hayaletler varsa ?
    Ya uzaylılar varsa ?
    Ya hede hödö varsa…………….

    Böyle gider. “Ya varsa” diye kafayı bunlara takıp hayatımı zehir edeceğime, “varsa da yoksa da afedersin şeyime kadar” diyip, bildiğim tek var olma hali olan, adına hayat dediğim bu şeyi, elimden geldiğince iyi bir biçimde yaşarım, empatiye dayalı ahlaki anlayışım ile iyi bir insan olurum, tanrıya ihtiyaç duymadan, ödül beklemeden, yalakalık yapmadan yaşar, ve ölürüm.

    Ha ya tanrı varsa, bence tanrı varsa “çıldırmış olmalı”…

  33. Hakaret etme bak hakarete varmasın konuşmamız..Hayatın zehir olduğunu kim söyledi sana..Allah’a yöneldikçe ruhun nasıl huzur bulduğunu sen bilemezsin..videoyu sana da tavsiye ederim bu arada..sonra daha sağlıklı konuşuruz belki..

  34. poyraz kardeşim sen aklı selim hareket etmeye çalış, dediklerin sonuna kadar doğru… inanmayanlar azıcık elinizi vicdanınıza koyup düşünün , birileri bolluk içinde yaşarken birileri açlıktan ölüyor. sizce bunun bir sorgusu olmayacak mı? sizce osmanlı devleti neden 600 sene hüküm sürdü , bu soruyu hiç sordunuz mu kendinize, cevap” ahiret inancının olması” ve inancın gerektirdiği doğrultuda yaşamaları. neyse siz zaten osmanlıyı da sevmiyorsunuzdur ki….

  35. Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez…

    Bir sarayın kapılarından 999’u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. İşte inanmayanlar, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!… Zaten 999’u herkese açıktır. Hem de ardına kadar…KEŞKE HERKES TEVEKKÜLEN İNSANA VERDİĞİ RAHATLIĞI TADABİLSE…

  36. Allah’ı inkar edenlerin öne sürdükleri en büyük safsata, canlı cansız herşeyin tesadüfler sonucunda oluştuğu iddiasıdır. çevremizdeki yaratılış delillerini modern bilimin ışığında incelemek ve bunları insanlara da anlatmak gerekirse: Canlılardaki muhteşem yapıları ve mükemmel tasarımları, evrendeki olağanüstü sistemleri ve milyarlarca hassas dengeyi tüm açıklığıyla gören vicdanlı insanlar, bu sayede bunların tesadüfen oluşamayacağını ve herşeyi üstün güç sahibi olan Allah’ın yaratmış olduğunu anlayacaklardır. Böylece inkarcıların yaymaya çalıştıkları “tesadüf” yalanı yerle bir olacaktır

  37. Hangi yönmüş o yönelinen yön ? Kıble yönü mü ? Sanıyorum o saydığım isimleri tanımıyorsun, hiç bir şey dememişsin nitekim. Kısaca şöyle söylim sana, Allah’ın var olma ihtimali ile, o saydığım şeylerin var olmal ihtimali “EŞİT”. Bu cümleyi şöyle güzelce bir özümse, bi düşün taşın bakalım.

    Hakaret demişsin ya, hakaret filan yok o yazıda. “skime kadar” lafı hakaret değildir. Argodur. “Umursamazlığı” niteler, ve kişinin, kendisine sunulan şeye, şeylere karşı takındığı kişisel tavrı, duruşu belirtir. Herhangi bir “saldırı” söz konusu değildir. Türkçeden de sınıfta kaldın yani. Aferin sana.

  38. İşte gördüğün gibi aynı koşullarda tekrarlanan deneyler hep aynı sonucu veriyor değil mi..Ne kadar da güzel açıklamışsın tebrik ederim..Gördüğün gibi sana karşı değişik pencerelerden bakmaya çalışıyorum ve ne yazık ki, koşullar değişse de sonuç (gözümdeki acizliğin) değişmiyor..Ben son söylediğin saçmalığa hakaret demiştim..Anlayacağın sen sınıfı geçtin ama 0 elde var yine 0…

  39. Poyraz,

    Video çok uzun olduğu için tamamını incelemeye ayıracak vaktim yok. Ama bilindik söylemler kullanılıyor, bunlardan bir taneside Youtube’a videoları yüklenmiş olan “Çantacı Necmi” lakaplı “Necmettin İlgen” isminde ilkokul mezunu, nur tarikatı mensubu şahıstır.

    Bu adamın “Şinasi” isimli kahramanını dinlemiştim sözkonusu sitede. Şinasi “Öldükten sonra toz toprak olunca dirileceğimize inanmıyorum” felan demiş, bu da güya Şinasi’ye; “Seni ilk defa kim yarattı” diye ayar vermişti.

    Bütün bunlar laf sanatından başka bir şey değil. Zaten bu tür laf zanaatlarının tamamına günümüz insanı pek inanmıyor. Taş çatlasın, senin verdiğin linkte olduğu gibi “5 senelik” şeydir bu yöntem. Buna din ajitasyonu ya da din propagandası adınıda verebiliriz.

    İslamda Kelam adını verdikleri şeyde, bu laf zanaatının dini açıdan meşrulaştırılmasından ibarettir. Ulema diye bir ruhban sınıfı oluşturulur. Bunlar Peygamberden başlayarak, siyasi halifelere, onlardan fıkıh ulemalarına, tarikat şeyhlerine ve cemaat imamlarına kadar iner. Bir nevi islami ruhbanlıktan başkası da değil esasen. Sadece adı farklı, ya da adsız. Katolik ruhbanlığından tepeden aşağıya inen bürokrasi, burada biraz daha özyönetime dayalı.

    Yine Tefsir denen şeyin kendisi, ayetlerin düz anlamını farklı koşullara göre yorumlama ve uydurma çabasının ürünüdür.

    Yani artık bunlar boş işler, kimsede peşinden gitmiyor. Gerçi günümüzde Türkiye’de müslüman kaldığınıda pek sanmıyorum ben. Özellikle son bir kaç senedir (2006-Günümüz) geçirilen neo-liberal dönüşüm sürecinde, gericilkten, islam bağnazlığından ve muhafazakarlıktan ne kaldıysa yok edildi. Cübbeli Ahmet’in bile rus fahişelerle porno kasedi internete düştü, anadandoğma hali tüm dünya tarafından izlendi vs..

    Açıkçası AKP’nin müslüman bir parti olduğuna dahi inanmıyorum ben. Liberallerden, Ateistlerin bir kısmından bu kadar destek gören bir parti, muhafazakar-müslüman bir parti değil, olsa olsa müslüman kılığına girmiş seküler bir organizasyondan ibarettir. Zaten ulusalcı-kemalist tayfanın AKP karşısında ezik konuma düşmeside bu durumu gözler önüne seriyor.. Hatta Başbakan ve Hükümette görevli pek çok AKP’linin Ateist olduğunu bile düşünüyorum nedense..

    21.yy’da inançlı kesim son olarak Türkiye’de kalmıştı. hemen hemen her yerde ateizm yerleşik konumunu aldı. Ateizm olmasa bile en azından sekülerizm kök salmıştı. Türkiye’de 28 şubat süreci ile gericilik tasfiye edildi. Bundan sonra oluşturulan AKP’li ile de 2002-2010 arasında artakalanlar tasfiye edildi. Yani artık sekülerizm ve ateizm Türkiye’ye de yerleşmiş vaziyette. Zaten sokağa çıkarsan, hiç kimsenin allahtan kitaptan felan bahsetmediğini, bunu iplemediklerini göreceksin… Varsa da müslümanlar artık azınlıktalar, kimsenin şu konjunkturde ölümden sonra hayata, ahirete, cennet cenhenneme inandığını sanmıyorum. On sene önce bambaşkaydı, şimdi bambaşka..

  40. Genç arkadaşımızın gözü okadar dönmüş ki, ben diye elevation ile hararetli şekilde tartışmış baya. Hırstan gözü dönmek böyle birşey olsa gerek. Sakin ol, sorun yok, derin nefes al.

    Sorduklarına ve söylediklerine gelince ( daha doğrusu söylemeye çalıştıklarına ) Arkadaşlar zaten yetrince cevaplamışlar. Anlayana sivri sinek hesabı !

    Ama benim en çok takıldığım nokta şu ”Allah yoksa en fazla şu fani hayatta yaptıklarımız boşa gider…
    Peki ya Allah varsa kardeşim ” edebiyatı.

    Bu nasıl bir zihniyet ? Hoş adı islam’ın meşhur tüccar zihniyeti ama, gene de anlamak, daha doğrusu sağlıklı bir mantıkla ilişkilendirmek bir hayli zor. Yoksa fani hayatta yaptıklarımız boşa gider demek ne kadar zavallıca ve aptalca bir düşünce tarzı ? Hayat, koy götüne rahman gitsin tarzı boş, anlamsız ve önemsiz bir şey değildir. Hayat var olan en değerli şeydir. Hayat boşa harcanabilecek değersiz bir zaman süreci değildir. Ne yapıyorsan, bu hayatta yapar, başarır yada başaramazsın.

    Ya allah varsa diye, korkudan ( hiç saygıdan sevgiden deme ) ona yaranmak için, kaypaklık ederek, yalakalık yaparak harcanmış hayat, boşa harcanmış hayattır.

  41. Günde beş vakit “Allahu Ekber” sesleriyle inliyor gök kubbe..Allah bir..Allah bir…Günde beş vakit kulağını gerçeklere tıkarsan ateş tanrısı, yağmur tanrısı öyle bulduğun safsatalara inanırsın..

  42. PoYRaZ

    Hergün kilise çanı da çalıyor bu gezegende. Senin hocalarının kıçlarını yırtarak arapça bağırıp çağırmları, Pek birşeyi değiştirmiyor. Tıpkı çanların değiştirmediği gibi. Gök kubbe falan inlemiyor, olan bizim kulaklara oluyor sadece.

    Günde beş kere, diz çökerek, yere kapaklanarak, aklını hiçe sayıp, haysiyetini ayaklar altına alarak yaşamayı, matah bir şeymiş gibi göstermeye çalışma.

  43. Günde 5 vakit bağıran adamların bağırma parasını benim laik devletim veriyor. Hey gidi oksimoron, sen nelere kadirsin… Ben de binanın çatısına çıkıp “allah yoktur” diye bağırınca allah yok olacak mı ? Ya da allahın varlığı demokratik bir sonuç mu ? Allah vardır diyenler çok diye mi allah var ? Çoğunluk yok dese ateist mi olacaksın ? Dünyada müslümandan çok hristiyan var. O zaman İsa’nın tanrısı seninkinden daha gerçek oluyor. E sen niye hala müslümansın ? (aynı tanrı diye kıvır, çevir kazı yanmasın, Muhammed styla)

    Lan zaten sabahın köründen beri köle gibi çalışıyorum, hem fiziken hem zihinen çökmüşüm, ona rağmen sana laf yetiştirebiliyorum. Utanman lazım. Tatil günüme denk gelme fena yaparım 🙂

  44. Poyraz,

    O ezanlarda eski Türk-İslam rejiminden kalma şeyler. Yakında hepsi susturulur merak etme; ABD onunda talimatını verecek AKP’ye 🙂 Şimdi halkın iyice sekülerleşip imansızlaşmasını bekliyorlar, ne demişler; “Vidayı çakmazlar, diş diş sıkarlar” çok doğru bir söz..

  45. İlk canlı nasıl oluştu?
    büyük patlama nasıl oldu?

    Yahu bu cevaplar sizlere bu gibi platformlarda binlerce defa verildi. Hala aynı argumanlarla yaklaşıp yeni birşeyler soruyormuş gibi allahı kanıtlama çabasından vazgeçin.

    Bidefa ilkcanlıyı soran adamın biyolojinin b sinden haberi yok demektir keza hücrenin nasıl oluştuğunu soranın da.

    Bunların hepsi harun yahyacı olmuş kardeşim hemen o sitelere kayıyorlar kendi sitelerinde iki yorum yaptım yayınlamadılar bile.

    Böyle adamlara cevap vermeye bile deymez o yüzden geçiniz.

  46. @aklıselim;

    “Günde 5 vakit bağıran adamların bağırma parasını benim laik devletim veriyor. Hey gidi oksimoron, sen nelere kadirsin… ”

    Dostum, sen niye böyle sallıyorsun ki durmadan? 🙂 Bu farklı başlıklar altında ikinci defa oluyor sanırım. Devletin laik olması, din görevlilerinin parasını ödemeyeceği anlamına mı geliyor? Sanki para senin cebinden çıkıyormuş gibi söylemişsin. Bak arkadaşım; devletin, millet üzerinde sayısız sorumluluğu vardır ve bunları bir bütçeyle sağlar. Bu bütçe içinde milletten vergi toplar, hazineden ödenek ayırır vs. Demokratik bir ülkede yaşıyorsak yarıdan bir fazlasının tamam demesi veya üçlü mekanizmada üçte ikilik çoğunluğun sağlanması yeterlidir. Bu ülkede 4’te 3, hatta belki daha büyük bir çoğunluk eminim ki ezana, din görevlilerinin devlete bağlı memurlar olmasına ve bu gibi durumlara karşı değil, destekliyor. Peki sana giren çıkan ne? Madem ezan, ya da bu kadar yolsuzluk içinde bir kaç memura ödenen 2 kuruş maaş ‘gözüne’ batıyor o zaman sen geç devletin başına, götür referanduma ve çözebiliyorsan çöz bu sorunu kendince. Daha laikliğin ne olduğunun farkında değilsin, boş boş konuşuyorsun. Diyanet işleri olmasa, bu ülkede din tamamen devlet kontrolünden çıksa sen ve senin gibiler için ne kadar kötü şartlar oluşur farkında mısın? Yoksa kimsenin devletin ödeyeceği 5 kuruşa ihtiyacı yok, ama ülkenin selameti için bütün diğer laik ülkelerde olduğu gibi devletin kontrolüne ihtiyaç var.

    “Ben de binanın çatısına çıkıp “allah yoktur” diye bağırınca allah yok olacak mı ?”

    Ezanın amacı Allah’ın birliğine saygı duymak ve insanları namaza davet etmektir. Yoksa sırf ezanda öyle söylendiği için Allah var olmuyor.

    “Allah vardır diyenler çok diye mi allah var ? Çoğunluk yok dese ateist mi olacaksın ?”

    Allah’a inanmak sadece Allah var deyip geçmekle olmuyor. İman etmenin özü dil ile açıkça söyleyip, kalpten bunu onaylamaktır. Aynı zamanda inancının yükümlülüklerini yerine getirmek ve en önemlisi iyi bir insan olmak, kötülüklerden sakınmaktır. Bugüne kadar Allah’a inananlar hep azınlıkta oldu, kıyamet yaklaştıkça da bu sayı daha da azalacak ve hatta inanan insan kalmayacak.

    En basitinden Türkiye’yi ele alayım. %98’le neredeyse tamamı müslüman bir ülke, değil mi? Aslında ülke nüfusunun %6’sı ateist, tam oranını bilmediğim ama muhtemelen daha yüksek; %10-15 bir civar insan agnostik. Kabaca kalan %80 diyelim. Anket sonuçlarına göre bu %80’den sadece %30-40’lık bölümü Allah’a düzenli olarak ibadet ediyor. (dua -namaz kılma – camiye gitme vs) Bu %80’lik bölümün dörtte biri hayatında hiç camiye gitmemiş, dörtte ikisi ise bayramdan bayrama ya da arada bir cuma namazına giden insanlar. Yani %80’lik bölümün sadece dörtte biri adam akıllı camiye gidiyor. Bu oran, ABD ve Avrupa’daki bir çok ülkede kilise ayinlerine katılım oranından bile çok düşük. He birde bunların iyi-kötü insan oranını da düşünürsek gerçekten inançlı insan sayısı bir hayli az. Onu bunu bırak, Türk’ün ateisti de baya sivri 🙂 Dünyada müslümanlara cephe alıyorlar, teröristsiniz falan diye ama bizimkiler ezandan bile rahatsız, kamikaze dalışı yapacaklar biraz daha tepeleri atarsa. Sana güzel okuyanı denk gelmemiş heralde aklıselim, nerede yaşıyorsan artık 😀

    “Dünyada müslümandan çok hristiyan var. O zaman İsa’nın tanrısı seninkinden daha gerçek oluyor. E sen niye hala müslümansın ? (aynı tanrı diye kıvır, çevir kazı yanmasın, Muhammed styla)”

    Seviye de düşmüş iyice görmeyeli, ‘liseli styla’ kaymış bazıları. Neyi çevirecek adam, tabi ki aynı Tanrı. Farklı farklı Tanrı’larmı olacaktı? ‘İsa’nın tanrısı’ da nedir yani? İşi antik mısıra, yunan mitolojisine falan dökseydin oldu olacak. İsa’da, Musa’da hepsi aynı Tanrı’nın peygamberi, hepsinin Tanrı’sı tek, inancı tek. Bugünkü hristiyanlık saptırılmış sadece, gören görüyor doğru yolu buluyor. Kimse azlık çokluğa göre değerlendiremez inanç meselesini.

    “Lan zaten sabahın köründen beri köle gibi çalışıyorum, hem fiziken hem zihinen çökmüşüm, ona rağmen sana laf yetiştirebiliyorum.”

    Belli hacı, uykusuz kalmışın sen. Git bir dinlen; bir kere de ‘aklıselim’ yazarken görsün millet 😀

    @fethi

    Sende böyle bütün biyolojiyi yuttun, allame-i cihan oldun, salla gitsin diyorsun olayı 🙂 Sadece söylediğin iki madde o kadar geniş kapsamlı ve ciddi konular ki, yok verildi edildi diye kestirip atamazsın? Neyi vermişler ayıptır sorması, yazda görelim? Bunun çok basit bir açıklaması var; biyolojideki bilimsel konsensüse göre Tanrı, tezlerinin bir parçası olmayacaksa olayları başka bir bakış açısıyla açıklamak zorundalar yani kendilerine göre başka olasılıklar varsayıp bunlara inanmak zorundalar. Senin söylediğin, ortaya atılanlar bunlar. Yani sana göre olasılıklardan ibaret olan Tanrı inancının karşısında duran tezlerde hep olasılık. Materyalist gözüyle baktığın için sana daha gerçekçi gelmiş, ona inanmışsın sende. Yoksa benim için bir şey ispatlayabildiğin yok. İspatlayabiliyorsan git deneyler yap ispatlamaya çalış, görelim seni.

    “Bidefa ilkcanlıyı soran adamın biyolojinin b sinden haberi yok demektir keza hücrenin nasıl oluştuğunu soranın da.”

    Lisedeki biyoloji ve kimya hocalarımı getirdin aklıma. Ateist ve acayip din düşmanıydı ikisi de, öyle böyle değil 🙂 Bütün bilimsel gelişmeleri ezberlemiş, bütün bilim dünyasını yutmuş gibi ego yaparlar ama 1.5-2 milyara öğretmenlik yapmakla yetinirler, aslında çoğu şeyden de anlamazlardı. Senin bahsettiğinin biyolojiden anlamamakla hiç bir alakası yok. Liseden sıra arkadaşım ve ben şu anda aynı projelerde çalışan iki elektronik mühendisiyiz fakat biyoloji ve kimyamız her zaman en iyi anladığımız alanlar olmuştu. Bir şeye inanmamak onu bilmemek-öğrenmemek anlamına gelmez. Bilmediğin ya da öğrenmediğin bir konuya inanmıyorum ya da bunun şurası yanlış burası doğru diyemezsin, fikir yürütemezsin zaten.

    “Bunların hepsi harun yahyacı olmuş kardeşim hemen o sitelere kayıyorlar kendi sitelerinde iki yorum yaptım yayınlamadılar bile.”

    ‘Harun Yahya’ da kimmiş Allah aşkına 🙂 Bu tarz adamlar ve buna destek olan arkadaşlar malesef zıt görüşteki bilimsel konsensüsü daha da güçlendiriyor, eline bedavadan koz veriyor. Tanrı inancı, biyolojinin içine bu şekilde karıştırılırsa sonuç böyle olur. Sen Tanrı’ya inanıyorsan, öteki de doğanın kendiliğinden işleyişine inanıyorsa ikinizde bir bilim adamı olarak ortaya tezler atarsınız ve kendi tezinizi kanıtlamaya çalışırsınız. Kanıtlayabilirseniz sizin görüşünüz kazanır ve bilimsel gerçek olarak kayıtlara geçer. Harun Yahya hangi alan da uzmanda kalkıp bu işe el atıyor? Ondan sonra az sayıdaki bilim adamını da Tanrı’dan soğutup diğer tarafa kaydırıyorlar. Ondan sonra da steve projesindeki gibi rezil olup işin altında kalırlar. Evrim okulda okutulmasın, ört pas edilsin diye yaradılışçılık gibi bir şeyin ortaya atılması bile rezillik aslında ama neyse. Sonuçta inanıyorum diyenlerin de inanmıyorum diyenlerin de hali ortada. Fazla uzatmaya gerek yok, o yüzden bende geçiyorum..

  47. bir de bazı kişilerin Lise takıntısı var. Ben bunu hep bu kişilerin problemli Lise dönemi geçirmelerinden kaynak aldığını ve bunu bastırdıklarından sürekli dillerine plesenk ettiklerini düşünürüm. benim açımdan temel bilimler eğitimi gören bir üniversite öğrencisinin/mezununun herhangi bir lise öğrencisinden farkıda yoktur açıkçası. sadece lisedeki biyoloji kimya, fizik, matematik gibi dersler bölümlere ayrılmış ve biraz daha ayrıntılı incelenmektedir.

Leave a comment