Haftada bir iki kere Facebook’a girip mesajlara ve arkadaş isteklerine bakıyorum (beni ekleyenlere ve mesaj yazanlara tekrar teşekkürler! :))
Geçtiğimiz günlerde taglendiğim bir videonun altına yorum yazmıştım. Tekrar girdiğimde gördüm ki “Ateizme cevap” isimli kullanıcı, açıkçası saçmalıktan başka bir şekilde nitelendiremeyeceğim bir cevap yazmış. Videonun linki şurada, altında ilgili cevabı da görebilirsiniz.
Bugünkü postumuzun konusu bu “Evrim Teorisinin çöküşü” videosunun çürütülmesi olacak. Din yalanına inananların, 15 dakikaya kaç yalan sıkıştırabileceklerini göreceğiz hep beraber.
Video’dan yer yer alıntı yapıyorum saniyelerle – belki ilk önce videoyu baştan sona izlemeniz daha mantıklı. Linki tekrar veriyorum. Verdim :).
Gezegenimizde canlılar kusursuz uyum içerisinde yaşar (0:25)
Aksine, gezegenimizde sürekli olarak bir mücadele ve değişim vardır. Bilinen türlerin 99%unun türü tükenmiştir. Bugün dünya üzerinde yaşayan iyimser tahminle 3 milyon tür vardır. yani yaklaşık 300 milyon türün nesli o veya bu sebeple tükenmiştir. Herhangi bir gezegende canlılar kusursuz bir uyum içerisinde yaşıyor olsa idi değişim ve “neslin tükenmesi” gibi kavramlardan söz edemezdik. İnsanoğlu, 70 yıllık yaşamı boyunca çok yavaş hareket eden bir değişime bakarak “ne kadar kusursuz bir düzen” diyebilir. Ancak yanılır. Yavaş da olsa değişime sebep olacak bir uyumsuzluk söz konusudur.
Canlılar tasarlanmış olmalıdır, o halde bir tasarımcı olmalıdır. (1:01)
O, gökleri ve yeri var eden Allah’tır. (1:17)
Teleolojik argümanın ilkel hali. Bu konudan daha önce bahsetmiştim.
(Evrim) Canlıların tesadüflere dayalı bir süreç sonucunda yaratıldığını öne sürer (1:37)
Tam olarak değil. Evrim teorisi, canlıların “yaratılması” konusundan ziyade, nasıl çeşitlendiklerini ele alır. Bu çeşitlenmenin mekanizması da, doğa kanunları, sürekli oluşan rastgele mutasyonlar ve doğal seçilimdir. Tesadüfi olan tek şey, rastgele oluşan mutasyonlardır. Bu mutasyonlar konusuna daha sonra tekrar değineceğiz, ama burada söylememiz gerekir ki rastgele mutasyonlar, bugün laboratuvar ortamında gözlemlenmiş ve var olduğu kesin bir şekilde bilinen bir doğa olayıdır. Cümlenin kuruluşu “zar atılmış, canlılık olmuş” izlenimi uyandırmak amacıyla bu şekildedir.
Amatör biyolog Darwin (1:40)
Darwin, günümüzün üniversite diplomasına denk gelecek bir eğitim almıştır. Kaldı ki, Darwin’in eğitiminin bugün Evrim Teorisinin geldiği yer açısından hiçbir önemi yoktur.
Türlerin Kökenine Dair yayınlandıktan sonra çok popüler oldu ama bilimsel değeri için değil, ideolojik anlamıydı. (1:55)
Çarpıtmalı bir iddia. Türlerin kökeni bilim adamları arasında, mevcut bilgilere uyduğu ve makul olduğu için popüler olurken, teorinin kendi masallarına ters düştüğünü anlayan din adamları ideolojik gerekçelerle teoriyi reddetmeye çalışmıştır. Darwin henüz hayattayken gerçekleşen bilim adamı-din adamı münazaraları da buna ispattır. Daha detaylı bilgi Wikipedia’da mevcut.
Materyalist felsefe Darwin’i hararetle destekledi.
Karl Marx Das Kapital’i Darwin’e ithaf etmiş – yolladığı mektuba şöyle bir not düşmüştü : Charles Darwin’e, ateşli bir hayranından. (2:17)
Bu iddianın değişik bir versiyonu Karl Marx’ın Das Kapital’i Darwin’e ithaf etmek istemesi ama Darwin’in kibar bir mektupla reddetmesi olarak da görülür.
Darwin, Ateizm’le ilgili isimsiz bir kitabın kendisine ithaf edilmesini istemediğini anlatan bir mektup yazmıştı, ama bunu Karl Marx’a değil Karl Marx’ın kızıyla evli olan Edward Aveling’e yazmıştı. Edward Aveling öldüğü zaman çalışmaları, Marx’ın kızı Elanor’a kalmıştı ve Marx’ın belgeleriyle karışmıştı. Bu sebeple uzun süre bu mektubun Avering yerine Marx’a yazıldığı düşünülmüştü. Karl Marx’ın Darwin’e kitap ithaf etmek istemesi, aksi kanıtlanmasına rağmen tekrar edilen bir yalandan başka bir şey değil. Burada verilmek istenen mesaj : Komünizm kötü, Marx Darwin’e hayranmış, komünizmin yaptığı kötülüklerin esas sebebi Darwin’dir. Aynı yalanı Hitler’e de uygulamışlardı Evrim inkarcıları.
Darwin teorisini destekleyen hiçbir somut bulgu ortaya koyamıyordu 3:00
Hatta teorisini geçersiz kılan pek çok gerçeğin farkındaydı, bunları kitabına eklediği “Teorinin zorlukları” adlı bölümde kabul etmek zorunda kalmıştı : 3:04
Açık bir çarpıtma daha. 10 saniye düşünen bir insan Darwin’in teorisini ortaya koyarken “Teorinin zorlukları” isimli bir bölüme, teorisini kesin olarak çürüten bilgiler koymayacağını düşünebilir. Eğer teorisini çürüten kesin kanıtlar varsa, niye kasıp tamamlasın ve yayınlasın teoriyi? Niye 100 küsür yıldır tüm üniversitelerde biyolojiden palaentolojiye Darwin’in çalışması temel kaynak olarak alınsın? “Türlerin Kökenine Dair” internetten bedava olarak okunabiliyor. Kitabın 6. bölümünün ismi gerçekten de Teorinin Zorlukları’dır, ancak burada Darwin teorisine gelecek olan eleştirileri ele alıyor ve konuyla ilgili fikirlerini belirtiyor. Bölümün orijinal ismi CHAPTER VI. DIFFICULTIES OF THE THEORY. Okumaya üşenenler için özet: Darwin teorisini yanlışlayacak olan konuları teker teker ele alıyor, eleştiriler yersizse niye olduğunu açıklıyor, eğer eleştiriler yerindeyse, bu konunun eldeki imkanlar dahilinde cevaplanamadığını ve bilimsel gelişmeyle açıklığa kavuşacağını anlatıyor.
Darwin, gelişen bilimin bu zorlukları çözeceğine inanıyordu ama aksine gelişen bilim Darwin’in iddialarını bir bir çürütecekti. 3:29
Aksine, doğal seçilimle evrim mekanizması birbirinden bağımsız bilim dallarınca defalarca kanıtlandı. DNA’dan tutun her sene değişen grip mikrobuna, plastik yiyen bakterilerden tutun Lenski deneylerine kadar evrimin var olduğu ve Darwin’in teorisinde açıklandığı gibi olduğu bugün Dünya’nın Güneş etrafında dönmesi kadar kesin bir bilgidir.
Darwin “ilk canlı”dan bahsetmemişti çünkü bunun teorisi için büyük bir sorun olduğunun farkında değildi (4:03)
Daha önce ele aldığımız gibi, Darwin’in teorisi canlıların ilk nasıl ortaya çıktıklarından ziyade, canlılardaki çeşitliliği ve kompleksliği açıklayan bir teoridir. Hayatın ilk ortaya çıkması konusu Abiyogenez‘in konusudur. Darwin Türlerin Kökenine Dair’de abiyogenezden bahsetmemesine rağmen 1871 yılında yazdığı bir mektupta, daha sonra çeşitli deneylerle de kanıtlanacak olan “ilkel sıcak çorba” teorisinden bahsetmiştir.
Türlerin kökeninin yayınlanmasından 5 yıl sonra Louis Pasteur şöyle demişti : Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür. 4:40
Daha 5 dakika olmadı ama yalandan geçemiyoruz. Louis Pasteur’un 1859 yılında (Türlerin Kökenine Dair’in ilk yayınlanışıyla aynı sene, 5 sene sonra yalanı Darwin’in sanki Pastör’ün çürüttüğü şeye dayandığı izlenimini uyandırmak için eklenmiş) kanıtladığı şey cansız maddelerden canlı maddelerin oluşamayacağı değil, “Spontaneous generation” ya da Türkçe çevirisiyle “dirimdışı türeme”nin yanlış olduğudur. Pastör’ün söylediği şey videodaki anlamından uzak olarak şudur:
Never will the doctrine of spontaneous generation recover from the mortal blow struck by this simple experiment.
Yani
Dirimdışı türeme bu basit deneyle kesin olarak çürütülmüştür.
Pasteur, cansız moleküllerden canlılığın ortaya çıkamayacağını söylememekte, dirimdışı türemenin geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim daha geçen hafta laboratuvar ortamında ilkel moleküllerin evrimleşerek daha kompleks yapılara kavuştuğu ispatlandı. Miller-Urey deneyi 50 sene önce laboratuvar ortamında basit moleküllerden amino asit oluşturmayı başarmıştı. Abiyogenez henüz 100% kesinlikle ortaya bir model koyabilmiş değil, ancak geçen her gün, böyle bir modele yaklaştığımızı gösteriyor. Kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da yaratılışçıların yalan konusunda hem hevesli hem de beceriksiz oldukları.
Miller-Urey deneyinin gerçekleri yansıtmadığı ilerleyen yıllarda anlaşıldı. (6:00)
Hmm, ben pek öyle duymadım. Miller deneyinin ortaya koyduğu şey hala geçerliliğini koruyor : Karmaşık aminoasitler, ilkel dünya’da var olduğu bilinen maddelerin içerisinde oluşabiliyorlar. Miller’ın 50 sene önce yaptığı deneyleri tekrar ele alan bilim adamları, Miller’ın aslında sanılandan daha başarılı bir deney gerçekleştirdiğini ortaya koydular. Dünya’nın önde gelen bilim adamları Miller deneyini ciddiye alırken bu videoyu yapanların “yanlış olduğu anlaşıldı” demeleri trajikomik olmuş. Miller deneyi zamanında farklı bilinen şey Dünya’daki atmosferin içeriği idi. Günümüzdeki görüş Miller’ınkinden farklı.
20. yy boyunca yürütülen tüm Evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı: 6:24
WTF?
Jeffrey Bada diyor ki: bugün 20. yüzyılı geride bırakırken hala 20. yüzyıla girdiğimizde sahip olduğumuz en büyük çözülememiş problemle karşı karşıyayız: “hayat yer yüzünde nasıl başladı?” 6:46
Kaynak olarak gösterilen 1998 tarihli Earth dergisi makalesini buldum. Jeffrey Bada’nın böyle söylediğine dair hiçbir şey geçmiyor. Bada, iki Alman bilim adamının yaptıkları deneydeki bir probleme işaret ediyor. Bu aktarılan cümlenin orijinali, çeşitli yaratılışçı sitelerde (tahmin edin hangisi) görülebiliyor. Bada San Diego üniversitesinde Deniz Kimyası profesörü.
Evrim’in gerçek dışı olduğu bugün bütün bilim dalları tarafından ortaya konmuştur (7:25)
Tekrar : WTF?
Tek bir hücreden canlılığı ortaya çıkarak bir mekanizma da yoktur. (7:42)
Aksine, yaşayan organizmaların geçirdiğini bildiğimiz değişime bir de yüz milyonlarca yıl ve doğal seçilimi eklerseniz elinizde bu çeşitliliği açıklayacak çok makul bir mekanizma olur.
Doğal seleksiyon sadece hasta sakat bireyleri eleyerek türün devamını sağlar. Doğal seleksiyon evrimleştirici bir mekanizma değildir. (8:35)
Kısmen doğru. Doğal seleksiyon hasta ve sakat bireylerin elenmesini de içerir. Ancak doğal seleksiyondaki çevre baskısı çok şiddetliyse, sadece sakat ve hasta bireyleri değil, gayet sağlıklı bireyleri de adaptasyona zorlar. Bu adaptasyona ayak uyduramayan türlerin ise nesli tükenir. Varlığından haberdar olduğumuz türlerin 99%u gibi. Doğal seleksiyonla ve nasıl ispatlanmış olduğuyla ilgili güzel bir makale.
Evrimciler, doğal seleksiyon yanına Mutasyon eklediler. (8:57)
Türlerin kökeninde Darwin mutasyondan sık sık bahseder. (anahtar kelime: variation).
Mutasyonlar, DNA’daki bilgiyi tahrip edip canlıya sadece zarar verirler. Şimdiye kadar gözlenmiş tek bir yararlı mutasyon örneği yoktur. (9:35)
Bir başka yalan. Daha geçtiğimiz hafta 4 tane örneğin incelendiği bir blog yazısına link vermiştim.
Mutasyonlarla bir canlının kanat ya da göz edinmesi imkansızdır (9:51)
Meyve sinekleri üzerinde yapılan sayısız deney mutasyonların sakatlayıcı ya da öldürücü etkileri olduğunu ortaya koymuştur. (10:23)
Aksine, gözün ya da kanatın oluşabildiği canlılardan ve fosil kayıtlarından anlaşılmaktadır. Gözün evrilirken geçirdiği adımları bugün değişik hayvanlarda görebilmekteyiz. Konuyla ilgili güzel bir kaç video:
http://www.youtube.com/watch?v=aGFR-kFi0c8
http://www.youtube.com/watch?v=45ZTLdO2pxQ
http://www.youtube.com/watch?v=wDrhsXAQWGU
Kanat da aynı göz gibidir, fosillerde ve canlılarda uçmaya yarayan kanatların adım adım oluşmasını görebilmekteyiz.
Mutasyonlar bir canlının kusursuz DNA şifresiniz bozar ve onu sakat bırakırlar (10:38)
Mutasyonlar böyle bir olasılığa sebep olabilirler. Canlının işleyişine hiçbir etki etmeyen mutasyonlar da olabilir. Bazı mutasyonlar da çevreye uyumu artırdığı için faydalıdır. Mutasyonların hiç birisi sakatlama harici bir sonuca sebep olmaz demek için insanın kafasının epey güzel olması gerekir. Veya mutasyonun ne olduğunu bilmiyor olması gerekir.
İndirgenemez komplekslik, evrim teorisini kesinlikle yıkmıştır. (11:14)
İndirgenemez karmaşıklık, saçmalıktan başka bir şey değildir.
Mekanik bir saat, bilinçli bir saatçinin varlığını gösterir. Benzer kompleks yapı canlılarda da vardır, o halde kendini yoktan var eden bir tasarımcı vardır. (11:34)
Daha önce bahsettik – Tasarımcı argümanı
Eğer Darwin haklı olsaydı, çok sayıda ara-tür olması gerekirdi. (12:48)
Eğer sürüngenler kuşlara evrimleşseydi sayısız ara tür olması gerekirdi ve bu canlıların eksik organları olması gerekirdi. (13:07)
Öncelikle belirtmek gerekir ki yaratılışçıların istediği türden ara geçiş formları (bir örneği altta) gerçekten yok.
Ancak sürüsüyle ara geçiş formu fosili mevcut.
Darwin, ara türlerin olmadığını bildiğinden Türlerin kökenine şunu yazmıştı: Eğer gerçekten türler diğer türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Niye bunları bulamıyoruz? 13:42
Evet, bu sözler Türlerin Kökeninden alınmadır, ancak Darwin burada kendi kendine bu soruyu sormuyor, sadece yapacağı açıklamadan önce cevap vereceği eleştiriyi formüle ediyor. Videoyu hazırlayanların inanmamızı istedikleri gibi “Darwin bile fosillerde ara geçişlerin olmadığını biliyordu” durumu gerçek değil. Türlerin Kökeninin 6. bölümünde konuyu uzunca ele alıyor Darwin.
Derek Ager diyor ki : Fosil kayıtlarını incelediğimizde, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız: kademeli evrimle gelişen değil, aniden yer yüzünde oluşan grupla görürüz.
Kaynak: Nature of the Fossil Record.
Orjinali: Derek V. Ager (Paleontologist at University College, Swansea):
The point emerges that if we examine the fossil record in detail, whether at the level of orders or of species, we find – over and over again – NOT GRADUAL EVOLUTION, but the SUDDEN EXPLOSION of one group at the expense of another.
Böyle bir kitap yok,
Bu paragraf, yaratılışçı siteler haricinde hiçbir yerde yok. Gerçekte varlığından epey şüpheliyim. Ancak eğer alıntı gerçekse bile bir “quote mining” olduğu açık, zira buradaki muhtemel anlam, (Derek Ager’in fosil kayıtlarındaki boşlukların sebebinin büyük yıkımlar (deprem, sel, yanardağ patlaması vs) olduğunu söylemesinden yola çıkarak) kaya katmanları arasında bulunan canlıların adım adım bir evrimden ziyade, katmanlar arasına sıkışmış yeni türler olduğu yönündedir. Bu da zaten Darwin’in Türlerin Kökeni’nde getirdiği açıklamadır. Fosillerin doğası sebebiyle çok az canlının adım adım evrimi gözlenebilmektedir, aynı aileden canlıların fosilleri arasında milyonlarca yıllık aralıklar bulunmaktadır. Bu cümle “tüm canlılar bir seferde hep beraber yaratılmışlardır” anlamına gelmemektedir.
Evet, 15 dakikalık video bize 1750 kelimelik bir yazı yazdırdı. Cumartesi günü hem de. Yaratılışçı-dinciler gece gündüz demeden cumartesi pazar demeden yalan üretmeye devam ediyorsa (15 dakikalık videoda 27 yalan – gayet formdalar) sanırım benim ve benim gibilerin de tatil yapması mevcudiyetimizin ve istikbalimizin önünde duracak bir engel haline gelecektir.
PS: WTF yazdığım yerlerdeki yalanlar o kadar kapsamlı ve saçma ki, cevaplamaya çalışmak çok daha saçma olacağından detaya girmedim – ancak tepkimi de yazmadan edemedim.
PS2: bugün 400.000 ziyareti görür müyüm acaba?
PS3: Ateizme Cevap galiba bir blog. Onu da canımın sıkıldığı bir gün ele alırım. 😉 I eat bigots for breakfast – İngiliz atasözü.
Ps4: İmla hataları olabilir, farkederseniz yorum yazın, düzeltirim. tenk yu.