Farklı tarih sitesi, zahmet etmiş kendileriyle ilgili eleştirilerime cevap vermiş.
Sabah neşemi onlara borçluyum.Hiç uzatmadan, yazdıkları safsataları kısaca ele almak istiyorum.
Güncelleme: Yazar, benim IP adresimi takip ederek siteye ilk defa 24 agustosta geldiğimi söylüyor. Doğru olabilir, zira siteme link verilen yerleri takip etmek gibi bir huyum var. Bana link verilen site “incefikir.com” isimli bir sözlük klonu. Başlık da Farklı Tarih. Ancak ilk ziyaretimde siteyi açıp uzun uzun okumamıştım. O yüzden yalan söylediğim iddiası biraz çarpıtma oluyor. Siteye olan ilgim, ilk yazıda sözünü ettiğim okur yorumundan sonra başladı desek daha doğru olur. İlk yazıyı da düzelttim.
James Churchward’ın 50 sene boyunca Hindistan ve Çin’de araştırmalar yaptığını söylemişler. Şurada Churchward’ın doğumundan itibaren önemli anların kaynaklarla sıralandığı bir liste var. Listeye göre Churchward 1851’de doğmuş, ve 1889’da Amerika’ya yerleşmiş. Bu tarihten önce de Sri Lanka’da çay tarlalarına sahipmiş. 21 yaşındayken oğlunu nüfusa kaydettirdiğinde İngiltere’de yaşadığına dair belge var. Yani 1889’da Amerika’ya yerleşene kadar, 17 senelik bir zaman aralığı var.
Şuradaki kendi yazdıklarında yapılan alıntılarda 1874 ve 78 yılları arasındaki tarihlerden bahsederek Yüksek Rahiplerin yardımıyla unutulmuş dilleri okuduğundan bahsediyor.
Hangi 50 yıllık akademik çalışmalar? Bu yazıtlar nerede? Başkaları incelemiş mi? Başkaları tercüme etmiş mi? Bu yazıtlarda anlatılan şeyleri destekleyen fiziksel kanıtlar var mı? Eski yazıtlarda yazılan her şeye inanmalı mıyız? Dünya’nın kaplumbağanın sırtında durduğunu yazan antik yazıların niye boynu bükük? Madem MU eski kayıtlarda var, niye Churchward haricinde kimse bunları bulamadı? Kimse bunlarla ilgili bir çalışma yapmadı? Çinliler ve Hintliler günümüzde süper güçlüğe oynayan ülkeler, bir tane bile akademisyen bunu merak etmedi mi? Tibetli rahipler eskisi gibi gizemli değiller, Dalai Lama Hollywood yıldızlarıyla yakın arkadaş. Niye bu MU kıtasına dair tek kaynağımız hala Churchward?
Ben söyleyeyim, çünkü Churchward ne dediğinden haberi olmayan birisiydi. Örneğn Kayıp Kıta MU isimli kitabının şuradaki baskısının 83. sayfasındaki şu ifadeye bir bakalım :
Plato’s Timeus says that this Mexican pyramid is an Exact model of the Sacred Hill of Atlantis on which was built the Temple of Poseidon.
yani:
Plat Timeus’ta diyor ki Meksika piramidi, Atlantis’teki kutsal tepe’deki Poseidon tapınağındaki piramitle birebir aynıdır.
Süper. Kaynak olarak başkasından duyduğu bir masalı aktardığını söyleyen Plato’dan bahsediyor. Bilimsellik kulaklarından fışkırıyor. Churchward bir okült yazarıdır, yazdıklarına dair bir kanıt yoktur ve hiç kimse bu adamı ciddiye almamaktadır. Pardon, Farklı Tarih ve bir iki komplo teorisyeni hariç hiç kimse demem gerekirdi.
Sonra diyor ki okyanus tabanlarında yapılan çalışmalara bilim dünyası karşı çıkıyor. Tam olarak şöyle demiş
“Yapılan okyanus tabanı haritası, şu anda dahi bilim otoritelerince yanlış olarak görülmekedir ve yeni haritaların oluşturulması için çalışmalar yapılmaktadır.”
Hangi bilim otoriteleri? Nerede karşı çıkmış? Kaynak nedir? Benim baktığım kaynaklarda 1960’lardan beri Tektonik teorisi bilim camiasının tamamı tarafından kabul edilen bir teori ve okyanus dibi haritalandırılmasında kullanılan yöntemler son derece sağlam. Sonar’lar 50 yıldır başarıyla kullanılan cihazlar. Çok merak ediyorum bu yöntemi reddeden bilim otoritelerini. Herhalde bu bilim otoriteleri Jeoloji bilimiyle alakalı değil, öyle olsaydı bu yöntemler öğrencilere anlatılmaya devam edilmezdi. Sonra Antartika’nın daha önce bilinmeyen yerlerindeki haritalandırmayı çarpıtarak “yanlış olanı düzeltme” diye kanıt gösteriyor. Sence bu haritaların yanlış olduğu düşünülseydi, Antartika’dan mı başlarlardı yoksa ticaret rotalarının, askeri öneme sahip yerlerin, deprem kuşaklarının olduğu ve insanlara doğrudan etkisi olabilecek yerlerden mi başlarlardı?
Sonra antik Dünya haritası meselesi var. Burada ben ilk okuduğumu yanlış anlamışım gibi görünüyor. Benim anladığım şey, “Dünya’yı gösteren ilk harita” iken, Farklı Tarih’in gösterdiği şey “Dünya’da bulunmuş herhangi bir yeri gösteren en eski harita”. Ancak benim açık olarak Dünya Haritası’na dair gösterdiğim kaynağı reddedip, bakın bu harita daha eskidir demek, ancak okuduğunu anlamamakla açıklanabilir diye düşünüyorum. Linki takip ettiğinizde karşınıza “Dünya’yı gösteren en eski haritalar” başlıklı Wikipedia makalesi geliyor. Yani bilinen dünyanın tamamını gösteren haritalar. 14000 yıl önceye dayanan harita ise bir duvar resmi. Muhtemelen bir tür kroki. Burada farklı şeylerden bahsettiğimiz açık. Ancak benim neden bahsettiğim açık iken Farklı Tarih’in bunu reddetmesi ilginç. Basitçe “yazdığımız şeyi yanlış anlamış” diyebilirlerdi. Ama amaç belli ki bağcı dövmek 🙂
Hitler’in Frederick’le ilgili takıntısına dair bir kaç kaynak var. Ancak bu “el” meselesine dair kaynak varsa da ben bulamadım. 21. yy teknolojisiyle bu iki adamın elini ölçüp 85% benzerlik bulan araştırmaya dair bir kaynak bulamadım. Timaş yayınlarından çıkan Ali Çimen (Zaman gazetesinde gazetecidir)’in yazdığı bir kitabı kaynak gösteriyorlar. O kitabın kaynağı nedir belli değil. Ali Çimen bizzat Hitler’i görüp bu el takıntısına şahit olmadıysa ya da iki adamın elini karşılaştıran araştırmacılardan değilse onun da bir kaynağı olsa gerek. Ah pardon, Farklı Tarih kaynak kullanmayı pek sevmiyor.
Sonra diyor ki “biz zaten bilinenleri değil, bilinmeyenleri ortaya koyan yazarların istediğini yazdığı bir siteyiz”. Pek güzel, harikulade, kimsenin bilmediklerini ortaya koymaya çalışmak çok asilce bir davranış. Ama bunu yapmaya çalışırken kaynaklarınızı sağlam tutmaya özen göstermez, eleştirel düşünce uygulamaz ve kağıda basılı bir şeyi doğru kabul ederseniz böyle çuvallarsınız ve “Mu da Atlantis de gerçektir” diye yırtınırsınız. İnsanların az bildiği, ilginç ve güvenilir tarihi gerçekler varken, masalları gerçekmiş gibi anlatmak niye, anlamakta güçlük çekiyorum.
Bir de kendilerini NTV tarih’le kıyasladığımı sanmışlar. Öyle bir şey yok. NTV tarih bünyesinde doğru dürüst editörler bulunduran, kaynak göstererek yazan ve yaptığı hataları kabul edip ertesi sayıda tekzipler yayınlayan eli yüzü düzgün ve her yerde bulunabilen bir tarih dergisi. Farklı tarih, öyle değil. Kaynak göstermeden yazan, sonra hataları gösterildiğinde hatayı gösterene gelip teşekkür edeceğine “saçmalıyorsun” diyen bir sitedir. Haksızlık etmeyelim, benim muhattap olduğum tek kişi var. Site değil, site sahibidir diyeyim. Burada herhangi bir benzetme değil, kontrast (karşıtlık) var.
Bu noktadan sonra da geri geliyor Çin’deki höyüklerin Türk piramidi olduğu iddiasına.
Mali Müşavir Muharrem Kılıç’tan kopyaladığı bilgileri gerçekmiş gibi sunuyor. Diyor ki “Çinliler yasak koydu dokundurtmuyorlar”. Kaynak? Yok. Yapıtlardaki üstün mimariye dem vuruyor. Burada bahsettiğimiz halk, Çin seddini yapan, Terracota ordusunu yapan halkla aynı halk. Bence bu höyükleri daha bile şekilli yapmaları gerekiyordu.
Sonra geliyor “kesişim” isimli resmi tam anlamadan saldırmaya devam ediyor. Ben Venn şemasını gördüğümde muhtemelen ilkokul 2. sınıfa gidiyordum. Ancak arkadaş o gün okuldan kaçmış heralde. Zira şöyle bir yorumda bulunmuş :
Burada anlatılmak istenen; din ve aptallığın kesişimi.
Hayır, burada anlatılmak istenen şey çok farklı. Eğer aptal ve dindarsanız, bir de üstüne bunu siyaset olarak gütmeye çalışıyorsanız, o zaman yaratılışçısınızdır. Eğer sadece aptal ve dindarsanız o zaman yobaz sınıfına giriyorsunuz. Eğer sadece dindarsanız (aptal değilseniz) o zaman hiç bir başka kümeyle kesişmeyen “dindar” kategorisine giriyorsunuz. Yani aptal olmadığı halde dindar olan insanları reddediyor değiliz. Var tabi ki öyle insanlar. Sayıca gayet de fazla hem de.
Çünkü, özgür bir ülkede siz bir başkasının inancından dolayı ona “aptal, gerici” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanırsanız, hukuki suç işlemiş durumuna düşersiniz.
Eğer inanılan şey aptal ve gerici bir inançsa o zaman bu hakaret değil, sadece var olanı tanımlamadır.Örneğin dünyanın düz olduğunu düşünen ve bunun okullarda okutulmasını isteyen birisine gönül rahatlığıyla aptal ve gerici diyebilirsiniz.
Sonra şu komik ve nereden çıkardığı belli olmayan ifadeyi yazmış :
Şüpheci Melek’teki yazılarda iki şey üzerinde duruluyor;
■Milliyetçiliğin her türlüsü faşizmdir. (En çok buna gülüyorum işte. Milleti için çalışan insanlara bile busıfatı yerleştirebiliyorlar ya, gerçekten garip.)
■Din, gericidir ve dogmadır. Bilimsellikten uzaktır.
Milliyetçilikle ilgili yazdığımı hiç hatırlamıyorum. Ama milliyetçiliğin her türlüsü faşizm falan değildir. Faşizm ayrı, milliyetçilik ayrıdır. Milleti için çalışan insanlar milliyetçi ve vatanseverdir. Sadece kendi doğrusunu dayatmaya çalışanlar ise faşisttir.
Din gerici ve dogmatiktir evet. Bilimsellikten uzaktır. Bu da evet. Sanırım bunun hakkında biraz yazdım daha önce 🙂
Neyse ki bitiriyor (da ben de işime dönebiliyorum) :
Sıkıldım, gerçekten sıkıldım. 24 saat bilgisayar başında pinekleyen insanların bilimsellikten dem vurmalarından sıkıldım. Farklı Tarih bannerinin sağ tarfına uluyan bir kurt, sol tarafına da Atatürk resmi koysaydık, inanın bana bu kadar saldırı olmazdı… Yazık, milletimizin bilimsellikten anladıklarını görmek, gerçekten yazık…
İnan dostum, senden daha çok ben sıkıldım. Evrim’i reddedip 100 sene önce yazılmış masallara inanan insanlara laf anlatmaya çalışmaktan ben çok sıkıldım. Ama naparsın, hayat mükemmel değil. Herkesin üstesinden gelmek zorunda olduğu şeyler var. Benim de boş vakitlerimde üstesinden gelmeye çalıştığım şey cehalet. Umuyorum bu eleştirilerim ileriki yazılarında kaynaklarını daha titiz seçmene sebep olur.Yok ben böyle devam ederim diyorsan, daha benden çok çekeceğin var haberin olsun.
Post script:Bu arada Papa 1. Leo’nun Attila’yla karşılaşmasına dair yazdığın yazıdaki at-eşek hikayesinin kaynağını gösterirsen sevinirim. Ben ne Priscus ne de Aziz Prosper Aquitaine’de (birisi Attila’nın peşinden ayrılmamış ve ona dair bilinenlerin ilk kaynağı, diğeri de Papa’nın peşinden ayrılmamış ve dönemin Roma tarihine dair bilinenlerin kaynağı) böyle bir hikayeye rastlamadım. Eğer “şu kitap şu sayfa” diyeceksen o kitabın kaynağını da belirtmeni rica edeceğim.
*