Tim Minchin – Pope Song

Uzun, çok uzun zamandır duyduğum en komik şey

Sözleri:

Fuck the motherfucker, fuck the motherfucker,
Fuck the motherfucker hes a fucking motherfucker.
Fuck the motherfucker, fuck the fucking fucker,
Fuck the motherfucker hes a total fucking fucker
Fuck the motherfucker, fuck the motherfucker,
Fuck the mother fucker, fuck him, fuck the motherfucker.
Fuck the motherfucker, fuck the motherfucking pope.

Fuck the motherfucker, and fuck you motherfucker
If you think that motherfucker is sacred.
If you cover for another motherfucker whos a kiddy-fucker,
Fuck you, youre no better than the motherfucking rapist.
And if you dont like the swearing that this motherfucker forced from me
And reckon it shows moral or intellectual paucity
Then fuck you motherfucker, this is language one employs
When one is fucking cross about fuckers fucking boys

I dont give a fuck if calling the pope a motherfucker
Means you unthinkingly brand me an unthinking apostate.
This has nowt to do with other fucking godly motherfuckers
Im not interested right now in fucking scriptural debate.
There are other fucking songs and there are other fucking ways,
Ill be a religious apologist on other fucking days,
But the fact remains if you protect a SINGLE kiddy fucker
Then Pope or Prince or Plumber, youre a fucking mother fucker.

See I dont give a fuck what any other motherfucker
Believes about Jesus and his motherfucking mother.
Ive no problem with the spiritual beliefs of all these fuckers
While those beliefs dont impact on the happiness of others,
But if you build your church on claims of fucking moral authority
And with threats of hell impose it on others in society,
Then you, you motherfuckers, can expect some fucking wrath
When it turns out youve been fucking us in our motherfucking asses.

So fuck the motherfucker, and fuck you motherfucker
If youre still a motherfucking papist.
If he covered for a single motherfucker whos a kiddy-fucker,
Fuck the motherfucker, hes as evil as the rapist.
And if you look into your motherfucking heart and tell me true
If this motherfucking stupid fucking song offended you,
With its filthy fucking language and its fucking direspect,
If it made you feel angry, go ahead and write a letter,
But if you find me more offensive than the fucking possibility
The pope protected priests when they were getting fucking fiddly
Then listen to me motherfucker – this here is a fact,
You are just as morally misguided as that motherfucking,
Power-hungry, self-aggrandized bigot in the stupid fucking hat.

Yetenek diye ben buna derim. Zamanı olan varsa ve tercümeye üşenmezse seve seve tercümesini de asarım.

Nuh’un gemisi bulundu mu? Sanmıyorum

Bir kaç gündür haberler ve gazeteler Çinli araştırmacıların Nuh’un tufandan kaçmasını sağlayan ve Ağrı dağında karaya oturduğu söylenegelen gemiyi bulduklarından bahsediyor.

Araştırmayı yapan grubun Evanjelist Hrıstiyanlar olması zaten Saçmalık Detektörümün ibresini sona dayamıştı. Ancak bugün rastladığım bir haber olaya noktayı koymuş durumda.

Saçmalık detektörüm. Saçmalık ve kandırmacalarla karşılaşınca ibre sona dayanıyor.

Anlaşılan Çinli Evanjelikler, tuttukları işçilere Ağrı dağının 4000 metre üstündeki bir mağaraya kereste bloklar yerleştirerek bir nevi dekor hazırlatmışlar. Olayın “düdük çalan”ı kim mi? 2008’de Çinli grupla işbirliği yapan bir başka Nuh’un gemisi araştırmacısı, Amerika’lı profesör Randall Price.

Bir kaç gün önce açıklanan “keşif”ten sonra dün yazdığı bir e-mail’de Price olayı şu şekilde anlatıyor (kabaca tercüme ettim, kulağa çok hoş gelmeyebilir ama anlamı aşağı yukarı bu şekilde):

Uzun sözün kısası, tüm bu olay sahtecilik örneği. Fotoğraflar Karadeniz yakınlarında çekilmişler ama video görüntüleri Ağrı dağına ait. 2008 yazında 10 tane Kürt işçi, Çinlilerin rehberi Parasut (Paraşüt?) tarafından görevlendirilerek Karadeniz yakınlarındaki (fotoğrafların çekildiği) eski bir yapıdan ahşap blokları Ağrı dağındaki mağaraya taşıdılar. 2008 kışında Parasut’un adamları tarafından mağaraya götürülen Çinli bir dağcı ahşapları gördü, ama çetin hava şartlarından dolayı içeri giremedi. 2009 yazında daha çok ahşap mağaraya getirildi. Çinli grup 2009 yaz sonu gibi mağaraya gittiler (o vakitler ben de oradaydım ve kandırmacadan haberdardım) ve söz konusu filmi çektiler. Dediğim gibi sözde geminin içine ait fotoğraflarım var ve Doğubayazit’teki Kürt ortağımızda mekanla ilgili tüm bilgiler, işçilerin isimleri ve hatta ahşap blokları taşıyan kamyona ait bilgiler mevcut.

Evanjelist Hrıstiyan genellikle “bol para”yla aynı manaya geliyor. Çinli grubun işçi tutarak bu kandırmacayı gerçekleştirmiş olma ihtimali gayet yüksek.

Eski Ahit'teki ölçülere göre inşa edilmiş Nuh'un gemisi

İşin ilginç ve komik yanı, Çinli grubun bulduklarını söyledikleri ahşap yapıda Karbon 14 testi uyguladıkları ve yapının 4800 yıllık olduğunu açıklamaları. Halbuki dünyanın 4.5 milyar yıllık olmadığını düşünen Evanjelistler dünyanın yaşının 7000 sene olduğu iddiasını savunurken karbon 14 testinin güvenilir olmadığını öne sürerlerdi. Demek ki karbon 14 testi, inançlarını doğrulamak için kullanıldığı zaman güvenilir sonuçlar veren bir test.

Din adına sivillere şiddet meşru mu?

Uluslararası kamuoyu araştırma şirketi PEW Müslüman ülkelerde intihar bombacılarına olan bakışı incelediği bir çalışmaya dair detayları yayınladı.

Sorulan sorunun tercümesi aşağı yukarı şu şekilde:

Bazı insanlar, İslam’ı düşmanlara karşı korumak için sivil hedeflere yönelik intihar saldırılarının ve diğer şiddet içeren yöntemlerin meşru olduğunu düşünüyorlar. Bazı insanlar ise sebebi ne olursa olsun hiç bir şiddet eyleminin meşru olamayacağını söylüyorlar. Sizce İslam’ı korumak için şiddet eylemleri çoğunlukla meşru veya bazen meşru olabilir mi yoksa hiç bir zaman meşru olamaz mı?

3 seçenekli soruya (çoğunlukla meşru, bazen meşru, asla meşru olamaz) verilen cevapların ülkelere göre dökümü şu şekilde (2009 sonuçları):

Türkiye’de soruya çoğunlukla meşru ya da bazen meşrudur cevabını verenlerin oranı %4. Nüfusa vurursak 2.800.000 kişi sivillere yönelik intihar eylemleri veya benzeri şiddet eylemlerini bazen bile olsa meşru buluyor. Yani aynı ülkeyi paylaştığımız 2.800.000 insan, din adına sivillerin öldürülmesini meşru bulabiliyor.

Açık saçık giyinmek depreme sebep olur mu?

İran’lı din alimi Hojatoleslam Kazem Sedighi’ne göre evet. İran’lı din alimine göre genç kızların baş örtülerinden saçlarının bir kısmını göstermesi, dar kıyafetler giymesi erkeklerin tahrik olmasına, zinanın artmasına ve depremlerin olmasına sebep oluyor.

İranlıların moloz yığınları altında kalmak istemiyorlarsa tövbe ederek dine sığınması gerektiğini düşünen Sedighi geçen sene şaibeli seçim sonuçlarını protesto eden ve “politik bir deprem”e sebep olan gençlerin Tahran’da bir Allah’ın gazabı bir depreme sebep olabileceğini söyledi.

BBC’nin aktardığı duyan bir blogger, 26 Nisan tarihinde bir deney yapmak için kolları sıvadı. Kadın okuyucularının 26 Nisan’da dekolte, mini etek tarzı “ahlaksız” kıyafetler giyerek depreme sebep olup olmayacaklarını denemelerini önerdi. Deneyin ismi de “boobquake” (meme depremi).

Deneyin bir Facebook sayfası var, arzu edenler katılabilirler deneye.

Kitle imha silahları

Belki de jeologlar bunca sene yer küreyi boşuna kurcalıyorlar depremleri anlayabilmek için. Belki de gerçekten olay ahlaklı giyim kuşamda bitiyordur? Böyle demeçler veren din alimlerinin yaşadığı bir dünyada her şey mümkün olsa gerek?

Çok eğlenceli bir dünyada yaşıyoruz.

Homofobi

Bir süredir – özellikle Ekşi Sözlükte homofobiyle ilgili başlıklar ve yazılar görüyorum. Homoseksüelliğin anormal, ahlaksızca, iğrenç vs olduğunu söyleyen ve açıkça homoseksüellere karşı düşmanlık gösteren kişilerin yazdıkları şeyler haftada bir kaç kez tartışmalara sebep oluyor.

İşin ironik tarafı, homofobinin sebebinin genellikle bastırılmaya çalışılan homoseksüel dürtüler olması. Yani homoseksüellere karşı düşmanlık besleyen kişilerin bir çoğunun aslında homoseksüel eğilimleri var ancak toplumsal baskılar sebebiyle bunları açığa vuramıyor ve açığa vuranlara karşı bir düşmanlık besliyorlar.

“Hadi canım öyle saçma şey olur mu” diye karşı çıkmadan önce, şu araştırmayı bilginize sunmak istiyorum. 1996 tarihli araştırmada üniversiteye giden ve rastgele seçilen erkeklerin önce bir anketle (1980 tarihli Index of Homophobia) homoseksüelliğe dair hislerini/yargılarını ölçüyorlar. Bu erkekleri homofobik ve homofobik olmayan olarak iki gruba ayırıyorlar.

Daha sonra bu erkeklere heteroseksüel ve homoseksüel pornografik filmler izletiyorlar, penislerine ve vücutlarına bağladıkları sensörler yardımıyla filmlerden ne kadar etkilendiklerini (daha doğru bir tanımla cinsel anlamda tahrik olduklarını) ölçüyorlar. Erkeklerin tümü heteroseksüel ve lezbiyenlerin oynadığı pornografik filmlerden tahrik olurken sadece homofobik erkekler homoseksüel erkeklerin oynadığı filmlerden tahrik oluyorlar.

Araştırmanın sonucu: homofobik erkeklerin sakladıkları veya farkında olmadıkları homoseksüel dürtüleri bulunuyor.

Bu araştırma sonuçlarıyla paralel, gerçek dünya örnekleri saymak da mümkün. Örneğin Amerika’da homoseksüel karşıtı söylemleriyle bilinen politikacı ve din adamlarının homoseksüel ilişkileri olduğu ortaya çıkıyor. Şurada bir “Top 10” listesi görülebilir.

Erkek bir fahişeyle yakalanan homofobik Evanjelist papaz Ted Haggard, Richard Dawkins'e vaaz verirken.

Evanjelik papaz Ted Haggard erkek bir fahişeyle yakalanmıştı

Özetle homofobik olan, ve bu homofobiyi açık düşmanlık ve ayrımcılığa dönüştüren kişilerin aslında homoseksüelliklerini saklayan veya bunun farkında olmayan kişiler olduğunu söylediğimiz zaman gayet sağlam dayanaklarımız mevcut.

Bir diğer ilginç nokta da homoseksüellerin çok büyük bir bölümünün günlük hayatta heteroseksüellerden ayırt edilememesi. Yani doktorunuz, kapıcınız, bindiğiniz otobüsün şoförü ve güzel sevgilileriyle meşhur film yıldızı aslında homoseksüel olabilir – ve bunu asla bilemeyebilirsiniz. Bir homoseksüel, homoseksüel olduğunu gizlemek isterse bunu çok güzel başarabilir.

Homoseksüellik bir ahlak problemi değildir. Zira bizim bildiğimiz manada bir ahlaka sahip olmayan canlılarda da homoseksüel davranışlar görülmektedir. Wikipedia’ya göre 1500’den fazla türde homoseksüel davranışlar gözlemlenmiştir. Bu da homoseksüelliğin ahlaki bir problemden ziyade doğada başka türlerde de görülen bir nevi genetik varyasyon olduğunu gösterir. Tıpkı esmer, solak, zenci ya da uzun boylu olmak gibi. Esmer, solak, zenci ve uzun boyluları bu fiziksel özelliklerine göre değerlendirmek ayrımcılık ve insan haklarına aykırı bir durum ise, homoseksüellere bu türden ayrımcılık yapmak da aynı şekilde bir insan hakları ihlalidir.

Ailelerinin nefretine ve cehaletine alet olan zavallı çocuklar

Homoseksüellere karşı düşmanlığı besleyen şeylerin en önemlisi de, şüphesiz ki dinlerdir. İbrahimi dinler, homoseksüelliği (yanlış bir şekilde) ahlaki bir problem olarak ele almışlar ve Lut kavmi hikayesi gibi masallarla lanetlemişlerdir. E “Allah homolardan nefret eder” diye düşünen ve kafasını daha fazla çalıştırmaya gerek görmeyen kişiler de doğal olarak homoseksüelliği bir ahlak problemi olarak görüp önyargılı bakmaya eğilimli olurlar.

Yani homofobinin kökeninde gizlenen/farkında olunmayan homoseksüel dürtüler ve dogmatik cahillik yatmaktadır. Ekşi Sözlükteki (ve başka yerlerdki – örneğin TBMM) homofobik kişilerin yazdıklarında ve söylediklerinde de bu düşüncemi değiştirecek herhangi bir şey görememekteyim.

Vatikan Beatles’ı affetti

Beatles dağılalı 40 sene oldu. John Lennon meşhur “İsa’dan daha meşhuruz ve Hrıstiyanlık ölmekte olan bir kurum” sözünü söyleyeli daha uzun zaman oldu.

Vatikan, “şeytani” olarak tanımladığı Beatles’ı affettiğini duyurdu.

Ringo Starr’ın yorumu :

“ee… sizin şu aralar daha önemli dertleriniz yok mu?”

Çocukları yaklaştırmayın

Ne derdi? Çocuk istismarcısı papazlar mı? Yok canım, Vatikan’ın rutin işleri bunlar.

Deepak Chopra’nın bitmeyen saçmalıkları

Deepak Chopra, bir New Age Guru’su. Düşünerek genç kalın, hasta olmayın kilo verin vs tarzında saçmasapan şeylerle uğraşıp, dünya kadar para kazanan bir şarlatan.

Aslında Deepak Chopra daha uzun daha detaylı bir yazıyı hakediyor çünkü kendisinin “öğrenci”leri Türkiye’de seminerler atelyeler düzenleyerek hatırı sayılır miktarda paralar kazanıyorlar. Yalan, sahte ümit ve büyücü doktor reçeteleri satarak.

Ancak biliyorum ki bir kere Chopra’ya bulaşırsam, Zeitgeist yazısı gibi bir yazı yazmam gerekecek. Saçmalıkları o kadar bol miktarda çünkü.

Deepak "saçmalıksatar" Chopra

Bir gün gücü ve vakti bulursam konuya eğileceğim, ama bugün atlayamayacağım şey Chopra’nın geçtiğimiz günlerde meydana gelen Meksika’daki 7.2’lik depremin sorumlusunun kendisi olduğunu twitter’dan duyurması oldu.

Depreme nasıl mı sebep olmuş? Meditasyonla 🙂

Deepak, lütfen Türkiye’yi düşünerek meditasyon yapma, zaten binalarımız çürük, Meksika kadar ucuz atlatamayabiliriz bir depreme daha sebep olursan.

Avcının kırk yol bildiği yerde…

Bugün öğleden sonra İsrail’in kanunsuz cinayet (sanki kanuni cinayet olabilirmiş gibi) haberlerini nasıl örtbas ettiğinden bahsetmiştim.

Bu ise bir süredir inanılmaz bir şekilde çok gizli dokümanları yayınlayan Wikileaks‘in son maritefi. 2007 yılında Bağdat’ta aralarında Retuers muhabirinin de bulunduğu 12 kişinin bir Apache helikopterinden açılan ateş sonrası öldürülmesini gösteriyor. İlk ateşten sonra yaralıları almak için yaklaşan ve içinde çocuklar olan bir araca da ateş açılıyor ve çocuklardan ikisi yaralanıyor. Videoda Amerika’lı askerlerin konuşmaları deşifre edilmiş ve altyazılı. Video 17 dakika, İngilizce ve youtube’da. 40 dakikalık uzun versiyonu da mevcut. Bu kısa ve özet mahiyetindeki versiyonu. Konuyla ilgili detaylı bilgi şu adresten okunabiliyor : http://collateralmurder.com/

Evet, büyük devletler insanlık suçunu gizlemek için sansürü kullanabilirler. Ama çok sevdiğim atasözünün de belirttiği gibi, “Avcının kırk yol bildiği yerde tilki kırk bir yol bilir”.

İsrail ve Sansür

İsrail, genellikle kerameti kendinden menkul sözlerle ifade özgürlüğünü kısıtlayan Müslüman ülkeleri eleştirir.

Ancak bir kaç gün önce ortaya çıkan bir olay, İsrail’in “dediğimi yap, yaptığımı yapma” ilkesini benimsediğini gösteriyor.

Anat Kamm ismindeki 23 yaşındaki bir gazeteci, askerlik görevini yaparken 1000 kadar gizli dokümanı kopyalıyor. Bunlardan İsrail ordusunun kanunsuz davranışlarıyla ilgili olanları da basına sızdırıyor. Spesifik olay 2007’de İsrailli askerlerin, Batı Şeria’da kolaylıkla ve şiddete başvurmadan tutuklayabilecekleri bir Filistinli’yi doğrudan infaz etmelerine dair detaylar.

İsrail söz konusu suçu araştıracağına ne yapıyor? Tıpkı ifade özgürlüğünü kısıtladıkları için, insan haklarına saygılı olmadıkları için eleştirdiği ülkeler gibi Mossad’ı gönderip gazeteciyi susturuyor, ev hapsine koyuyor ve mahkeme kararıyla konu ile ilgili basın yasağı getiriyor.

Detaylar şuradaki (İngilizce) makalede bolca mevcut.

İsrail basınının çok büyük bir bölümü (İsrail merkezli olanları diyelim, yurt dışında olay patlak verdi ve epey yaygara kopardı) konuyla ilgili suskunluğunu (korkaklığını) koruyor.

Evet, Kuzey Kore, Çin, İran ya da ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ülkeler listesine İsrail de adını resmen yazdırmış oldu.