Budist cehennemi Naraka

Budizm’de dünyada yaptığınız iyilik-kötülük dengesine göre gidip ceza çekeceğiniz yerin ismi Naraka. Altta Naraka’nın tasvirlerini gösteren bir kaç resim var. İbrahimi dinlerdeki Cehennem tasvirine benzerliği dikkat çekici. Ayrıca Cehennem’in Yahudi inancında bulunmaması, ama Hrıstiyanlık ve İslam’da bol detaylı anlatılıyor olması ilginç. Yahudilikte, maksimum 1 sene kalınan ve işkencenin bulunmadığı, ruhların dünyada yaptıkları iyilik kötülükler üzerine düşünüp kendilerini değerlendirdikleri bir tür araf bölgesinden bahsediliyor. İsmi de Gehenna.

Aynı Gehenna’dan İncil’de de bahsediliyor. İslam’daki Cehennnem kelimesi de doğrudan bu kökten türüyor.

Hadi diyelim ki Yahudiler aslen Kuran’la 100% örtüşen ve hak kitap olan Tevrat’ı değiştirdiler, bozdular; ama insanları dine bağlı yapmada en büyük silah olan “ölümden sonra cezalandırma” kartını nasıl sildiler, nasıl bu kullanışlı aracı dinlerinden çıkardılar, anlamak güç. Benim teorim, Hrıstiyanlık MS 80-90larda yazılırken cehennem fikrinin bizim bildiğimiz şekliyle eklendiği. Hrıstiyanlıkta cehennem fikri, cennetin tersi şeklinde anlatılıyor. İslam’da hadise cehennem tasvirinin öne çıkması ve sonrasında turunç göğüslü kızlar şeklinde cennetin özet geçilmiş bir tasvirine dönüyor. Nitekim Kuran’da cennet 127 ayette geçerken, cehennem 165 ayette geçiyor.

Her neyse, bugün bu Budist Naraka tasvirlerine denk gelince paylaşayım istedim. İslam’daki cehennemle benzerliği şaşırtıcı. Buna karşın Budizm’in temelde İslam’dan ayrıldığı noktalar (reenkarnasyon, karma sistemi, ruhban sınıfı, hatta ateistik Budizm kolları – Theravada gibi ) İslam’ın bozulmuş bir hali olması olasılığını epey düşürüyor.

 

 

Ya her şeyi geçtim de, Budistlerin sarımsak ve soğan yememeleri zaten olayı baştan koparıyor. Bu kadar cehennem tasviri yapmaya gerek yok, sarımsaksız mantıyı koy, zaten koşarak kaçarım ben 🙂

Altın Oran Strikes Back!

Altın Orancılar 2 sene sonra cevab vermişler 🙂 Uuu beybi.. güzel bir hareketlenme oldu bende

BU YORUMU ” ERDEM ÇETİNKAYA ” KUTSAL GİZEMLER İNTERNET SİTESİNDEN SANA YAZMIŞ ŞÜPHECİ MELEK !

İŞTE SANA ALTIN ORAN İLE İLGİLİ CEVABI;

Supheci Melek sitesinin admini sadece fragmanı izlemiş ve belgeslein tamamını izlemediği için aklına böyle sorular gelmesi normal. Keşke bize sorsaydı. AMa ateist olduğu ve islam lehine yapılan herşeyi yıkmaya çalışmak gibi bir eğilimi olması kendi bakış açısından mümkündür. Özetle cevap vermem gerekirse; bazı kısımlara katılmış bazılarına katılmamış; katılmadığı kısımlar;

11-Mekke’nin kutuplara uzaklığının oranı altın orandır . Enlem-boylam haritasında gündönümü çizgisine olan uzaklığı açısından da altın oran noktasındadır….yanlıştır demiş

Yaptığı hesaplamalarda Mekke il sınırları içinde bir noktaya düşmesine bunuda bilmesine rağmen, bunu hiç dile getirmeyip, mekke şehrinde değil demesi tam bir hile… Aslında bu konuda hesaplama yapmaya yetecek bilgisi mevcut değil; çünkü; detaya inildiğinde enlemler arasındaki mesafenin zannedildiği gibi eşit olmadığını görüyoruz. Halbuki yaptığı hesaplamada eşit baz alınmış. Ayrıca gelgitlerden ve yeryüzü şekillerinden kaynaklanan mesafe faklarını da hesaba katmak kolay bir iş değil. Ayrıca belgeselin tamamını izlerseniz kutup noktalarının hareketli olduğunu mekkede tavaf şeklnde dönerek bir alanı doldurduğunu görürsünüz. Bu durumda bir oktadan değil bir alandan bahsetmek doğru olur. Zaten ilahi hikmet gereği milimetrik bir noktanın kutsallığı değil de bir alanın coğrafyanın büyük bir şehrin kutsallığından bahsetmek daha mantıklı olur ki; zaten ihramsız girilmesi yasaklanmış mikat bölgesi sınırları taa medineye kadar uzanır. Özetle, Mekke dünyanın altın Oran noktasına sahip şehirdir. Mekkenin uzaydan bakılığından kuzey güney doğrultudaki altın noktası ise tam olarak Kabe nin çatısına düşer… Hesaplamalara sitemizden ve videolardan bakabilrisiniz. Bu sefer koordinatları da verdik.

Şimdi açık söylemem gerekiyor, kalkıp DVD’yi ısmarlayıp bu saçmalığa güzel bir yemek parasını ödeyip de bu esnetme mucizeciye para kazandırıp üstüne vaktimi harcamaya hiç niyetim yok. Onun yerine Altın Oran sitesinde “koordinat” kelimesini aratıp cevabında bahsettiği “sitemizden bakabilrisiniz [sic]” kartını kullanıyorum. Aratmasına aratıyorum ama, dünyanın altın oran koordinatlarıyla ilgili bir bilgi bulamıyorum. Sadece “Kabe’nin koordinatlardaki  enlem değeri  21; 25 dakikadır.” yazmış. Eh, bundan farklı bir şey zaten söylememiştim ki? Mesele dünyanın altın oran noktasını ölçmeye kalktığımızda nereden ölçersek ölçelim noktanın Kabeye en az 40 km uzaklıkta çöle düşüyor olmasıydı. Ama oradaki kıvırma takdire şayan :

Ayrıca belgeselin tamamını izlerseniz kutup noktalarının hareketli olduğunu mekkede tavaf şeklnde dönerek bir alanı doldurduğunu görürsünüz. Bu durumda bir oktadan değil bir alandan bahsetmek doğru olur. Zaten ilahi hikmet gereği milimetrik bir noktanın kutsallığı değil de bir alanın coğrafyanın büyük bir şehrin kutsallığından bahsetmek daha mantıklı olur ki; zaten ihramsız girilmesi yasaklanmış mikat bölgesi sınırları taa medineye kadar uzanır[sic]. 

Arkadaşım, sen eğer kutupların hareket etmesine girersen toptan patlarsın. Sadece son 150 senede 1100 km kaydı kutuplar? Her gün 80 kmlik çemberler çizerek kayıyorlar. Bak bakalım son 200 senede nereden nereye gelmiş kuzey kutbu?

2005 itibariyle kutbun koordinatı : 82.7°N 114.4°W Senin altın oran mekke masalın iyice patlıyor? 90 Kuzey enleminden hesaplandığı takdirde 21. enleme gelen altın oran 13. enleme kayıyor. Yani Kabenin aynı boylamından hesaplasak bile (ki bunun sebebi de 1884’te kabul edilen gündönümü çizgisi, 1883’te hesaplamak istesen kafadan bir yer atmak zorundasın) yaklaşık 900 km güneye kayıyor altın oran. Yani Kızıldenizin öbür tarafına, Afrika’ya. Bence sen 90 dereceden hesaplamaya devam et. Sakın girme kutupların yerinin değişmesinden.

12- Kara’ya düşen tek Altın Oran noktası Mekke’dir.

…. 70%i suyla kaplı bir gezegen için aslında beklenen bir sonuç. Peki, eğer sadece kutuplara olan uzaklığı temel alır, 1884 yılında kabul edilen gündönümü ve 0 boylamını hesaba katmazsak, 21° 3’42.24″N enlemine yakın yerleşim yerleri nereleri?
Vietnam – Hanoi – 21° 2′ N 105° 52′ E
Hindistan – Dugipar 21° 3’40″ N 80°13′ E
Arabistan – Ar Radi’i (Altın noktaya 3 km kadar uzaklıkta) 21° 3′ 35″ N 40° 30′ 10″ E
Turks and Caicos adaları – Cockburn Town 21° 27′ 38.79″ N, 71° 8′ 10.67″ W
ve sıkıldığım için aramayı bıraktığımı düşünürsek en az bir bu kadar daha yerleşim yeri bulunabilir. ( demiş )

Burada da şehirleri sayarken sadece enleme bakması ve boylam da dahi tutan altın oran noktasını görmezden gelmesi tam bir rezalet abidesi…

Rezalet abidesi olan şey, senin benim ne dediğimi tam okumadan sazan gibi atlaman. 1884 yılında kabul edilen tamamen keyfi olan gündönümü kabul etmezsek ve sadece enlemde dolaşırsak hangi yerleşim yerlerini buluyoruz diye sormuştum. Çizerek anlatmadığımdan sanırım yeterince iyi anlaşılamamış.

13-Kuran’daki Al-i İmran suresinde 47 harf vardır, Mekke 29. da yani altın oranda geçmektedir. altın orana uymaz yanlıştır; demiş

Buna başta yanlış demiş, çünkü şeddeleri saymayı bilecek Arapça bilgisine bile sahip değil Ateist arkadaş. İslamdan bu kadar bi haber olup islama bu kadar saldırmak… Zaten başka türlüsü olamazdı. SOnra birilerine soruop doğru şekilde hesapmayı yapmış. Ama çıkan sonucdan memnun değil. Çünkü küsüratı varmış. 47 / 1,618 = 29,0….

İslam bilmek = Arapça bilmek olduğunu ilk defa öğreniyorum. E o zaman Türkçe mealleri yakalım gitsin? Nasılsa Arapça öğrenmeden İslam’ı öğrenmek imkansız? Hey Allaam :). Var tabi memnuniyetsizliğim. Senin evreni her şeyi yaratan, inanılmaz kompleksitede makineler yaratan, ruh veren Allah’ın, ufak bir hesapta “hocam Pi’yi 3 alsak olur mu?” diye sorar mı? Hesabı sen yapsan yaklaşık değeri kabul ederim problem değil. Ama hesabı her şeyi bilen Allah yapıyor diyorsun? E biraz müsade et de Allah’ın standartları seninkilerden yüksek olsun değil mi? Senin kafandaki Allah yaklaşık hesaplarla tatmin olabilir belki ama, benim kafamdaki asla tatmin olmaz.

Acaba bilmiyor mu küçük sayılarda altın orana bir sayıyı böldüğünüzde küsüratsız sonuç vermesi imkansızdır. Hem gitsin baksın bakalım 29.02. harf diye bir şey varmı? Doğal olarak o kısım matematiksel doğru üzerinde satır boşluğuna tam noktanın konduğu yere düşecektir…

Bana ne? Sureleri uzun yapsaymış o zaman? İlla altın oranla imza atacağım diye kasıp sonra yaklaşık değerlerle geliyorsa bana, nasıl ciddiye alayım ki o tanrıyı ben? Güney Amerika tanrılarına yapılan piramitlerde çok daha küçük sapma paylarıyla astronomik referanslar var? Onların tanrıları seninkinden daha mı titiz? Bu mudur dediğin?

“benim anladığım kadarıyla, Bakka, örneğin Antalya’ya Kantalya demek gibi bir şey, ve Kuran’dan başka bir yerde benzer bir örneği yok” ( demiş.. ) Tebrikler gerçekten

Alimler Mekke ye bekke denmesinin özel bir nedeni olması gerektiğinde hem fikirler. Kuran başka bir ayette buradan bahseder ken bi batnı mekke diyerek kabenin tarfi edilmesini bu bölgeyi tanımlamak için bir kısaltma olarak düşünmüşler. Kuran yeni bir bölgeyi tanımlamak için Mekke’den farklı ama tanımlayıcı bir kelime türetmiş. Batn karın demektir ve insan karın deliğide altın rna noktasındadır. Bazen matematikçiler altın oran noktasına deyimi yerine karın noktası deyiminide kullanırlar. Bu da son derece ilgi çekici bir tanımlama Yani Mekkenin göbeğindeki ev.. Mekkenin altın noktasındaki ev…

Kaynak, sıfır. Referans, sıfır. Hangi matematikçiler, hangi alimler belli değil. Hadi onları geçtim (İslam mucizecilerindeki kaynak kıtlığı ve kaynak gösterilirken yanlış/yalan alıntılama gırla gittiğinden) Mekke’ye, Bekke, Cekke, Dekke vs gibi isimlerin takılması farketmiyor. Altın oran hala minimum 40 km öteye çölün ortasına düşüyor.

14-Leonardo pergeliyle ölçersek – Mekke arabistanın altın oranında, Kabe de mekkenin altın oranında
Öncelikle belirtmem gerekiyor ki, Leonardo pergeli adı verilen bu ilginç aygıtı daha önce görmemiştim… ( Demiş )… Daha neler göreceksin sen … BElgeselde ve sitede koordinatları ile ölçüm metdonu açıkladık. Tam çatısına düşmekte. İzaha gerek yok. Allahukeber demekten başka diyecek bir söz yok.

Sitede “tam çatısına düşüyor” dediği hesabı sitesinde bulamadım. Umuyorum devam bölümlerinde onu da yazar. Ben o kadar hesaplamama rağmen çatıyı bırak, 2km yakınına bile gelemedim.

15- Bunların Tesadüfen olması imkansızdır.
Aslında “olan” çok bir şey olmadığını gördüğümüz için bu iddia biraz anlamsız. Ancak hayatta, tesadüfler her zaman olmaktadır. ( demiş .. )

Tebrikler yeniden… 5000 şehirden neden mekkeden, bir milyon evden neden mekke şatısında ? Neden ayetler böyle ? Sorulara cevap olarak; hayatta her zaman tesadüfler olmaktadır…. Allahuekber diyorum… Bir adam üzerime 3 kez yıldırım düşsün desin. 1 dak sonra 3 kez yıldırım düşsün… Sonra da bu sadece bir tesadüftü desin… Bu kişiye ne denir ? Tabi ki; hayatta her zaman tesadüfler olabilir…

Yanlış ve yaklaşık hesaplarla inşa edilen bir çakma mucizeye allahuekber diyebilirsin tabi. Gel gelelim allahuekber tarih boyunca hiç bir şeyi daha “gerçek” yapmaya yetmemiş. Sen bana matematikuekber diyebildiğin ve gerçekten çatısına düştüğünü, bu noktanın değişmediğini vs. gösteremediğin sürece de ekberler havada uçuşadursun.

Teleolojik argümandan ve problemlerinden habersiz olduğu belli. Hadi onu geçtim, hayatta her gün sürüyle tesadüf olduğunu bile bilmiyor.

16-Mucizevi kutsal kitaplar, peygamberler ile ilgili büyük gizemler bilimsel kanıtlarıyla ispatlanmıştır.
Ancak bunların hiçbirisi önemli değil, çünkü Matematiğin bir parçası olan Phi sabiti, insan icadı. Pi sayısı gibi doğada olan bir şeyin (Güneş ya da Ay gibi) gözlemlenmesi sonucunda keşfedilen bir sabit değil. Buna kanıt olarak matematikte gelişmiş olan Çinlilerin Phi sabitini bulamamalarını gösterebiliriz. ( demiş …. )

Doğadaki yapraklardaki, üçgenlerdeki, kesirli yapılardaki altı oranı , doğru üzerinde matematiksel olarak ortaya çıkan ao noktasını insan icadı diyen bir zihniyetten ne aıklama beklenebilir ki… Ayrıca çinliler bu oranı keşfedemedikleri için, bu oran önemini yitirmiş admine göre… Demek ki; Çİnlilerin keşfetmediği şeyleri keşiften saymamalıyız ))

Beni güldüren ve eğlendiren bu yazısı için tşk ediyorum. Ancak ne üzücüdür ki, bazıları hem belgeselimizi hemde bu adamın yazılarını araştırmadan, önce bizimkini seyredip bizimkine,sorada onun kini okuyup onunkine inanmışlar.. Lütfen birileri de gerçeği araştırsın… Sorsun… Ön yargılı olmasınlar…

Lafı kıçından anlamanın bir başka örneği. Yeterince arandığı takdirde, belli bir sayının bir çok yerde görülmesi kaçınılmazdır. Mesela 13 sayısı. Bir çok tarihi olay 13 rakamına tekabül edebilir. İlk örnek İstanbul’un Türkler tarafından alınması. 1+4+5+3 = 13. Oy oy , 13, mucizevi bir rakam. Ya da şeytanın rakamı denilen 666. Yunancada Muhammed’in karşılığı Maometis. Gematria‘ya göre Maometis’in karşılığı 666. Hatta Papa Innocent III de bu hesaba dayanarak Muhammed’in İncil’de bahsedilen şeytanın ta kendisi olduğunu iddia etmiş. 

 

 

Buyur burdan yak ne diyeyim? Sadece 1.618 değil, istediğin rakamı seç, yeterince ara, sürüyle yerde ona referans bulursun. Jim Carrey’in filmi var 23 diye, nereye baksa 23 görüyor. Onun gibi bir durum seninkisi de. Sonra “birileri gerçeği araştırsın”. Oh beybi, ne güzel beylik laflar. Sanki sen gerçeği gösterdin de ben kabul etmedim. Çöle düşüyor altın oran noktası diyoruz, kıvır baba kıvır. Gülen eğlenen taraf bir tek sen değilsin emin ol.

Diğerleri;

1-Altın oranın sanatta, Mimaride görülmesi.
Bu kısmı bu haliyle doğrudur. ( demiş )

2-Kalp atışlarında altın oran.
İnsanların kalp atış düzenleri farklıdır, gün içinde bile aralıkları değişiklik gösterir ve düzensiz bir yapı sergilerler. Ancak genel bir ortalama alındığında ortaya görüldüğü gibi bir grafik çıkacaktır. Kalp atışlarının herkesin malumu olan ve kendimizinde kolayca duyabielcğeimiz bir ritmi ve ritimlerin basınç düzyeleri iel zaman aralıkları arasında oranlar olduğu açıktır. Bu oranlar altın oran ile uyum gösterirler. Site admini rastgele bir resim alıp, uymuyor bu demiş… Özel bir şey bulduğunu zannederek.

Uyan bir resim sen bul görelim?

3- Dna lar ile ilişkili verilen oran da yine ortalama bir orandır.

Ortalama, yaklaşık… yarım işlerin Tanrısı Allah.

4 – Kainatın şeklinin 12 yüzlü beşkenara benzediği yönünde araştırmalara ilişkin makaleler mevcut. Ancak ispatlanması çok zor bir konu. Bilimadamları bu konuda önemli bir çıkarım yaptıkları için fragmanda bahsedilmesi uygun görüldü. Tezin tam olarak ispatlanması kolay kolay mümkün gözükmüyor tabiki haliyle çürütülmeside.

İspat yükümlülüğünü duymamış sanıyorum arkadaş. İspatlanması çok zor bir başka konu ne biliyor musun? Russell’ın çaydanlığı. Ama çürütmek de zor.

5- Yaprakların dizilimine Filotaksi ya da Phyllotaxis deniyor. Bu dizilimin değişik şekilleri var, değişen dizilim, karşı dizilim ve spiral dizilim gibi. Spiral dizilimdeki yaprakların sayısı, Fibonacci sayılarındaki dizilime benziyor. Çiçeklerde de görülebilen bir şey, çiçeklerin yaprakları (renkli yaprakları) genellikle 3-5-8-21.. gibi Fibonacci dizisinde bulunan numaralar. Altın oran’la yakından ilgili olan Fibonacci dizisinin bitkilerin yapraklarındaki dizilimde bulunması niye peki? İlahi bir düzen mi?

Hayır.

Bunun sebebi, bu dizilimin, bitkilerin yeni çıkan yapraklarının alttaki yaprakların güneşini kapatmaması açısından en verimli dizilim olması. Aynı şekilde örneğin ay çiçeklerinde de benzer bir dizilim var, ay çiçeğinin çekirdekleri spiral ve Fibonacci dizisine göre dizilmiş gibi görünüyorlar, bunun sebebi de belli bir yere en çok sayıdaki çekirdeğin yerleşebilmesi için en verimli dizilimin yine Fibonacci dizilimi olması.

Demiş; admin. Yorumu size bırakıyorum. Doğada var mı yok mu?

Doğada var. Ama doğada homoseksüel hayvanlar da var. Beyefendiye sorsanız %110 eminim ki “ibnelik doğal değildir ahlaksızlıktır!!!” diyecek. Doğada var mı yok mu?

6- Kar tanelerinde

Bunu çok uzatmayacağım, böyle bir şey yok. ( demiş )

Kar kristallerinin tamamı simetrik bir yapılanma içerir. Altıngen yapıdadırlar. Bir kar kristalini oluşturan üçgen alanlar incelendiğinde altın oranı görmek mümkündür.

Üçgen alanları inceleyip gösterseydin o zaman? İspat yükümlülüğü sende.

7 – galaksilerde Altın Oran;
Pek çok galaksi sarmal yapıdadır ve oluşan sarmal yapı altın oran spirali ile benzerlik gösterir. Admin istiyor ki, tüm yıldızlar bir ipe dizilsin ve dışarıda çıkmasınlar.. DOğa belli esneme payı içerisinde çeşitliliği sağlayacak bir oran aralığında yaratılmıştır. İnsan yüzleri gibi hepsi farklıdır ama hepsinin ortalama ifadesi altın oranı bize yansıtır. O bunu anlayamamış. Galaksilerde birbirinden farklıdır… Ama altın oran spiralini ifade ederler. Nasıl üçgen, yıldız veya küre gibi şekillerle ifade edilebiliyorsa cisimler, altın oran spirali yada şekilleride belli bir kalıbı ifade edebilecek şekilde düşünülebilir.

Yine yaklaşık hesapların, yarım işlerin tanrısı Allah’ı görüyoruz.

8- Mısır Piramitlerinde görülen Altın Oran

Admin piramitin yanlış açıdan ölçülerini değerlendiren yazıları esas almış. Anladığım kadarıyla admin, karşı tezleri toplayıp , destekleyecek türden olanları mutlaka yanlıştır diyerek araştırma yapıyor…

Cevaba gel. Ben bunu çürütecek olsam, altın orana göre tasarlanıp inşa edilmiş piramit X piramittir, şu şu şu uzunluklara sahip şu şu boyutları altın oranı vermektedir gibisinden net bir cevap verirdim. Altın orancı ancak çamur atmakla meşgul. Niye ciddiye alıp cevap yazdığıma kendim şaşırıyorum.

9- Kepler’e göre Altın Oran bir hazinedir

Burası doğru. ( demiş ) ( Bir bilimadamının veya yüzlerce bilimadamının altın oranın içinde sırlar barından şaşırtıcı ve önemli bir sayı olduğunu söylemesi anlaşılan adminin umurunda değil )

Newton’a göre de Nicolas Flamel Felsefe taşını bularak ölümsüz olmuştu? Hadi bakalım. Bence Newton Kepler’den daha büyük bir bilim adamı. Ancak bu durum, ne Newton’un bulduğu bilimsel değeri yüksek şeyleri reddetmemize ne de onun söylediği her şeyi kabul etmemize sebep. Her iddiayı, her sözü, kendi özellikleri açısından değerlendirmemiz gerekiyor. Kepler’in “altın oran hazinedir” demiş olması, onu ilahi bir imza olarak kabul etmemiz için yeterli bir kanıt değil.

10 – İnsan yüzünde Altın Oran ;

….Ancak öne sürdüğü ve Phi sabitine göre hazırlamış olduğu maskenin mutlak yüz güzelliğini gösterdiğine dair iddiaları, kabul gören iddialar değil. Bu linkte, maskeye uygun tasarlanmış bir kadın yüzünün daha feminen görünümlü bir kadın yüzüyle karşılaştırılması var. Kaldı ki, çekicilik sözkonusu olduğu zaman,… ( demiş )

Binlerce estetik cerrah yalan söylüyorsa benim bir suçum yok… Kendi yüzünde altın oran olmadığından böyle söylüyorsa bilmeli ki; Altın ran bir mükemmellik sembolü ve yine insan yüzleri ortalamasında ve en güzel insanlarda bulunuyor. Yüzdeki oranlara bakmalı, ten yapısına veya renklerine değil. Bu matematiksel bir orantı formülü…

Binlerce estetik cerrah’la kimi kastettiği meçhul. En güzelle kimi kasettiği yine meçhul. Azra Akın mı en güzel? Angelina Jolie mi? Kime göre güzel, neye göre güzel? Belli değil. Muğlak ifadeler.

 

( Bu arada unutmayalım; Şüpheci Melek kimdir ? Melekler içinde tek şüphe eden şeytandı… Onunda başına gelecek olan bellidir )[sic]

Şeytan melek miydi, cin miydi? Sonra “İslam’ı bilmeden saldıran…”.

Özetle altın oran cephesinde yeni bir şey yok. Atmalar, tutmalar, ucuz sataşmalar sürüyle, adam gibi somut kanıt hala sıfıra yakın.

Homofobi

Bir süredir – özellikle Ekşi Sözlükte homofobiyle ilgili başlıklar ve yazılar görüyorum. Homoseksüelliğin anormal, ahlaksızca, iğrenç vs olduğunu söyleyen ve açıkça homoseksüellere karşı düşmanlık gösteren kişilerin yazdıkları şeyler haftada bir kaç kez tartışmalara sebep oluyor.

İşin ironik tarafı, homofobinin sebebinin genellikle bastırılmaya çalışılan homoseksüel dürtüler olması. Yani homoseksüellere karşı düşmanlık besleyen kişilerin bir çoğunun aslında homoseksüel eğilimleri var ancak toplumsal baskılar sebebiyle bunları açığa vuramıyor ve açığa vuranlara karşı bir düşmanlık besliyorlar.

“Hadi canım öyle saçma şey olur mu” diye karşı çıkmadan önce, şu araştırmayı bilginize sunmak istiyorum. 1996 tarihli araştırmada üniversiteye giden ve rastgele seçilen erkeklerin önce bir anketle (1980 tarihli Index of Homophobia) homoseksüelliğe dair hislerini/yargılarını ölçüyorlar. Bu erkekleri homofobik ve homofobik olmayan olarak iki gruba ayırıyorlar.

Daha sonra bu erkeklere heteroseksüel ve homoseksüel pornografik filmler izletiyorlar, penislerine ve vücutlarına bağladıkları sensörler yardımıyla filmlerden ne kadar etkilendiklerini (daha doğru bir tanımla cinsel anlamda tahrik olduklarını) ölçüyorlar. Erkeklerin tümü heteroseksüel ve lezbiyenlerin oynadığı pornografik filmlerden tahrik olurken sadece homofobik erkekler homoseksüel erkeklerin oynadığı filmlerden tahrik oluyorlar.

Araştırmanın sonucu: homofobik erkeklerin sakladıkları veya farkında olmadıkları homoseksüel dürtüleri bulunuyor.

Bu araştırma sonuçlarıyla paralel, gerçek dünya örnekleri saymak da mümkün. Örneğin Amerika’da homoseksüel karşıtı söylemleriyle bilinen politikacı ve din adamlarının homoseksüel ilişkileri olduğu ortaya çıkıyor. Şurada bir “Top 10” listesi görülebilir.

Erkek bir fahişeyle yakalanan homofobik Evanjelist papaz Ted Haggard, Richard Dawkins'e vaaz verirken.

Evanjelik papaz Ted Haggard erkek bir fahişeyle yakalanmıştı

Özetle homofobik olan, ve bu homofobiyi açık düşmanlık ve ayrımcılığa dönüştüren kişilerin aslında homoseksüelliklerini saklayan veya bunun farkında olmayan kişiler olduğunu söylediğimiz zaman gayet sağlam dayanaklarımız mevcut.

Bir diğer ilginç nokta da homoseksüellerin çok büyük bir bölümünün günlük hayatta heteroseksüellerden ayırt edilememesi. Yani doktorunuz, kapıcınız, bindiğiniz otobüsün şoförü ve güzel sevgilileriyle meşhur film yıldızı aslında homoseksüel olabilir – ve bunu asla bilemeyebilirsiniz. Bir homoseksüel, homoseksüel olduğunu gizlemek isterse bunu çok güzel başarabilir.

Homoseksüellik bir ahlak problemi değildir. Zira bizim bildiğimiz manada bir ahlaka sahip olmayan canlılarda da homoseksüel davranışlar görülmektedir. Wikipedia’ya göre 1500’den fazla türde homoseksüel davranışlar gözlemlenmiştir. Bu da homoseksüelliğin ahlaki bir problemden ziyade doğada başka türlerde de görülen bir nevi genetik varyasyon olduğunu gösterir. Tıpkı esmer, solak, zenci ya da uzun boylu olmak gibi. Esmer, solak, zenci ve uzun boyluları bu fiziksel özelliklerine göre değerlendirmek ayrımcılık ve insan haklarına aykırı bir durum ise, homoseksüellere bu türden ayrımcılık yapmak da aynı şekilde bir insan hakları ihlalidir.

Ailelerinin nefretine ve cehaletine alet olan zavallı çocuklar

Homoseksüellere karşı düşmanlığı besleyen şeylerin en önemlisi de, şüphesiz ki dinlerdir. İbrahimi dinler, homoseksüelliği (yanlış bir şekilde) ahlaki bir problem olarak ele almışlar ve Lut kavmi hikayesi gibi masallarla lanetlemişlerdir. E “Allah homolardan nefret eder” diye düşünen ve kafasını daha fazla çalıştırmaya gerek görmeyen kişiler de doğal olarak homoseksüelliği bir ahlak problemi olarak görüp önyargılı bakmaya eğilimli olurlar.

Yani homofobinin kökeninde gizlenen/farkında olunmayan homoseksüel dürtüler ve dogmatik cahillik yatmaktadır. Ekşi Sözlükteki (ve başka yerlerdki – örneğin TBMM) homofobik kişilerin yazdıklarında ve söylediklerinde de bu düşüncemi değiştirecek herhangi bir şey görememekteyim.

Şüpheci Havari

İncil’de, şüphe etmenin ne kadar kötü, sorgulamadan inanmanınsa ne kadar iyi olduğunu anlatan şöyle bir hikaye vardır (Yuhanna incili 20:24) :

İsa Tomas’a görünüyor

24Onikilerden biri, İkiz (Yunanca: Didimos) diye anılan Tomas, İsa geldiğinde onlarla birlikte değildi. 25Öbür öğrenciler ona, «Biz Rab’bi gördük!» dediler.
Tomas ise, «O’nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam» dedi.
26Sekiz gün sonra İsa’nın öğrencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durdu, «Size esenlik olsun!» dedi. 27Sonra Tomas’a, «Parmağını uzat» dedi, «ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!»
28Tomas O’na, «Rabbim ve Tanrım!» diye cevap verdi.
29İsa ona, «Beni gördüğün için mi iman ettin?» dedi. «Görmeden iman edenlere ne mutlu!»
30İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok mucizeler yaptı. 31Ne var ki yazılanlar, İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.

Tomas, “Şüpheci Tomas” olarak anılır ve şüphe etmenin yerilip, sorgulamaksızın inancın övüldüğü bu hikayede baş kahramandır. Oysa ki tek “suçu” somut kanıt istemektir.

Caravaggio'nun ünlü "Aziz Tomas'ın Şüpheciliği" tablosu

Her makul insanın yapması gerekeni yapmış ama İsa’dan papara yemiştir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Kur’an

Alıntıdır*

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi : Madde 1 – Bütün insanlar özgür , onur ve haklar bakımından eşit doğarlar .Akıl ve vicdana sahiptirler , birbirlerine karşı kardeşlik anlayışı ile davranmalıdırlar.

Kuran – Nisa /144 : Ey iman edenler ! Müminleri bırakıpta kÂfirleri dost edinmeyin ( bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz ?

Kuran – Al-i İmran/28 : Müminler müminleri bırakıpta da kÂfirleri dost edinmesin.Kim bunu yaparsa ,artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur.

Kuran – Tevbe / 29 : Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan , Allah ve resÛlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle , küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi : Madde – 2 : Herkes ırk ,dil,din,renk,cinsiyet,siyasal ve başka bir görüş,ulusal ve ya sosyal köken,mülkiyet,doğuş ve ya herhangi bir ayrım gözetmeksizin bu bildirgede ilan edilen bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir ( Hiçbir ayrım gözetmeksizin.)

KURAN – Maide / 51 : Ey iman edenler ! Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin.Zira onlar birbirinin dostlarıdırlar , içinizden onları dost edenler,onlardandır.Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 3 : Yaşamak , özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

KURAN – Tevbe / 5 : Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ; onları yakalayın , onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin.Eğer tevbe eder , namazi dosdoğru kılar , zekatıda verirlerse artık yollarını serbest bırakın .

KURAN – Nisa / 89 : Sizinde kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız.O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiç birini dost edinmeyin.Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın,bulduğunuz yerde öldürün ve onların hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 4 : Hiç kimse kölelik ve ya kulluk altında bulundurulamaz , kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır .

KURAN – Bakara/ 178 : Ey iman edenler ! Öldürenler hakkında size kısas farz kılındı.Hüre hür ,köleye köle ,kadına kadın öldürülür .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 16 : a) Yetişkin bir erkeğin ve kadının ırk , yurttaşlık ve ya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurma hakkı vardır.

KURAN – Bakara/221 : İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin . Beğenseniz bile putperest bir kadından , imanla bir dişi köle kesinlikle daha iyidir . İman etmedikçe putperest erkekleride(kızlarınızla)evlendirmeyin.Beğenseniz bile,putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir .

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi– Madde – 5 : Hiç kimseye işkence yapılamaz , insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunamaz ve onur kırıcı şekilde ceza verilemez .

KURAN – Maide / 38 : Hırsızlık eden erkek ve ya kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allahtan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.

KURAN – Nur / 2 : Zina eden kadin ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun ; Allaha ve ahiret gününe inanıyorsanız , Allahın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi– Madde – 7 : Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir .

KURAN – Nahl / 75 : Allah hiçbir şeye güçü yetmeyen , başkasının mali olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan ( hür ) bir kimseyi misal verir . Bunlar hiç eşit olurlar mı ?

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi – Madde – 13 : a ) Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır .
b ) Herkes kendi ülkeside dahil olmak üzere , herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir .

KURAN – Tevbe / 28 : Ey iman edenler ! Puta tapanlar ancak bir pisliktir.Onun için bu yıllardan sonra Mescid – i Harama yaklaşmasınlar.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi– Madde – 18 : Herkesin düşünce , din ve vidan özgürlüğüne hakkı vardır . Hiç kimse bu özellikleri bakımından dışlanamaz .

KURAN – Tevbe / 29 : Kendilerine kitap verilenlerden Allaha ve ahiret gününe inanmayan , Allah ve resÛlünün haram kildiğini haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle ,küçülerek elleriyle cizye verene kadar savaşın .

*Facebook’ta mesaj olarak gelmiş, esas kaynağı kimdir bilemiyorum, eğer kendisi bana ulaşırsa ismini yazıda belirtirim.

Torino Kefeni’nin sırrı çözüldü

Torino kefeni İsa’nın öldükten sonra sarıldığı kefen olduğuna inanılan ve İtalya’da bir kilisede saklanan bir kefen bezi.

Şeklen şuna benziyor:

Görüldüğü gibi sakallı ve uzun saçlı bir erkeğin (e kadın olacak değil ya) bir silüeti var bezin üstünde.

Kefen bezi karbon tarihleme yoluyla 1200lü yıllarda yapıldığı ortaya çıkan ve Katolik kilisesinin de gerçekten İsa’nın kefeni olduğunu iddia etmediği bir tür “kutsal emanet”. Bugüne kadar anlaşılamayan şey ise, nasıl olup bu silüetin kumaşa aktarıldığı idiydi.

Reuters’in haberine göre İtalya’da bir organik kimya profesörü bu sırrı da çözerek kefenin bir benzerini yapmayı başarmış. Üstelik kullandığı malzemeler de karbon tarihlemenin bulduğu tarih aralığında bulunan materyaller.

Habere göre işe pamuklu bir kumaşı bir gönüllünün üstüne sererek başlamışlar. Kumaşı pigment boyayla ovalamışlar ve yüz için bir maske kullanmışlar. Daha sonra kumaşı bir fırında ısıtarak pigmenti yaşlandırmışlar ve silüetin flulaşmasını sağlamışlar. Daha sonra kan izleri, yanıklar ve su lekeleri eklemişler. Böylece orijinal kefene çok benzeyen bir kopya yapmayı başarmışlar.

İşin komik tarafı araştırmayı finanse eden kuruluş İtalyan Ateist ve Agnostikleri birliği (ya da buna yakın bir şey), ancak profesör kopyanın tamamen bilimsel yöntemlerle yapıldığını ve finansman sağlayan kuruluşun sonuçlara hiç bir etkisi olmadığını söylüyor ve ekliyor “eğer ileriki çalışmalarımı Kilise finanse etmek isterse ben buradayım!” 🙂

Din ve Bilim çatışırsa ne yaparsınız?

(Bu yazının girişini neredeyse olduğu gibi Pharyngula‘dan tercüme edeceğim)

Bulunduğu noktaya mantık ve akıl yürüterek gelmemiş birisiyle tartışırken akıl ve mantık yürütmeyi kullanamayacağınızı biliyorum. Ancak bu makale sorunun ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

Time dergisinin 2006 tarihli bir anketine göre, bilim adamlarının belli bir dini inancı tamamen çürütmesi durumunda ne düşünecekleri sorulduğunda, Amerikalıların üçte ikisi (64%) güncel bilimsel bulguları kabul etmektense dinlerin söylediğine inanmaya devam edeceklerini söylüyor.

Böyle düşünen bir çok insan var, ve işin akıl almaz tarafı bu davranışın bir tür erdem olduğunu düşünüyorlar. Eleştirel düşünce eğitiminin erken yaşta başlamasının önemi burada. Çocuklar, aksi yöndeki kanıtlara rağmen bir inanca inatla tutunmanın kahramanca olduğunu düşünerek büyümemelidirler. Bu onları aptal gibi gösteriyor.

***

Linkteki ankete göre, Evrim’i reddeden insanların sadece 14%ü kanıtların yetersiz olduğunu söylüyor. Ancak 19%u İsa’ya inandıkları için, 16%sı Tanrıya inandıkları için, 16%sı genel olarak dine inandıkları için Evrim’i reddediyorlar. Halbuki aynı ankette çıkan bir başka sonuçta 87%’lik bir kitle, bilimin hayatımıza getirdiği gelişmeleri kabul ediyor ve faydalı olduğunu söylüyor.

Bu iki yüzlülük değil de nedir? “Sen benim hayatımı iyi yapmaya devam et, ancak inançlarımı rahat bırak”. Bilim’in kimsenin inancıyla bir derdi yok ki? Problem bilimin bilim yaparken bulduklarını dinlerin binlerce yıl önce yanlış tahmin etmiş olması.

Bir insanın somut kanıtları reddedebilmesi için gereken iman miktarı o insanın başka neler yapmasına sebep olabilir, düşünmek pek istemiyorum.

Kuran’daki bilimsel mucizeler – Parmak izleri

İddiaya göre Kıyamet suresi 4. ayette 1800’lerin ikinci yarısına kadar bilinmeyen her insanın parmak izinin farklı olduğu bilgisi 7.yy’da verilmiştir. Bu Kuran’ın bilimsel mucizelerinden bir tanesidir.

Bakalım söz konusu ayet tam olarak ne diyor? :

  • Diyanet: Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
  • E.Hamdi Yazır : Evet derleriz, parmak (uç)larını bile tesviyeye (eski haline getirmeye) gücümüz yeter!
  • Y.Nuri Öztürk: Hayır, sandığı gibi değil! Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz.
  • Muhammed Esed: Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kâdiriz!

Evet ilk bakışta gerçekten parmak uçlarını düzenlemekle ilgili bir ayetin varlığı parmak uçlarının özel bir şey olduğunun ve Kuran’da bu yüzden geçtiği izlenimini veriyor. Parmak uçlarıyla ilgili özel olan şey elbette ki her insanda farklı olmaları.

Peki bu ayeti kontekst içinde alırsak ne manaya geliyor? Surenin başından itibaren ele alalım :

Diyanet :

1. Kıyamet gününe yemin ederim.
2. (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?
4. Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.

1. Kıyamet gününe yemin ederim.
2. (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz)
3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?
4. Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.

Muhammed Esed tefsirinden:

1.KIYAMET Günü’nü tanıklığa çağırırım! (1)
1 – “Onu tanıklığa çağırarak”, yani Kıyamet Günü’nden sanki meydana gelmiş gibi söz ederek, yukarıdaki ifade, o günün gelip çatacağının kesinliğini bildirmeyi amaçlamaktadır.
2.İnsan vicdanının kınayan sesini (2) tanıklığa çağırırım!
2 – Lafzen, “[kendi-kendini] kınayan nefsi”: yani, insanın kendi kusurlarının ve eksikliklerinin farkında oluşunu.
3.İnsan, [onu tekrar diriltip] kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
4.Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kâdiriz!
5.Ama yine de insan, önüne serilmiş olan şeyi inkara kalkışır,

Burada gayet net bir şekilde görülüyor ki, Kuran parmak izinden değil insanları kıyamet gününde parmak uçlarına kadar tekrar yaratacak Tanrı’dan bahsediyor.

Kuran eğer parmak izini insanlara bir mucizevi bilgi olarak vermek isteseydi niye doğrudan şöyle bir ayet bulamıyoruz? “O ki her insanın parmak uçlarını birbirinden farklı kılmıştır”

Her şeyi yaratan her şeyi bilen iyi kalpli (mecazen) Tanrı için çok zor olmayan bir iş olsa gerek bu türden bir delil. Böyle apaçık bir delil vereceğine Tanrı insanları korkutarak inandırma yoluna gitmiş ki bence bu Tanrı gibi üstün bir varlıktan beklenmemesi gereken hareket.

Dipnot: bu “mucize”nin kaynağı olarak bir çok yerde bizim meşhur Harun Yahya görünüyor. Keşke inananlar bu türden çarpıtmaları ve aldatmacaları değil de daha makul argümanları sunabilseler.

Makul insanlar yaratılışçı müze gezisinde

PZ Myers Amerika’nın en çok ziyaret edilen bilim blogu Pharyngula’nın sahibi. Kendisi aynı zamanda gür sesli bir Ateist. Bugün 300 skeptik, bilim adamı ve ateistle beraber Kentucky’de bulunan “Creation Museum” (yaratılış müzesi)’u ziyaret ediyor. An itibariyle kendileri müzedeler ve Twitter’dan #creozerg tag’iyle (ya da hash deniyor sanırım) maceraları izlenebiliyor.

İnsanlar ve Dinozorlar barış içinde yaşarken

İnsanlar ve Dinozorlar barış içinde yaşarken

Bilmeyenler için birazcık Yaratılış Müzesinden bahsedeyim. Bu müze, Harun Yahya’nın harikalar diyarı gibi bir yer. Dünya’nın İncil’de söylendiği gibi 6000 sene önce yaratıldığını ve insanların bir dönem dinozorlarla birlikte yaşadığı gibi absürt şeyleri gerçekmiş gibi gösteren ve özellikle çocuklara yönelik beyin yıkama programları olan özel bir kuruluş. Kuruluş Harun Yahya’nın da bol bol materyallerini kullandığı ve konuşmacılarını davet edip seminerler verdirdiği Answers in Genesis isimli kuruluşla yakın bağlar içerisinde. Diğer bir deyişle hepsi bildiğimiz tanıdığımız ve sandalyede oturmaya yarayan organımızla güldüğümüz kişiler 🙂

Twitter’da yer yer geziye katılanların telefonlarıyla çekip internete yükledikleri resimleri görmek mümkün. Muhtemelen yarın ya da bugün bizim saatimizle sabaha karşı geziyle ilgili güzel bir yazı yazar. Ben de gidememenin verdiği can sıkıntısıyla eğlenceli kısımları burada tercüme eder yayınlarım.

6000 yıllık Dünya tarihi

6000 yıllık Dünya tarihi

Ancak o vakte kadar Youtube’dan Richard Dawkins’in Wendy Wright ismindeki sağcı Amerikan kuruluşu/derneği Concerned Women for America‘nın üst düzey yöneticilerinden biriyle yaptığı röportajı izleyebilir, cehaletin ve gerçeklere gözleri kapamanın gezegenimizin her noktasında var olduğunu görebilirsiniz. Video 7 bölüm halinde ve İngilizce (kolay anlaşılıyor) ilki aşağıda, K-tunnel vs gibi siteler aracılığıyla girenler için ilk videonun tam adı “Richard Dawkins interviews Wendy Wright”

Kuran’daki bilimsel mucizeler – Ay’ın yörüngesi

Yasin suresi 39. ayette Ayın eğik bir hurma dalı gibi dönmesinin Ay’ın yörüngesine işaret ettiği ve bir mucize olduğu iddia edilmektedir. Ancak Muhammed Eset tefsirindeki anlam bu yönde değildir :

ve ay[da da bir işaret vardır ki] Biz onu, kuru ve eğik bir hurma dalını (20) andırır hale gelinceye kadar çeşitli safhalardan geçirdik:

20 – Bu tanımlama, ‘urcûn isminin karşılığıdır -kuruduğunda ve eskidiğinde bir yarım ay gibi incelen ve bükülen hurma salkımı (karş. Lane V, 1997).

Aynı ayetin Diyanet çevirisi :

Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.

Elmalılı çevirisi:

Aya da; ona da bir takım menziller tayin etmişizdir, nihayet dönmüş (dolanmış) eğri bir hurma dalı gibi olmuştur.

Burada hurma dalı gibi olan şey Ay’ın kendisi gibi bir anlam çıkmaktadır. Ayın izlediği yol değil. Bu konuya geri döneceğim ama şimdilik diyelim ki gerçekten de ayet Ay’ın yörüngesine işaret ediyor. Öncelikle iddianın tamamı nasıl bir bakalım. Buna göre Ay Dünyanın etrafında dönerken S harfine benzer bir yörünge izlemektedir. Bu da kurumuş bir hurma dalının kıvrımlarına benzemektedir. Bu kısmı çok da yanlış değil, zira yer çekimi ve eksenlerdeki eğiklik Ay’ın yörüngesinin tam bir elips değil ve S harfine benzer bir hale sokuyor. Ancak buradaki önemli soru bu bilgi Muhammed’in zamanında biliniyor muydu, yoksa modern zamanlara kadar kimse Ay’ın yörüngesinin bu S hareketini gözlemleyememiş miydi?

Kuru Hurma dalı

Kuru Hurma dalı

Ayın S harfini andıran yörüngesi

Ay'ın S harfini andıran yörüngesi

Mul.Apin ismiyle bilinen Babil yazıtları, Babil Astroloji’sinde önemli bir yer tutar ve bu yazıtlarda Ay’ın yörüngesi ve çizdiği S şekli MÖ 600’lı yıllarda bu yazıtlarda kayda geçmiştir. Hatta sadece Ay değil, diğer gezegenlerin de yörüngeleri, gökyüzündeki görünebilir yıldızlar ve konumları, güneş tutulmaları gibi şeyler Babil’lilerin bildikleri şeylerdi. Yani Muhammed’in zamanından 1200 sene önce bu bilgi Arap yarımadasına çok da uzak olmayan bir yerde biliniyordu.

Ancak bu kadarla bitmiyor, Ay’ın yörüngesi ile ilgili çalışmaları MÖ 2.yy’da önce Hipparchus sonra da MS 1. yy’da Batlamyus da tekrarlamış ve daha kesin sonuçlar ortaya koymuşlardı. Yani Ay’n yörüngesi Muhammed’in zamanından yüzlerce hatta 1000 sene öncesinden bilinen bir şeydi.

Geri gelelim ayetin anlamına. Acaba gerçekten burada Ayın yörüngesinden mi yoksa Ay’ın hilal şeklinin hurma dalına benzemsinden mi sözediyor? Hem Muhammet Eset, hem Diyanet hem de Elmalılı Hamdi Yazır çevirisinde açıkça görülüyor ki, hurma dalına benzetilen şey Ay’ın gittiği yol değil, Ay’ın kendisi. Ay’ın da her 20 küsür günde bir hilal şeklini aldığını düşünürsek bu benzetme çok da abes değildir.

Özetle elimizde bir mucize var demek için yeterli şartlar mevcut değil.