Güzel bir münazara

Ne yazık ki İngilizce ve 2 saat. Ama İngilizce dinleyebilenlerin mutlaka izlemesini tavsiye ediyorum.

Sam Harris’in şu sözleri takdire şayandı:

Tanrıyı sadece 3 şekilde savunabilirsiniz:
1-Dininizin gerçek olduğunu gösterin
2-Dininizin faydalı olduğunu gösterin ya da
3- Ateizme saldırın.
Sadece 1.si geçerli bir argümandır.
Bir arkadaşınız Angeline Jolie ile evleneceği için çok mutlu olduğunu söylese ne düşünürsünüz? İnandığı şeyin faydası ya da bu fikrin onu mutlu etmesi, iddiasının gerçek olmamasıyla ilgisiz şeylerdir, fakat inançlılar sıklıkla bu türden argümanlar getirirler.

Christopher Hitchens ve Dan Dennett her zamanki gibi inancı savunanları tokat manyağı yaptılar 🙂

Bizim memlekete de bir Hitchens gerekiyor.

Kasa Hırsızı Metaforu

Evrim’in gerçekleşmediğini ya da en azından kendi kendine gerçekleşmediğini savunan kişilerin en sık tekrarladıkları argüman “evrimin kendi kendine oluşması olasılığı 10 üzeri xxxx’de 1’dir, bu imkansızdır” şeklindeki olasılık argümanıdır.

Bu argüman hatalıdır zira Evrim sürecinin piyango çekilişine benzetilmesi hatasına düşülmüştür. Bu analojinin hatalı olduğunu gösterebilmek için yorumlara cevap yazarken bir kaç kere tekrar ettiğim ve artık tekrar etmektense tek bir linkle işi bitirmek istediğim için buraya bir yazı olarak asma kararını verdiğim örneği aktarmak istiyorum.

Bir eve girerek evdeki şifreli kasayı açmaya çalışan bir kasa hırsızını hayal edin. Alttakine benzer şifreli bir kasa var:

10 haneli bir şifreyi hırsızın rastgele tuşlara basarak bulma ihtimali gerçekten de 10 üzeri xxxx’te 1 gibi bir olasılıktır.

Ancak kombinasyondaki her doğru tuşa bastığında kasanın üzerinde bir yeşil ışık yandığını hayal edin. Hırsız  farzedelim “3649256712” olan doğru şifreyi bulmaya çalışıyor. 3’e basınca yeşil ışık yanıyor. Sonra hırsız rastgele basmaya devam ediyor ve 6’ya basınca tekrar yeşil ışık yanıyor. Rastgele basıyor ve 4’e basınca tekrar yeşil ışık yanıyor.

Bu şekilde bir “ipucu” olan hırsızın kasayı açması bir dakikalar alacaktır.

Evrim sürecinde de buna benzer bir “ipucu” vardır. Doğal seçilim. Doğal seçilim, mutasyon sonucunda oluşan özelliklerin hangisinin ortama daha iyi uyduğunu tür’e söyleyen bir yeşil ışık gibidir. Eğer milyonlarca mutasyon çeşidinden bir tanesi ortama uygunsa o mutasyona yeşil ışık yakılır ve o mutasyonun korunma (ortama daha iyi adapte olan türün daha çok üremesi ve o mutasyonun sonraki nesillere aktarılması) ihtimali artar. Buna milyonlarca, yüz milyonlarca yıllık bir zamanı da eklerseniz hırsızın kasayı defalarca kez açmaması için hiç bir sebep kalmaz.

Bu yüzden de “Evrim’in gerçekleşebilmesi için 10 üzeri xxxx’te 1 olasılık” argümanı Evrim sürecinin tam olarak anlaşılmamasından kaynaklanan geçersiz bir argümandır.

Daha fazla bilgi için şurası da okunabilir.

Devlet eliyle cehalet

Bir kaç ay önce devlete bağlı Tübitak’ta Darwin sansürü yapıldığını hatırlarsınız.

Yeni bir olay da devlet televizyonu TRT’mizde, Harun Yahya kaynaklı bir haber yapılması.

17 Kasım tarihli haberde “Darwin’i bitiren balık“tan bahsediliyor.

Haberin 18. saniyesinden itibaren sağ üst köşede Harun Yahya kelimelerini görebiliyorsunuz.

Benim verdiğim ve sizin verdiğiniz vergilerle Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik laik ve bilime dayalı ilkeleriyle uyumlu haber yapma yükümlülüğü taşıyan TRT’nin böyle saçma sapan ve cahilce bir haber yapması inanılır gibi değil. Tek kelimeyle rezalet!

Devletimiz resmen bilimi es geçip zırvaları haber yapmış. TRT’nin Çay TV’ye benzemesine ramak kaldı sanırım. Haberin aktarılış şekli sanki doğrudan Yaratılış Atlası’ndan alınma : “400 milyon yıldır değişmeyen balık”..

Ey yaratılışçılar!

Bence bu kafayla sakın balık yemeye gitmeyin, önünüze kefal diye hamsi getirirler “bakın aynısı, hiç bir fark yok” derler siz de paşa paşa yersiniz.

Haberin bilimsel olarak yanlışlığı üzerine Ekşi sözlükte söylenmesi gerekenler ve fazlası söylenmiş bile. Çoğunlukla da benden daha eğlenceli bir şekilde dile getirilmiş.

Eh, benimkisi de romantik bir yaklaşım oldu sanki. Daha sayı saymayı bilmeyen bir cumhurbaşkanımız var ki rektörlük seçimlerinde en az oy alan bir rektör adayını göreve atamış.

Ne demişler?

Balık baştan kokar.

Nice 150 yıllara

24 Kasım Darwin’in 1859’da Türlerin Kökeni’nin ilk yayınladığı gün. Yani 150 sene önce bugün kitapçılarda tarihin en önemli kitaplarından birisi raflardaki yerini alarak dünyanın çehresini değiştirecek olan ilk adımı attı.

 

Türlerin Kökeni'nin ilk baskısının iç kapak sayfası

İnsanlığın doğayı ve evreni anlamasını sağlayan bu türdeki kitaplara muhtemelen her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

 

 

Lütfen beni yaftalamayın

İngiliz Hümanist birliği, Ateist otobüs reklamları organizasyonu ve Richard Dawkins Akılcı Düşünce İçin Eğitim Vakfı’nın ortaklaşa düzenledikleri kampanya dikkate ve takdire değer.

Dinleri benimseyen insanların aksine bu üç kurum çocukların belli bir olgunluğa ulaşmadan herhangi bir felsefi doktrine göre yetiştirilmemesi gerektiğini (kısaca beyinlerinin yıkanmaması gerektiğini) söylüyorlar.

 

Tam boy için resme tıklayınız

İlan’ın sloganı “Lütfen beni yaftalamayın. Büyüyüp kendi seçimimi yapmama izin verin” şeklinde.

Eğer resme dikkatle bakarsanız arkada biraz daha silik bir şekilde çeşitli yaftalar-sınıflandırmalar yazıldığı görebilirsiniz:

Libertaryan çocuk, Budist çocuk, Agnostik çocuk, Scientologist çocuk, Mormon çocuk, Protestan çocuk, Ateist çocuk, Müslüman çocuk, Katolik çocuk, Post-modernist çocuk…

Ateistler, hümanistler, agnostikler ve dine inanmayan diğerleri küçük çocukların beyinlerini yıkamaya ihtiyaç duymuyorlar.

Fantastik masallarını sadece yetişkinlere anlatmak zorunda kalmaktan ödü kopan dinlerin ise durumu biraz farklı diye tahmin ediyorum.

 

Hitler ve Darwin

Bir çok web sayfasında Hitler’in Yahudi soykırımını gerçekleştirirken Darwin’den esinlendiği ve “güçlü olanın ayakta kalması” ilkesini kendisi işleterek bir nevi sosyal Darwinizm yaptığı anlatılır. Hatta Hitler’in ateist olduğu da söylenir.

Nazi’lerin Darwin ve nesildaşı Alman biyolog Häckel’den esinlenerek soykırım yaptıkları iddia edilir.

Bu iddialar tarihsel olarak hatalı ve art niyetlidir.

Alttaki paragraf bizzat Hitler’in hapisteyken kaleme aldığı Kavgam-Mein Kampf’tan alıntıdır (Walking about in the garden of Nature diye başlayan paragraf):

Doğa bahçesinde yürüyen her insan, her şeyi bildikleri sanrısına sahiptir. Fakat hemen hemen hepsi doğanın işleyişindeki prensiplerden habersizdirler. Bu prensip her yaşayan canlıyı karakterize eden bir iç izolasyon olarak tarif edilebilir. Doğadaki sayısız türe üstünkörü bir bakış bile doğada ortaya çıkan hayatın, canlıların ürerken ve çoğalırken kendi yaşam formlarının sınırları arasında kalmalarını sağlayan bir temel prensibe bağlı olduğunu görebilecektir.

Yani Hitler canlıların ortak atadan gelmediklerini, türlerin kendi sınırları içerisinde üreyip çoğaldıklarını söylüyor. Klasik yaratılışçı söylem.

Hitler ve Papa'yla Hitler arasındaki bağlantı olan Başpsikopos Cesare Orsenigo

Hatta Hitler’in doğrudan Tanrı’dan otorite aldığını söylediği de olmuştur:

Hence today I believe that I am acting in accordance with the will of the Almighty Creator: by defending myself against the Jew, I am fighting for the work of the Lord (1943)

VE bugün inanıyorum ki kendimi Yahudilere karşı korurken Yaratan’ın iradesine uygun hareket ediyor ve Rabbim için savaşıyorum.

Nazi partisinin kütüphanelerin kabul etmemesini istedikleri kitapları tarif ettiği genelgesinde geçen şu ifadeyi ele alalım (Die Bücherei 1935, 279):

 

Writings of a philosophical and social nature whose content deals with the false scientific enlightenment of primitive Darwinism and Monism (Häckel).
İlkel Darwinist ve Monist’lerin sahte aydınlanmasından bahseden sosyal ve felsefi kitaplar.
Bir diğer doküman da kitaplıklardan kaldırılması emredilen “kara liste”‘den alıntı:
All writings that ridicule, belittle or besmirch the Christian religion and its institution, faith in God, or other things that are holy to the healthy sentiments of the Volk. (Blacklist n.d.)
Hrıstiyan dinini ve kurumunu, Tanrı inancını ve Volk’un (Alman halkı) sağlıklı hislerini alaya alan küçülten ve lekeleyen tüm kitaplar.

Hitler kiliseden çıkarken

Buna ek olarak Nazi partisi ilk iktidara geldiği zaman Vatikan’la yaptığı anlaşmalar ve Vatikan’ın Almanya’daki eğitim sisteminde tekel olması karşılığında Nazi partisini Almanya’da desteklemesi Nazilerle Katolik kilisesinin yakın ilişkisini de ortaya koyuyor.

 

 

Yaratılış Atlası’nın Geçirdiği evrim

Sanırım Herkes Yaratılış Atlası‘nı duymuştur. Zoolojik hataları olan ve “bakın hiç değişmemiş” denilen sineğin aslında plastik ve poposundan kancası sarkan bir balık yemi olduğu ağır, parlak kuşe kağıda baskılı sözdebilim kitabından bahsediyorum.

Harun Yahya imzasını taşıyan kitap geçen sene bir çok okula bedavaya gönderilmişti. Richard Dawkins de bir konuşmasında Yaratılış Atlasındaki hataların bir kısmını göstermişti.

Alttaki videoda Dawkins’in kitaptaki hatalarından bahsettiği konuşmayı izleyebilirsiniz (4 bölüm halinde – İngilizce)

İşin komik tarafı Harun Yahya, Dawkins’in sözünü dinleyerek hataları düzeltmiş. Yani Yaratılış Atlası’nın kendisi, ortama daha iyi adapte olabilmek için evrim geçirmiş.

Alttaki resim Dawkins’in işaret ettiği deniz yılanı ve yılan balığı hatasını içeren kitabın basılı hali :

 

Baskıdaki resim - resme tıklayıp tam boy görebilirsiniz

Bu da Dawkins hatayı gösterdikten sonra PDF versiyonunda bulunan aynı sayfa:

 

Evrim geçirmiş sayfa

Yılan balığı ve deniz yılanı tamamen farklı hayvanlar. Yılan balığı şekli yılana benzeyen ama esasen balık olan bir canlıyken deniz yılanı denizde yüzen bildiğimiz yılandır. En bariz fark yılan balığının solungaçları olmasıdır. Harun Yahya’nın kitabındaki deniz yılanı, bir yılan balığına evrimleşmiştir.

Bir diğer evrimleşme örneği de bahsi geçen kancalı plastik sineğimiz.

Altta da PDF versiyonundaki evrim geçirmiş sayfa:

Eh artık Evrim’e kanıt gösterilmesi istendiğinde nereye geleceğinizi biliyorsunuz 🙂

 

 

İslam ve Pedofili

Pedofili: (isim) Pedofili ya da sübyancılık, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi[1] çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve onlara cinsel eğilim duymasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık

Ebu Bekir’in kızı Ayşe’nin 6 yaşında Muhammed’le nikahlanması ve 9 yaşında evliliğin tamamlanmasını anlatan hadis pek meşhurdur. Yine de görmeyen duymayan vardır diye buraya aktarayım :

Fasil : NİKAH BÖLÜMÜ
Konu : Resulullah (sav)`ın Zevceleri
Ravi : Aişe
Hadis : 5611

Resulullah (sav), ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine`ye geldik. Beni`l-Haris İbnu`l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü, (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensardan bir grup kadın vardı. “Hayırlı, bereketli olsun!”, “Uğurlu mübarek olsun!” diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, [kuşluk vakti aniden] Resulullah (sav)(`ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O`na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim.

Bu hadisin gerçeği yansıtmadığı ve Ayşe’nin ablası Esma’nın yaşı ve de Ayşe’den gelen başka rivayetler ışığında  aslında evlendiğinde yaşının 17-18 olduğu söylenir. Evet olabilir, her ne kadar en eski ve İslam bilginlerinin en güvenilir dediği Buhari hadislerinde bu şekilde yer alsa da işin aslı farklı olabilir. Yaşar Nuri 17-18 hesaplasa da bu hesabın dayandığı kaynaklar Buhari’ye kıyasla daha zayıftır. Bu hesabın niye yanlış olduğunu güzelce anlatan şu makalenin okunmasında fayda var diye düşünüyorum.

Ama önemli olan bu değildir. Önemli olan Kuran’ın sünnete yani hadislere referans vermesi ve 9 yaşındaki bir kızla evliliğin yüzlerce yıldır mübah görülmesi ve uygulanmasıdır.

Bu hadis Kuran’la çelişmemekte hatta Kuran’daki iki ayetle desteklenmektedir de (Diyanet tercümesi):

Talak suresi 4. Ayet:

Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

Değişik tercümelerde henüz adet görmeyen kısmı “hiç adet görmemiş şeklinde tercüme ediliyor ve  “fizyolojik bir sebeple adet görmeyen” şeklinde tefsir edilerek (bkz. Muhammed Esed) değiştiriliyor.

Arapçadan kelime olarak “hiç adet görmemiş” şeklinde çevrilse de buradaki “hiç”, “daha önce hiç” manasına gelmektedir.

Ayetin başındaki “adetten kesilmiş olanlar” ve hemen arkasından gelen “hiç/henüz adet görmeyenler” bir üst ve alt sınır koymaktadır. Adetten kesilecek kadar (menopoz) yaşlanan ve henüz adet görmeyecek kadar genç olanlar manasındadır. Değişik tefsircilerin de açıklamaları bu yöndedir. Bir kaç örnek görelim :

Sayyid Abul Ala Maududi (Pakistanlı Sünni alim – tefsirin orijinalinden tercüme)

Burada akılda tutulması gereken şey evliliğin tamamlanması durumunda ortaya çıkan bekleme süresinin Azhab suresindeki hükümle evliliğin tamamlanmadığı durumlarda gerekli olmadığıdır. Böylece daha önce adet görmemiş kızların bekleme süresinden bahsetmesi, bu yaştaki kızların evlenmesinin sadece onaylandığını değil, bu kızlarla cinsel ilişkiye girilmesine de izin verildiğini gösterir. Hiç bir Müslüman’ın Kuran’ın izin verdiği bir şeyi yasaklamaya hakkı yoktur.

Şeyh Muhammad ibn ‘Uthaymeen (Arap sünni alim – orijinali şurada)

Eğer bir kadın çok yaşlı ya da çok genç olduğu için adet görmezse o zaman bekleme süresi 3 aydır.

Daha fazla tefsir örnekleri için: 1 2 3 4

Yani Kuran, inananlara eş olarak aldıkları ama henüz adet görmeyecek kadar genç olan kızları nasıl boşamaları gerektiğini anlatmaktadır.

Bu ayetin bu anlamı Ahzab 49’la da desteklenmektedir:

Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.

Yani cinsel ilişkiye girmediğiniz kadınlarda bir bekleme süresine gerek yok, hemen tazminat vererek boşayabilirsiniz diyor. Demek ki Talak suresinde bahsedilen henüz adet görmemiş kızlar, cinsel ilişkiye girilen kızlardır. Yoksa bekleme süresine gerek olmayacaktı. Yani bu iki ayetin manası aşağı yukarı şuna denk geliyor :

“Adet görmeyecek kadar genç olup da cinsel ilişkiye girdiğiniz kızları boşarken 3 aylık bir bekleme süresi vardır”.

Kuran gayet açık bir şekilde çocuk yaştaki kızlarla evliliği onaylamaktadır. Hadis’in şu haliyle Kuran’la çelişen bir yanı yoktur.