UFO, ya da İngilizce açılımıyla Unidentified Flying Objects , Türkçe ismiyle Tanımlanamayan Uçan Nesneler, kesinlikle var. Eğer gökyüzünde uçan ve tanıdık gelmeyen bir nesne görürseniz bu o nesneyi birisi (ya da siz) tanımlayabilene kadar UFO kategorisine sokuyor. Örneğin uçaklar hakkında çok fazla bir şey bilmeyen benim için yerden baktığım zaman havada giden bir nesne tanımlayamadığım bir uçan nesne iken uçakları ve havacılığı hobi olarak benimseyen yakın bir arkadaşım nesnenin arkasında bıraktığı egzosta ve tahmimi yüksekliğine bakarak uçağın modelini bile söyleyebiliyor. Buna benzer bir şekilde geceleyin gökzüyünde görülen ilginç ışıklar hareket ettiğinde uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğine tüm kalbiyle inanan bir başka arkadaşım onları hemen “uçan daire” sınıfına sokarken, kıyısından köşesinden Astronomiye meraklı olan bir başka arkadaşım ışıkların atmosfere girip yanan meteorlar olduğunu söyleyebiliyor. O yüzden “tanımlanamayan uçan nesne” kavramı hem subjektif hem de bir çok şeyi içine alabilen bir tanım.
Peki tanımlanamayan uçan nesnelerin Dünya dışı varlıklarla ilgili olduğunu nereden çıkarıyoruz.
1-Gördüğümüz şey bildiğimiz şeylere benzemiyor.
2-UFO’larla ilgili koşullanmalarımız başka açıklamaların önüne geçiyor.
Tanımlanamayan uçan nesneleri inceleyen insanlar yaptıkları şeyin bir bilim olduğunu ve isminin UFOloji olduğunu söylüyorlar. Peki Uofoloji gerçek bir bilim olarak kabul edilebilir mi? Emekleme aşamasında bir bilim mi, keşfedilmeyi bekleyen bir bilim mi yoksa sadece toplu bir histeri mi?
Öncelikle UFO’ların gerçekten uzaylıların taşıtları olma ihtimali, yani uzay gemisi olma ihtimali var. Her şey mümkün. Evren çok büyük ve eğer canlı yaşam Dünya’da oluşmuşsa, başka gezegenlerde de oluşabilir. İhtimal düşük, ama İnsanoğluna benzer bir akıllı ırk da oluşmuş olabilir. Bu ırk belki bizden daha önce gelişip teknolojide bizden ileri de gitmiş ve inanılması güç uzaklıkları aşabilecek uzay gemileri yapmış da olabilir. Diğer bir deyişle kimse 100% eminlikle UFO olaylarında uzaylıların parmağı olmadığını söyleyemez. Ancak diğer taraftan bakınca da, kimse sırf tatmin edici bir şekilde açıklanamıyor diye “UFO’lar uzaylıların gemileridir” gibi bir çıkarım da yapamaz.
Ufoloji, geleneksel bilim tarafından çoğunlukla dikkate alınmayan bir konu. Ufoloji meraklıları ise kendilerini Galileo, Pasteur ve Darwin gibi zamanının “kafir” ve sonradan haklı çıkan bilim adamları gibi olduklarını ve bir gün haklılıklarının kanıtlanacağını, bugün kendilerini ciddiye almayanların sadece geri kafalı olduklarını söylüyorlar. Ancak işin gerçeği, geçmişte “kafir” olarak adlandırılan ve teorileri kabul görmeyen bilim adamlarının çok çok azının fikirleri 100 sene sonra da kabul görüyor. Bilim hatalarını ayıklayarak problemleri çözerek ve işe yaramayan teorileri çöpe atarak ilerleyen bir yönteme sahip. Tarihte çok fazla Galileo, Pasteur ya da Darwin yok. Onların bile yanıldıkları noktalar var. Bilimise işine yarayan kısımları saklayıp gerisini bırakarak ilerlemeye devam ediyor. Peki Ufoloji ne kadar ilerlemiş durumda?
UFO’ların ortaya çıkışından 60 yıl sonra bile elimizde tek bir sağlam somut kanıt yok. Bir tane bile. Bu 60 sene zarfında Dünya ve Evreni hem mikro hem de makro seviyede anlayışımızda dramatik değişiklikler olmasına rağmen UFO’larla ilgili bildiklerimiz hala 60 sene önceki seviyede.
Geleneksel bilimin Ufoloji ile ilgili şüpheleri Ufolojinin kendisinden kaynaklı problemlere dayanıyor. Ufoloji hakkındaki negatif görüşlerin büyük bir kısmı -ufolojiye ciddiyetle yaklaşan bir avuç insana rağmen- şarlatanların ve sahtekarların konuya olan yakın ilgisi yüzünden ortaya çıksa da, ufolojinin temelinde yatan felsefi problemler konunun ciddi olarak ele alınmasının ve meşru bir bilim dalı olarak kabul görmesinin önündeki engel olarak karşımıza çıkıyor.
Ufolojinin en çok eleştiri aldığı nokta diğer bilim dallarıyla aynı kurallara göre ele alınmak istememesi ve özel muamele talep etmesi. Bu özel muamele Ufolojinin bilimin diğer dallarının katlanmak zorunda olduğu bilginin sağlamasının yapılması, test edilmesi ve ispat yükümlülüğü prensiplerinden muaf olmasını gerektiriyor. Ufolojistlerin en büyük kozu, on binlerce UFO vakasının çok çok küçük bir kısmının sıradan fenomenler aracılığıyla henüz açıklanamıyor olması. Ancak bu geçerli bir argüman olmaktan çok uzak. Varsayımsal bir negatiften (tüm çabalara rağmen bazı UFO olayları açıklanamıyor) bir pozitif (UFO’lar uzaylıdır) çıkarım yapmak bariz bir mantık hatasıdır.
Bilimin bir negatifi ispat etmesini beklemek yanlıştır ve ispat yükümlülüğünün haksız bir şekilde karşı tarafa atılmasıdır. İspat yükümlülüğü açıklanamayan uçan nesne vakalarının alt alta sıralanmasıyla değil, bir tane bile olsa dünya dışılığı kesin olan bir somut kanıtla yerine getirilmelidir. Bilgi eksikliği, gözlemin tekrarlanamaması, yanlış tanıklık, kişisel eğilimler ve önyargıların tanık ifadelerini güvenilmez kılması, yalanlar, dedikodular, aldatmacalar ve benzeri sebepler yüzünden açıklanamayacak UFO vakalarının olması kesindir. Açıklanamayan az sayıdaki olay, “uzaylı hipotezi”ni çürüten on binlerce aydınlatılmış olayı bir yana atarak uzaylı hipotezini kabul etmemiz için yeterli bir kanıt değildir.
UFO gözlemlerini çürütmek için güvenilir olmayan, sarhoş, yalancı tanıklar düşünmemize gerek yoktur. UFO gördüğünü iddia eden insanların büyük çoğunluğu olağanüstü durumlarla karşı karşıya kalmış dürüst, ayık ve zeki insanlardır. Ancak daha önce de bahsettiğim gibi dürüst ifadelerin güvenilir olmaktan uzak olmasına sebep olan faktörler vardır. Garip tesadüfler, insan algısı ve hafızasının yetersizliği, nadir görülen ve henüz tam anlaşılamayan doğal olaylar sebebiyle bir miktar açıklanamayan olay zaten olacaktır. Bunlara ek olarak insanların sorumlu olduğu ve gizli tutulan olaylar da bu açıklanamayan olayların arkasındaki sebep olabilir. Askeri güvenliğe, kanun dışı aktivitelere ya da doğrudan cehalete bağlanabilecek olaylar da bu açıklanamayan uçan nesnelerin aydınlatılmasının önüne geçebilmektedir. Bu olaylar belki hiç bir zaman aydınlatılamayacak, ancak bu “doğaüstü kartı”nı oynamak için bir sebep değil.
Bu olaylara benzer şekilde çözülemeyen cinayetler, bulunamayan kayıp insanlar, aydınlatılamayan uçak ve araba kazaları ve bunlara benzer şekilde konuyla ilgili bilgimizin tam olmaması sebebiyle açıklanamayan olaylar söz konusu olduğu zaman bunların “doğaüstü katiller” ya da “insanları kaçıran olağanüstü fidyeciler” ya da “dünya dışı trafik sabotajcıları” olduklarını düşünmediğimiz gibi açıklanamayan UFO vakalarında da doğaüstü bir müdahaleyi senaryoya dahil etmek için bir sebebimiz yoktur. Bu olaylar hiç bir hipotez için kanıt oluşturamazlar.
Durum buyken Ufoloji meraklılarının ortaya koydukları “kanıtların” somut kanıt değil de daha çok “ikna”ya dayalı ifadeler olduğunu görmek bizi şaşırtmamalı. Hatta reklamcıların kullandıkları taktikleri Ufoloji meraklılarının bol bol kullandığını görebiliyoruz. Otoriteye dayanan argüman (30 yıllık pilot uzay gemileri gördü, falanca üniversitede ufoloji üzerine çalışmalar yapılıyor) ; sonuçlara atıfta bulunmak (Evren o kadar büyük ki , akıllı başka ırklar bulunuyor olmalı) ; topluluğa dayanan argüman (dünyada bir çok insan uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanıyor); komplo argümanı (hükümetler uzaylıları gizliyorlar) ve daha bir çok tanıdık mantıksal safsata UFO vakaları ve Ufolojiyle ilgili konularda karşımıza çıkıyor. Bu tür mantık hatalarını (ya da bilinçli olarak kullanılan mantık oyunlarını) tanıyabilmek, UFO’larla ilgili gerçeklere ulaşmamızda çıkmaz sokaklara girmemize engel olacağından önemli diye düşünüyorum.
Bunlara ek olarak UFO’larla ilgili yayınlanan bilgilerin çok büyük bir kısmı tamamen saçmalıktan ibaret. UFO’ların ilgi çekici bir konu olması medyanın bundan faydalanarak sansasyonel haberleri gerçeklerin önüne geçirmesine sebep oluyor ve bu durum insanların büyük bölümünün UFO’lar hakkındaki bilgilerinin bu yanlış haberler sonucunda şekillenmesine yol açıyor. Bu yüzden de “dünyada bir çok insan uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanıyor” derken uzaylı ziyaretlerinin gerçekliğinden değil, medyanın insanları bu hikayelere ne kadar iyi inandırdığından bahsetmiş oluyoruz.
Örnek vermek gerekirse Amerikan Başkanı Jimmy Carter 1969 yılında vali iken bir UFO gördüğünü bildirir. Bir çok Ufoloji meraklısı bunu bir kanıt olarak kabul etse de olaya şüpheyle yaklaşan Robert Sheaffer isimli araştırmacı tarafından incelendi ve aydınlatıldı. Buna rağmen medya aydınlatılan bir UFO vakasını sansasyonel haberden saymadığı için Jimmy Carter’ın UFO hikayesi bugün bile tekrarlanan bir hikaye olarak güncelliğini koruyor. Bu olayların açıklandığı UFO meraklılarına söylendiği zaman da cevap hazır “hükümet gizliyor”.
Bu olay Ufolojinin felsefesindeki zayıflığı ortaya koyan cinsten. İspat yükümlülüğü, iddia sahibindedir. Ancak UFO konusunda tanımlanamayan cismin dünyevi bir olay olduğunu ispatlama yükümlülüğü nedense UFO’lara şüpheyle yaklaşanlara yüklenmeye çalışılmaktadır. Yine de bir çok UFO olayını aydınlatan olayları oldukları gibi ve uzaylılara kanıt olarak kabul eden Ufoloji meraklıları değil, olaydan şüphe duyan skeptiklerdir.
Buna rağmen bilimin kuralları açık ve nettir : olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir. Eğer kanıtlara dayanan dünya görüşümüzü değiştireceksek bunu sağlam ve somut kanıtlara dayanarak yapmamız gerekir. Ancak Ufoloji meraklılarına göre açıklanamayan olayların varlığı, dünya görüşümüzü ve bilimi değiştirmek için yeterli bir sebeptir. Bu da açıktır ki Ufolojinin bir bilim olmadığını göstermeye yetmektedir.
Peki Ufoloji bir bilim değilse nedir? Bir hobi, bir merak, bir eğlence olabilir. Gerçek bilimi zor ya da sıkıcı bulan ama bir şekilde dünyayı anlamaya çalışan insanların bu ihtiyaçlarını giderebildikleri bir araç da olabilir. Belli olan bir şey var ki, o da Ufoloji meraklıları bilimin diğer dallarının katlanmak zorunda olduğu katı bilimsel yöntemleri kullanmaya başlamadan ne sağlam bilgiler sunabilir ne de bir bilim dalı olarak kabul edilebilir.
Belki ileriki yıllarda bilimsel tetkiklere dayanabilecek kadar sağlam kanıtlar çıkar ve bu gerçekten de bilimsel olarak çok önemli bir mihenk taşı olur. Ancak an itibariyle sağlam kanıtlara sahip olmadığımız gibi, açıklanamayan olaylar için uzaylıları suçlamamızın hiç bir anlamı yoktur.
UFO, ya da İngilizce açılımıyla Unidentified Flying Objects , Türkçe ismiyle Tanımlanamayan Uçan Nesneler, kesinlikle var. Eğer gökyüzünde uçan ve tanıdık gelmeyen bir nesne görürseniz bu o nesneyi birisi (ya da siz) tanımlayabilene kadar UFO kategorisine sokuyor. Örneğin uçaklar hakkında çok fazla bir şey bilmeyen benim için yerden baktığım zaman havada giden bir nesne tanımlayamadığım bir uçan nesne iken uçakları ve havacılığı hobi olarak benimseyen yakın bir arkadaşım nesnenin arkasında bıraktığı egzosta ve tahmini yüksekliğine bakarak uçağın modelini bile söyleyebiliyor. Buna benzer bir şekilde geceleyin gökzüyünde görülen ilginç ışıklar hareket ettiğinde uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğine tüm kalbiyle inanan bir başka arkadaşım onları hemen “uçan daire” sınıfına sokarken, kıyısından köşesinden Astronomiye meraklı olan bir başka arkadaşım ışıkların atmosfere girip yanan meteorlar olduğunu söyleyebiliyor. O yüzden “tanımlanamayan uçan nesne” kavramı hem subjektif hem de bir çok şeyi içine alabilen bir tanım.
Peki tanımlanamayan uçan nesnelerin Dünya dışı varlıklarla ilgili olduğunu nereden çıkarıyoruz?
- Gördüğümüz şey bildiğimiz şeylere benzemiyor.
- UFO’larla ilgili koşullanmalarımız başka açıklamaların önüne geçiyor.
Tanımlanamayan uçan nesneleri inceleyen insanlar yaptıkları şeyin bir bilim olduğunu ve isminin UFOloji olduğunu söylüyorlar. Peki Uofoloji gerçek bir bilim olarak kabul edilebilir mi? Emekleme aşamasında bir bilim mi, keşfedilmeyi bekleyen bir bilim mi yoksa sadece toplu bir histeri mi?
Öncelikle UFO’ların gerçekten uzaylıların taşıtları olma ihtimali, yani uzay gemisi olma ihtimali var. Her şey mümkün. Evren çok büyük ve eğer canlı yaşam Dünya’da oluşmuşsa, başka gezegenlerde de oluşabilir. İhtimal düşük, ama İnsanoğluna benzer bir akıllı ırk da oluşmuş olabilir. Bu ırk belki bizden daha önce gelişip teknolojide bizden ileri de gitmiş ve inanılması güç uzaklıkları aşabilecek uzay gemileri yapmış da olabilir. Diğer bir deyişle kimse 100% eminlikle UFO olaylarında uzaylıların parmağı olmadığını söyleyemez. Ancak diğer taraftan bakınca da, kimse sırf tatmin edici bir şekilde açıklanamıyor diye “UFO’lar uzaylıların gemileridir” gibi bir çıkarım da yapamaz.
Ufoloji, geleneksel bilim tarafından çoğunlukla dikkate alınmayan bir konu. Ufoloji meraklıları ise kendilerini Galileo, Pasteur ve Darwin gibi zamanının “kafir” ve sonradan haklı çıkan bilim adamları gibi olduklarını ve bir gün haklılıklarının kanıtlanacağını, bugün kendilerini ciddiye almayanların sadece geri kafalı olduklarını söylüyorlar. Ancak işin gerçeği, geçmişte “kafir” olarak adlandırılan ve teorileri kabul görmeyen bilim adamlarının çok çok azının fikirleri 100 sene sonra da kabul görüyor. Bilim hatalarını ayıklayarak problemleri çözerek ve işe yaramayan teorileri çöpe atarak ilerleyen bir yönteme sahip. Tarihte çok fazla Galileo, Pasteur ya da Darwin yok. Onların bile yanıldıkları noktalar var. Bilimise işine yarayan kısımları saklayıp gerisini bırakarak ilerlemeye devam ediyor. Peki Ufoloji ne kadar ilerlemiş durumda?
UFO’ların ortaya çıkışından 60 yıl sonra bile elimizde tek bir sağlam somut kanıt yok. Bir tane bile. Bu 60 sene zarfında Dünya ve Evreni hem mikro hem de makro seviyede anlayışımızda dramatik değişiklikler olmasına rağmen UFO’larla ilgili bildiklerimiz hala 60 sene önceki seviyede.
Geleneksel bilimin Ufoloji ile ilgili şüpheleri Ufolojinin kendisinden kaynaklı problemlere dayanıyor. Ufoloji hakkındaki negatif görüşlerin büyük bir kısmı -ufolojiye ciddiyetle yaklaşan bir avuç insana rağmen- şarlatanların ve sahtekarların konuya olan yakın ilgisi yüzünden ortaya çıksa da, ufolojinin temelinde yatan felsefi problemler konunun ciddi olarak ele alınmasının ve meşru bir bilim dalı olarak kabul görmesinin önündeki engel olarak karşımıza çıkıyor.
Ufolojinin en çok eleştiri aldığı nokta diğer bilim dallarıyla aynı kurallara göre ele alınmak istememesi ve özel muamele talep etmesi. Bu özel muamele Ufolojinin bilimin diğer dallarının katlanmak zorunda olduğu bilginin sağlamasının yapılması, test edilmesi ve ispat yükümlülüğü prensiplerinden muaf olmasını gerektiriyor. Ufolojistlerin en büyük kozu, on binlerce UFO vakasının çok çok küçük bir kısmının sıradan fenomenler aracılığıyla henüz açıklanamıyor olması. Ancak bu geçerli bir argüman olmaktan çok uzak. Varsayımsal bir negatiften (tüm çabalara rağmen bazı UFO olayları açıklanamıyor) bir pozitif (UFO’lar uzaylıdır) çıkarım yapmak bariz bir mantık hatasıdır.
Bilimin bir negatifi ispat etmesini beklemek yanlıştır ve ispat yükümlülüğünün haksız bir şekilde karşı tarafa atılmasıdır. İspat yükümlülüğü açıklanamayan uçan nesne vakalarının alt alta sıralanmasıyla değil, bir tane bile olsa dünya dışılığı kesin olan bir somut kanıtla yerine getirilmelidir. Bilgi eksikliği, gözlemin tekrarlanamaması, yanlış tanıklık, kişisel eğilimler ve önyargıların tanık ifadelerini güvenilmez kılması, yalanlar, dedikodular, aldatmacalar ve benzeri sebepler yüzünden açıklanamayacak UFO vakalarının olması kesindir. Açıklanamayan az sayıdaki olay, “uzaylı hipotezi”ni çürüten on binlerce aydınlatılmış olayı bir yana atarak uzaylı hipotezini kabul etmemiz için yeterli bir kanıt değildir.
UFO gözlemlerini çürütmek için güvenilir olmayan, sarhoş, yalancı tanıklar düşünmemize gerek yoktur. UFO gördüğünü iddia eden insanların büyük çoğunluğu olağanüstü durumlarla karşı karşıya kalmış dürüst, ayık ve zeki insanlardır. Ancak daha önce de bahsettiğim gibi dürüst ifadelerin güvenilir olmaktan uzak olmasına sebep olan faktörler vardır. Garip tesadüfler, insan algısı ve hafızasının yetersizliği, nadir görülen ve henüz tam anlaşılamayan doğal olaylar sebebiyle bir miktar açıklanamayan olay zaten olacaktır. Bunlara ek olarak insanların sorumlu olduğu ve gizli tutulan olaylar da bu açıklanamayan olayların arkasındaki sebep olabilir. Askeri güvenliğe, kanun dışı aktivitelere ya da doğrudan cehalete bağlanabilecek olaylar da bu açıklanamayan uçan nesnelerin aydınlatılmasının önüne geçebilmektedir. Bu olaylar belki hiç bir zaman aydınlatılamayacak, ancak bu “doğaüstü kartı”nı oynamak için bir sebep değil.
Bu olaylara benzer şekilde çözülemeyen cinayetler, bulunamayan kayıp insanlar, aydınlatılamayan uçak ve araba kazaları ve bunlara benzer şekilde konuyla ilgili bilgimizin tam olmaması sebebiyle açıklanamayan olaylar söz konusu olduğu zaman bunların “doğaüstü katiller” ya da “insanları kaçıran olağanüstü fidyeciler” ya da “dünya dışı trafik sabotajcıları” olduklarını düşünmediğimiz gibi açıklanamayan UFO vakalarında da doğaüstü bir müdahaleyi senaryoya dahil etmek için bir sebebimiz yoktur. Bu olaylar hiç bir hipotez için kanıt oluşturamazlar.
Durum buyken Ufoloji meraklılarının ortaya koydukları “kanıtların” somut kanıt değil de daha çok “ikna”ya dayalı ifadeler olduğunu görmek bizi şaşırtmamalı. Hatta reklamcıların kullandıkları taktikleri Ufoloji meraklılarının bol bol kullandığını görebiliyoruz. Otoriteye dayanan argüman (30 yıllık pilot uzay gemileri gördü, falanca üniversitede ufoloji üzerine çalışmalar yapılıyor) ; sonuçlara atıfta bulunmak (Evren o kadar büyük ki , akıllı başka ırklar bulunuyor olmalı) ; topluluğa dayanan argüman (dünyada bir çok insan uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanıyor); komplo argümanı (hükümetler uzaylıları gizliyorlar) ve daha bir çok tanıdık mantıksal safsata UFO vakaları ve Ufolojiyle ilgili konularda karşımıza çıkıyor. Bu tür mantık hatalarını (ya da bilinçli olarak kullanılan mantık oyunlarını) tanıyabilmek, UFO’larla ilgili gerçeklere ulaşmamızda çıkmaz sokaklara girmemize engel olacağından önemli diye düşünüyorum.
Bunlara ek olarak UFO’larla ilgili yayınlanan bilgilerin çok büyük bir kısmı tamamen saçmalıktan ibaret. UFO’ların ilgi çekici bir konu olması medyanın bundan faydalanarak sansasyonel haberleri gerçeklerin önüne geçirmesine sebep oluyor ve bu durum insanların büyük bölümünün UFO’lar hakkındaki bilgilerinin bu yanlış haberler sonucunda şekillenmesine yol açıyor. Bu yüzden de “dünyada bir çok insan uzaylıların bizi ziyaret ettiğine inanıyor” derken uzaylı ziyaretlerinin gerçekliğinden değil, medyanın insanları bu hikayelere ne kadar iyi inandırdığından bahsetmiş oluyoruz.
Örnek vermek gerekirse Amerikan Başkanı Jimmy Carter 1969 yılında vali iken bir UFO gördüğünü bildirir. Bir çok Ufoloji meraklısı bunu bir kanıt olarak kabul etse de olaya şüpheyle yaklaşan Robert Sheaffer isimli araştırmacı tarafından incelendi ve aydınlatıldı. Buna rağmen medya aydınlatılan bir UFO vakasını sansasyonel haberden saymadığı için Jimmy Carter’ın UFO hikayesi bugün bile tekrarlanan bir hikaye olarak güncelliğini koruyor. Bu olayların açıklandığı UFO meraklılarına söylendiği zaman da cevap hazır “hükümet gizliyor“.
Bu olay Ufolojinin felsefesindeki zayıflığı ortaya koyan cinsten. İspat yükümlülüğü, iddia sahibindedir. Ancak UFO konusunda tanımlanamayan cismin dünyevi bir olay olduğunu ispatlama yükümlülüğü nedense UFO’lara şüpheyle yaklaşanlara yüklenmeye çalışılmaktadır. Yine de bir çok UFO olayını aydınlatan olayları oldukları gibi ve uzaylılara kanıt olarak kabul eden Ufoloji meraklıları değil, olaydan şüphe duyan skeptiklerdir.
Buna rağmen bilimin kuralları açık ve nettir : olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir. Eğer kanıtlara dayanan dünya görüşümüzü değiştireceksek bunu sağlam ve somut kanıtlara dayanarak yapmamız gerekir. Ancak Ufoloji meraklılarına göre açıklanamayan olayların varlığı, dünya görüşümüzü ve bilimi değiştirmek için yeterli bir sebeptir. Bu da açıktır ki Ufolojinin bir bilim olmadığını göstermeye yeter diye düşünüyorum.
Peki Ufoloji bir bilim değilse nedir? Bir hobi, bir merak, bir eğlence olabilir. Gerçek bilimi zor ya da sıkıcı bulan ama bir şekilde dünyayı anlamaya çalışan insanların bu ihtiyaçlarını giderebildikleri bir araç da olabilir. Belli olan bir şey var ki, o da Ufoloji meraklıları bilimin diğer dallarının katlanmak zorunda olduğu katı bilimsel yöntemleri kullanmaya başlamadan ne sağlam bilgiler sunabilir ne de bir bilim dalı olarak kabul edilebilir.
Belki ileriki yıllarda bilimsel tetkiklere dayanabilecek kadar sağlam kanıtlar çıkar ve bu gerçekten de bilimsel olarak çok önemli bir mihenk taşı olur. Ancak an itibariyle sağlam kanıtlara sahip olmadığımız gibi, açıklanamayan olaylar için uzaylıları suçlamamızın hiç bir anlamı yoktur.
Bu yazı tam 30 sene önce Astronom James Oberg tarafından yazılan bir makalenin çoğunlukla tercümesi yer yer de değiştirilmesiyle hazırlandı. İşin ilginç yanı 30 sene önce yazılan bir makalenin bugün bile Ufolojinin içinde bulunduğu duruma neredeyse 100% uyuyor oluşu.