Ateizm’e yöneltilen en yaygın eleştiri “dinler insanlara umut veriyor, daha iyi insanlar olmalarını sağlıyor, hayatları için bir amaç sunuyor; ama ateizm bunların hiçbirisini yapamıyor”.
İlk bakışta haklı gibi görünen bir eleştiri. Gerçekten haklı mı acaba?
Öncelikle bir açıklama yapmam gerekiyor. Ateizm, aslında bir inancın yokluğunu tarif eder. Kendisi bir inanç değildir. Kelliğin bir saç rengi olmadığı, ya da pul koleksiyonu yapmamanın bir hobi olmaması gibi. Ateizm’in belli bir felsefesi de yoktur. Ancak ateistlerin kabul ettikleri değişik felsefeler olabilir. Diğer bir deyişle “ateizm umut vadetmiyor” demek aslında çok da mantıklı bir şey değildir. Ateizm’in umut vadetmek gibi bir endişesi yoktur zaten. Aslında demek istenen şey “ateist olan insanların umudu, hayatlarının bir amacı yoktur”dur. Bu noktadan sonraki kısmı bu bakış açısına karşı yazılmış bir cevap olarak ele almanızı rica ediyorum.
Dinlerin insanlara umut verdiği doğru. Ancak dinler sadece umut dağıtmıyor. Dinler umudun yanında korku da barındırıyor. Tüm (İbrahimi) dinler ölümden sonraki hayat ve ebedi ödül-ceza üzerine bir şeyler söylüyor. “İyilik yaparsanız cennete gidersiniz, kötülük yaparsanız cehenneme“. Bu basit kar zarar hesabı da görünürde insanların daha iyi insanlar olmalarını ve hayatlarını iyi amaçlar uğrunda harcamalarını sağlıyor. Tüm çabalara rağmen var olan kötülüklerin de ilahi adalet tarafından cezalandırılacağını düşünüp huzur buluyorlar.
Gözden kaçan şey ise insanı güvenli, huzurlu ve mutlu hissettiren masalın her zaman gerçek olmak zorunda olmadığı. Ben çocukken ne zaman Andersen masallarını ya da Enid Blyton hikayelerini okusam kendimi mutlu ve huzurlu hissederdim. Çünkü hikayede adalet sağlanır, iyiler kazanır, kahramanlar mutlu olurdu. Onlarla beraber ben de mutlu olur, adaletin yerini bulduğunu bilerek huzur duyardım. Peki bu güzel hisleri bana yaşatan hikayeler gerçek miydi? Hayır, hayalgücü geniş ve kalemi kuvvetli bir yazarın uydurduğu bir şeylerdi.
Yani iyi hissettiriyor oluşu, güvenli hissettiriyor oluşu, huzur veriyor oluşu dinlerin söylediği şeyleri gerçek yapmaz.
Dinlerin insanları iyi hissettirdiğinden ve hayatlarında pozitif etkisi olmasından bağımsız olarak, dinlerin doğru söyleyip söylemediğini araştıran ve vardığı sonuç itibariyle dinlerin yanlış, tanrıların da var olmadığı kanaatine varan bir ateistin huzuru, iyi bir insan olma isteği ve iyi amaçlar uğruna mücadele etme isteği birden ortadan kayıp mı oluyor?
Hayır. Aksine benim durumumda bu hisler güçlendi bile. Niye böyle olduğunu açıklamama izin veriniz.
Eğer elinizde olan tek şey bu hayat ise, o zaman o hayatı yaşayabileceğiniz en iyi ve en dolu şekilde yaşamak yapılacak en akıllıca ve en arzu edilen şey olacaktır. Sorunlarınızı bir üst makama (Tanrı) havale etmek yerine çözmek için uğraşacak, bu hayattan daha çok tatmin elde edebilmek için daha çok gayret göstereceksiniz.
İyi bir insan olmak inançlılara münhasır bir şey değildir. Bir ateist olarak insanlara yardım etmemek, ihtiyacı olana elimi uzatmamak, iyi ahlak sahibi olmamak ve yanlış olduğunu düşündüğüm şeylere karşı dik durmamak için hiç bir sebebim yok. Aksine bunları yapmak için iyi sebeplerim var.
İnançlılar “Tanrı olmadan iyi ve ahlaklı olunmaz” derken acaba “Tanrı olmasaydı iyi ve ahlaklı olmam için bir sebep kalmazdı” mı demek istiyorlar?
Ahlak, kitaplardan ve dinlerden aldığımız bir şey değil. Tamamen toplum yaşantısının getirdiği gereklilikler ve insanların mutlu hissetmesi (ya da acı hissetmemesi) temeline dayanan, zaman içinde gerekliliklere göre değişen insan icadı bir kurallar toplamı.
İnançlı birisinin iyilik yaptığı zaman duyduğu hislerle inançsız birisinin duyduğu hisler arasında fark yok. Muhtemelen hepimizin bildiği tatmin ve mutluluk duygusu, ben inancımı kaybettikten (daha doğrusu ondan kurtulduktan) sonra azalmadı. Hatta yaptığım iyiliğin gerçekten karşılıksız olduğunu bildiğimden (zira yaptığım iyiliğin sevap olarak hesaba yazılmayacağını biliyorum) kıymeti daha çok arttı. İyilik yaptığımda cennetten bir parça için ön ödeme yapmış olmuyorum, sadece iyilik yapmış oluyorum. Alış veriş değil, sadece iyilik.
Ateistlerin umudu yok diyen inançlılara sormak istiyorum, bu dünyadaki hayatınız tüm umudunuzu ölümden sonraki hayata bağlayacak kadar kötü ve zavallı bir hayat mı? Gerçekten cennet hayatından başka bir şey için umudunuz yok mu? Şimdiki hayatınız, bittiği zaman daha iyi ve ebedi bir hayat umudu haricinde bir umut düşünemeyeceğiniz kadar anlamsız ve mutsuz mu?
Belki de evet, bazı insanların hayatları gerçekten ahiret umudu haricinde hiç bir başka umuda sahip olmayan hayatlar. Fakir ve az gelişmiş ülkelerdeki dini inançların yaygınlığının sebebi de bu olabilir pekala.
Öte yandan, bir çok insan için de dinler suçluluk duygusu, paranoya ve utanç duygusuna sebep oluyor. Kendi yarattığı kullarını cehenneme atmakla tehdit eden kıskanç bir tanrıyı ikna etme çabasının getirdiği psikolojik baskıya sebep oluyor.
İlahi adalet, ölümden sonra ödül ceza ve onunla birlikte gelen bir dolu masala inanmamak sanıldığından daha çok umut getiriyor. Herkesin paylaştığı günlük umutların (terfi alacak mıyım, çocuğum mutlu olacak mı, tuttuğum takım şampiyon olacak mı, küresel ısınma problemi çözülecek mi, öldükten sonra hatırlanacak mıyım gibi) yanında ateizm sahip olduğumuz tek şeyin bu dünyadaki yaşam olduğu fikri sayesinde bu dünyayı ve yaşamımızı daha iyi bir hale getirmek için işi yukarı havalet etmek yerine çabalamamız gerektiğini söyleyerek gerçek gelişmenin yolunu açıyor.
Bu hayat değerli, ve onu iyi bir hayat yapmak bizim elimizde. Bu hayatı iyi yapmanın yolu kişisel olarak bencil bir şekilde alabildiğimiz en çok zevki almak değil. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız o yüzden dünyanın diğer ucunda deprem yüzünden evi yıkılan aileye yardım etmek, herkes için adil ve mutlu bir yaşam sağlayacak şartlar için çalışmak, üstünde yaşadığımız dünyayı korumak ve iyileştirmek ve olgun, mutlu bir toplum inşa edebilmek dünyayı ve hayatımızı daha iyi bir seviyeye çıkarabilmek için yapmamız gereken şeyler. İnsanlar gerçek mutluluğa mutluluk vererek ulaşan canlılardır. Bunun da inançla ilgisi yoktur.
Bence bu dünyayı ve yaşamı daha iyi bir hale getirmek, hayatımızı adamamız için yeterince iyi bir amaçtır.
Konuyla ilgili olarak Özgür İrade ve Ölüm üzerine daha önce yazdığım yazılar da ilginizi çekebilir.