Kuran’ın iddia edilen mucizelerinden birisi Hadid suresinde geçen demir’in indirilmesinin, süpernovalarla oluşan demir elementinin dünyaya ulaşmasını tasvir ettiği şeklindedir. Hatta Hadid suresinin 57. sırada olması da bir mucize olarak görülür zira Al-Hadid olan orijinal ismin ebced hesabıyla değeri 57’dir.
Öncelikle söz konusu ayeti, yani Hadid suresinin 25. ayetini bir
inceleyelim.
1. lekad : andolsun
2. erselnâ : biz gönderdik
3. rusule-nâ : resûllerimiz
4. bi el beyyinâti : beyyineler ile, deliller ile, ispat vasıtaları ile
5. ve enzelnâ : ve indirdik
6. mea–hum : onlarla beraber
7. el kitâbe : kitap
8. ve el mîzâne : ve mizan
9. li yekûme : ikâme etsinler, yerine getirsinler
10. en nâsu : insanlar
11. bi el kısti : adalet ile
12. ve enzelnâ : ve indirdik
13. el hadîde : demir
14. fî-hi : onda, onun içinde
15. be’sun : sertlik
16. şedîdun : kuvvetli
17. ve menâfiu : ve pekçok menfaatler, faydalar
18. li en nâsi : insanlar için
19. ve li ya’leme : ve bilsin, belirtsin, belli etsin
20. allahu : Allah
21. men : kim, kimse(ler)
22. yansuru-hu : ona (kendisine) yardım edecek
23. ve rusule-hu : ve onun resûlleri, resûlleri
24. bi el gaybi : gaybda, görmeden
25. inne : muhakkak
26. allahe : Allah
27. kavîyyun : kavî, kuvvetli
28. azizun : azîz
Ayetin Türkçe dilbilgisine göre düzenlenmiş
meali şu şekilde:
Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların doğru (adaletli) hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü indirdik; pek sert olan ve insanlara birçok faydası bulunan demiri de indirdik. Bu, Allah’ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
Belli ki mucizeciler tarafından buradaki “indirdik” ifadesi demirin gök yüzünden “inmesi” şeklinde kelime anlamıyla alınıyor.
Demir, çok büyük ve çok sıcak (2.5 milyar kelvin – Güneşin yüzey ısısı 5000 kelvin civarında) yıldızlarda silikon yanma süreci adı verilen bir kimyasal süreç sonunda oluşuyor. Yıldız bu süreç sonunda soğumaya ve demiri biriktirmeye başlıyor. Ta ki enerjisi kütlesini sürdürmeye yetmeyecek noktaya gelene dek. Bu noktada yıldız çöküyor ve süpernova haline geliyor. Süpernovalarla etrafa yayılan maddeler de gezegenler ve diğer yıldızları oluşturuyorlar.
Şimdi Kuran’a geri dönelim. Eğer gerçekten ayet “demir’i indirdik” derken “yarattık” ya da “oluşturduk” yerine “gökten indirdik” manasında kullanıyorsa, o zaman Kuran bilimsel olarak yanılıyor demektir. Zira demir, dünya oluştuktan sonra patlayan yıldızlardan yer yüzüne düşen bir madde değil. Dünya ve Güneş oluşurken var olan bir madde.
Bir diğer nokta, eğer ayet “demiri indirdik” diyorsa yine Kuran’da anlatılan “Ol dedi ve oldu” şeklindeki yaratılış hikayesiyle çelişmiş oluyor. Zira Güneş sisteminden önce Güneş sistemini ve gezegenleri oluşturacak bir süpernova patlamasının gerekli olduğunu ima ediyor. Yani “ol dedi ve oldu” senaryosu geçerliliğini yitiriyor. Bir “önceki hal” gerekliliği doğuyor.
Ancak eğer Kuran “demiri indirdik” derken gökten düşen demir meteoritlerinden sözediyorsa, bu Muhammed zamanında zaten bilinen bir olaydı. Tibet’te MÖ 1000 yıllarında yapıldığı belirlenen ve
Thokcha adı verilen süs eşyaları demir meteoritlerinden yapılıyordu. Frigyalılar MÖ 7. yy’da “gökten düşen ve “
Kibele’nin iğnesi” adı verilen, daha sonra Roma’ya götürülen bir demir meteorit’e tapıyorlardı. Mısırlılar demire “
bja” ya da diğer manasıyla “göklerin/cennetin imal edildiği madde” diyorlardı. Yani Muhammed zamanında demir meteoritlerinin gökten düştüğü yaygın, eski ve bilinen bir bilgi/inanç idi.
Günümüzde de Dünya’ya kadar ulaşan meteorların 90%ının demir meteoritleri olduğu
bilinmektedir. Bunun sebebi bu meteorların taşlardan kolayca ayırt edilebilmesi ve hem atmosfere girerken, hem de yere çarptıktan sonra oluşan aşınmaya görece daha uzun dayanabilmesi.
Buradaki esas soru, acaba Kuran gerçekten “indirdik” derken, kelime manasıyla bir inişten mi, bir alçalmadan mı bahsediyor sorusu. Bunu anlamak için ayetin Arapçasındaki “indirme” manasına gelen kelimeye yani NZL kökünden gelen “enzelna” kelimesine bakmamız gerekmekte. Eğer dikkat edilirse, Hadid 25’te bu kelimenin iki kere geçtiği görülecektir. Birincisi “deliller ve adalet (terazi veya denge olarak da tercüme edilir) ile indirilen peygamberler” ve diğeri “indirilen demir“. Eğer burada doğrudan kelime anlamı ile alırsak sadece demir değil, peygamberlerin de indirildiğini düşünmemiz gerekir. Ancak İslam’a göre indirilen bir peygamber var ise o da Adem’dir. Geri kalan tüm peygamberlerin mucizevi bile olsa (İsa) doğum yoluyla dünyaya geldiğini söyler. Açık ki burada “ispatlar ve deliller” ile indirilen kişi derken ikna etmek için Havva’dan başka kimsesi olmayan Adem’i değil, çoğalan ve Hak yolunu unutan insanları ikna etmek için gönderilen peygamberleri kastediyor.
“NZL” ya da “Enzele” kelimesi sadece bu ayette geçmiyor tabi ki. Zümer suresi 6. ayette de “
ve enzele lekum mine-l-en’ami semaniyete” diyor, yani “sizin için dört ayaklı hayvanlardan 8 tane indirdi”. Ayetin tamamının
Elmalılı meali şu şekilde:
O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O’dur. Mülk O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz?
Dikkat edilirse burada kelimenin aynısı kullanılmasına rağmen gayet net bir şekilde “indirdi”nin “yarattı”, “verdi” manasında kullanıldığı görülüyor. Halbuki kelime manasıyla almış olsa idik gökten indirilen hayvanlardan bahsediyor olmamız gerekirdi.
Aynı kelimenin sözlük anlamıyla kullanıldığı yerler de var. Örneğin Bakara 22. Diyor ki Kuran
“ve enzele min es semai maen” yani “
gökyüzünden su (yağmur) indirdi” Burada “enzele” kelime manasıyla alınıyor, ancak ayetin tamamına bakarsak bunun niye öyle olduğu
görülebilir :
O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.
Burada net bir şekilde “gökten su indirdi” diyerek kelime manasıyla kullanıldığı görülebiliyor. Fakat “demir”den bahseden ayette “gökten indirdi” ya da “yıldızların olduğu yerden indirdi” gibi bir detaylandırma yok. Dünyanın atmosferinde oluşan yağmur ve uzaydan gelerek atmosfere giren meteorlar arasında da bir paralellik olmadığı gayet açık.
Yani “indirdik” derken Kuran’ın “yarattık”, “oluşturduk”, ya da hitap ettiği kitleyi düşünürsek “size bağışladık” diyor olması daha mantıklıdır.
Kuran’daki 57. surenin adı olan ve ebced hesabıyla 57 değerini veren al-hadid kelimesinin tesadüfen bu şekilde olmadığı iddia edilmektedir. Öncelikle bir şeyin “tesadüfen” olmadığını iddia etmek için onun bilinçli ve bilerek yapılmış olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Yani “bu tesadüf olamayacak kadar tekil bir olay, nadir bir olay” demek ispat değildir. Kaldı ki Hadid suresinin Nuzl sırası 94’tür ve Kuran bir araya getirilirken kullanılan sıra ile 57. sıraya oturmuştur.
Demir’in atomik ağırlığının surenin sırasıyla örtüştüğü de iddia edilir. Ancak buradaki iddia biraz esnetmeli, zira demirin atom ağırlığı 55.845 amu’dur ve mucizeciler bunu 56’ya yuvarlarlar – ancak 57. sırada değil, 56. sırada olabilmesi için derler ki “Fatiha suresi bir duadır ve aslında Kuran’a sonradan eklenmiştir”. Bu noktada Kuran’ın eksiği ve fazlası olmayan Allah kelamı olduğu iddiasına güle güle demek zorunda kalırlar.
Edip Yüksel Meali Meali 25. Ayet Açıklaması
Demirin öneminden ve özelliğinden söz eden biricik ayetin yer aldığı Demir Suresi, demir elementinin bazı kimyasal özelliklerini sayısal ilişkilerle vermektedir. HHaDYD (demir) kelimesinin ebced, yani sayısal değeri, 8+4+10+4=26 olup demir elementinin atom numarasına denktir. EL-HHaDYD (belli bir demir) kelimesinin sayısal değeri de, 1+30+8+4+10+4=57 olup demirin belli bir izotopunun atom ağırlığına eşittir. Kuşkusuz, bunu, Kuran’dan da önce varolan Arapça dilinin ilginç bir rastlantısı olarak değerlendirenler olacaktır. Ne var ki aynı kelimeyle isimlendirilen bu Surenin sıra numarasının 57 olması Kuran’ı düzenleyenin bu “rastlantı”dan haberli olduğuna işaret ediyor. Demir elementinden sözeden bu ayet, Besmele dahil edilirse, Surenin 26’ıncı ayetidir; yani demirin atom numarasına denktir. (Kuran’ın 19 kodlu matematiksel sisteminde, numarasız Besmeleler kelime sayımlarına katılmamakta ancak Kuran ayetlerinin sayımına katılmaktadır). Bu Suredeki toplam ayetler Besmele’siz 29, Besmele dahil 30 olup, herbiri demir atomunun dört izotopundan ikisinin nütron sayılarına denktir. Tanrı isminin Sure içindeki tekrar sayısı da geride kalan izotopun nütron sayısını vermektedir. Surenin başından itibaren 26’ıncı Tanrı ismi demirden söz eden ayetin içindedir. Ayetteki “indirdik” kelimesinin kullanılışı da ilginçtir. Yıldızların ve gezegenlerin oluşumu konusunu inceleyen modern astronomi kitaplarına bakarsanız, gezegenlerin yaratılışında demir elementinin rolunu ve “yarattık” yerine “indirdik” sözünün tercih edilme nedenini öğrenebilirsiniz. Bu konu üzerindeki gözlemlerim ve yorumlarım, 1986 yılında “Kuran’da Demirin Kimyasal Esrarı” adlı kitapçıkta yayımlandı. Bak 4:82.
Evet demirin atom numarası 26dır. Diyelim ki Kuran bunu gizli bir mesaj olarak vermek istedi. Acaba Kuran’daki diğer bahsi geçen elementlerde bu durum tekrarlanıyor mu?
Ali İmran suresi 14. ayette altın ve gümüşten bahsedilir. Altın’ın arapçası Zahab’dır ve altının atom numarası 79’dur.
Ali-İmran suresi Kuran’da 3. suredir.
Ebced hesabım pek iyi değildir, fakat kelimenin kökü tahmin ettiğim gibi ZHB ise, harf değerlerine göre 900+5+2’den ebced değeri 907 olur. 907 rakamı, altın elementinin herhangi bir özelliğinde karşımıza çıkan bir sayı değil.
Aynı şeyi gümüş için deneyelim. Arapça’da gümüş “fiddah” olarak adlandırılır. Kökü FDDH ise, 80+800+800+5’ten 1685 olur. Atom numarası 47 olan gümüşün herhangi bir özelliğine denk gelen bir sayı değil 1685.
Başka elementlerin bahsi geçiyorsa bile rastladığım ilk iki tanesinde bu hesabın tutmaması, Hadid suresindeki ebced değeri ve atom numarasının eşit olmasının bir tesadüf olduğu izlenimini yaratıyor.
El-Hadid’in ebced hesabıyla 57’yi vermesi konusuna gelirsek, demirin 58-FE isimli izotopunun ağırlığının 56.9353940(7) olduğu bilinmektedir. Yani 57’ye eşit değildir. Altın Oran mucizesindeki gibi yaklaşık işler yapan bir Tanrı’dan sözediyoruz sanırım.
Edip Yüksel sonra başka bir esnetme mucize olan 19 mucizesine göre ayetleri sayarak, 25. ayeti 26. ayet yapmış. Suredeki toplam ayet sayısı besmele dahil 30, hariç 29u verir, doğrudur. Ancak demirin doğal 4 izotopunun sadece 1 tanesinin nötron sayısı 30dur. 54-FE’nin nötron sayısı 28dir. Diğer ikisininki 31 ve 32’dir. Ayrıca demirin 45-FE’den başlayıp 72-FE’ye kadar giden ve 19’dan başlayıp 46’ya kadar giden nötron sayılarına sahip olan toplam 27 izotopu bulunmaktadır. Yani bir olasılığın tutabilmesi için fazlasıyla müsait sayıda izotop
mevcuttur.
Edip Yüksel de “indirdik” sözünün “gök yüzünden inen demir” manasına geldiğini ve astronomik olarak bir gönderme yapıldığını düşünmüş.
Özetle, rahatlıkla denilebilir ki, suredeki “indirdik” ifadesinin kelime manasıyla gökten bir inişi kastediyor olması mucize değil, zira gökten düşen meteorlar var. Eğer maden halindeki demirin gökten düştüğü ifade ediliyorsa bilime uygun değil, zira demir dünya oluştuktan sonra gökten düşmedi, dünya oluşurken zaten ortamda mevcut idi. Yine aynı şekilde demirin dünya yaratıldıktan sonra gökten düştüğü ifade ediliyorsa yine bizzat Kuran’da anlatılan yaratılışla çelişen bir ifade kullanılmış oluyor.
En mantıklı açıklama, “indirme”nin, örnek gösterdiğim diğer ayetlerdeki manası ile paralel bir şekilde “yaratma” manasında kullanıldığı ve burada demirin dünyaya düşmesi gibi bir anlam olmadığı.