İdam cezası

Bugünlerde çokça tartışılan bir konudan hareketle idam cezası hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.

Olay, Cem Garipoğlu’nun kız arkadaşını öldürüp sonra kafasını gövdesinden ayırıp çöp tenekesine atması ve ardından 6 ay polislerden kaçması.

Cem Garipoğlu sonunda teslim oldu ve yargılanacak. Ancak bir çok yerde “idam edilmeli” dendiğini duyuyorum. Cem Garipoğlu’nun idam edilmesi gerektiği fikrine katılmıyorum. Çünkü prensip olarak idam cezasının kabul edilebilir bir ceza türü olmadığını düşünüyorum.

Sebeplerimi açıklayayım.

1- İdam, bir ceza değil intikamdır.

İdam ederek suçluyu cezalandırmış olmuyor, sadece intikam almış oluyoruz. Bu da bizi idam edilen kişiden farksız bir noktaya getiriyor. Suçlunun idam edilmesi duygusal olarak bazı insanların acısını ya da kızgınlığını hafifletse de idam, duygularla karar verilebilecek bir şey değil, sadece akıl ve mantıkla karar verilebilecek bir şeydir.

Adam öldürmek aslında üç temel sınıfa ayrılabilir. İlki kazara adam öldürmektir. Öldürme niyeti yokken birisinin ölümüne sebep olabilen insanlar vardır. Dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek ya da atıyorum tarfik kazası gibi durumları tanımlar.

İnsanlar duygusal olarak kontrolü kaybettikleri zaman normalde yapmayacaklar şeyler yapabilirler. Bir erkeğin karısını yatakta başkasıyla yakalaması ve karısıyla sevgilisini öldürmesi buna örnektir. Kısa süreli cinnet anında dakikalar içerisinde normal bir hayat sürerken bir anda katile dönüşen insanları gazetelerin 3. sayfasında hemen hemen her gün okuyoruz.

Bir de adam öldürmeyi hesaplayarak, planlayarak yapan insanlar vardır. Bunlar öldürecekleri kişiyi izler, en iyi planı yapmaya çalışır, yakalanmamak için önlemler alırlar ve yakalanmaları halinde yaptıkları şeyin sonucunu düşünecek vakitleri vardır. İdam cezasının uygulandığı ülkelerde bu türden cinayetleri işleyenler genellikle idamla yargılanırlar.

Devlet, yöntemden bağımsız olarak cinayet işleyen birisini yargıladığı ve idama karar verdiği zaman bunu planlayarak ve hesaplayarak yapmaktadır. Yani esasında üçüncü tür bir adam öldürmeyi devlet (insanlar) kendileri yapmaktadır. Peki bu durumda devletin, bilerek isteyerek ve hesap yaparak cinayet işleyen kişiden etik olarak ne kadar farkı var? Çok az. Cinayeti işleyen suçlu bunu kişisel çıkar ya da başka bir sebep için yapıyor olabilir. Ancak devletin yaptığı şey de intikamdan başka bir şey değildir. Ha kişisel çıkar, ha intikam. İkisi de etik olarak aynı seviyede olan ilkel ve kabul edilemez motivlerdir.

2- Ne kadar titiz olunursa olunsun, mutlaka masum birileri işlemedikleri suçlar için idam edilecektir.

Buna ek olarak mutlaka birileri haketmedikleri halde idam edilecektir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bu hata, meydana geldiği zaman (geldiği takdirde değil, geldiği zaman) hayatını kaybedecek olan kişiye karşı hiç bir özür, hiç bir telafi fayda etmeyecektir. Bunun sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalan insanların hayatları da mahvolacaktır.

3- İdam cezasının bilimsel olarak ispatlanmış caydırıcılığı yoktur.

Bir çok istatistiki çalışma yapılmış olsa da kesin ve net olarak idam cezası uygulanan yerlerde bu cezanın caydırıcı bir unsur olduğu ortaya konamamıştır.

İdam cezasının gerektirdiği titizlik ve uzun süreç sebebiyle idam cezası çok nadir uygulanmaktadır. Bu da suç işlemeyi planlayanların suçu işlemesini engellememektedir çünkü idam cezası alma ve bu cezanın uyglanması ihtimali çok düşüktür. Öte yandan idam cezası yüksek bir oranla ve kesin olarak uygulanacak olursa muhtemelen caydırıcılık artacaktır, fakat bu sefer de haksız yere idam edilen insanların sayısı artacaktır. Burada çözülmesi imkansız bir ikilem vardır.

Suçlular suç işlerken sonuçlarını düşünmezler. Cinayeti anlık bir öfkeyle işleyen kişilerin sonuçlarını düşünecek zamanı yoktur. Bir diğer senaryoda  “ya ben ya o” durumunda kalan bir insan sonuçlar aklına gelse bile “şimdi öleceğime, ben onu öldürürüm ve yakalanırsam da hukuk sisteminde belki yaşama şansım daha fazla olur” şeklinde olaya yaklaşabileceğinden idam cezası caydırıcı bir rol oynamaz. Cinayeti planlı olarak işleyen kişiler ise yakalanmamak için plan yaptıkları için yakalanmayacaklarını düşünürler ve bu yüzden idam cezasını önemsemezler. İdam cezası endişesi sadece yakalandıktan sonra başlar. Suç işlendikten ve kurban için çok geç olduktan sonra.

Bununla beraber suç oranını düşürdüğü ispatlanmış bir çok başka önlem ve inisiyatif vardır. Daha çok polis memurunun görev başında olması, uyuşturucu, alkol, silah kullanımını daha sıkı kontrol altına almak, daha uzun hapis cezaları, suçun esas kaynağı olan ekonomik problemleri çözmek çok daha etkili, etik ve güvenli yöntemlerdir.

4- İnsanlar yaptıkları tek bir hata için yaşam haklarını kaybetmemelidirler.

Kendi kendinize sorun. Acaba siz 10 sene önceki insanla aynı insan mısınız ? Değer yargılarınız, düşünceleriniz, hisleriniz aynı mı? Aynı şeylerden mi hoşlanıyor aynı şeylerden mi korkuyorsunuz? Yoksa zaman içerisinde vücudunuz değiştiği gibi düşünceleriniz, hisleriniz de mi değişti? Peki birisi sizi alıp 10 sene önceki bir düşüncenizden dolayı hapse atsa ne hissedersiniz? Diyelim ki 10 sene önce Hitler’in tarihin gördüğü en büyük komutan olduğunu düşünüyordunuz. Fakat bugün hata yaptığınızı anlıyorsunuz. Birisi 10 sene önceki yanlış düşüncenizden dolayı sizi kınasa, ya da hapse atsa ne hissedersiniz?

İdam cezası alabilecek bir suç işleyen insanlar içerisinde de yaptığı hatayı farkedip düşünceleri ve hisleri değişen insanlar olacaktır. Bu insanlar belki hiç bir zaman topluma geri karışamayacaklardır, belki normal bir hayat süremeyeceklerdir, ama yaşamak ölmekten her zaman daha iyidir. Hapishane ortamında bile belli standartlar çerçevesinde bir hayat yaşabilecek ve suç tehlikesi taşımayan bir kişiyi öldürmek gereksiz ve zalimcedir. Bir suçluyu “bu adamdan bir şey olmaz, bu adam uslanmaz” diyerek öldürmek insanlığın geldiği bu medeniyet noktasında kabul edilebilecek bir şey değildir.

5- İdam’ın kimseye faydası yoktur.

İdam’ın kurbana faydası yoktur.

Kurban’ın ailesine ve arkadaşlarına belki duygusal olarak faydası olabilir, ama bir insanın canını almak duygularla karar verilebilecek bir şey değildir. Sevdikleri kişiyi onlardan alan bir insanın suçunun cezasını çekmesini istemek en tabii haklarıdır. Fakat bu cezanın hakkaniyet çerçevesinde ve insancıl olması gereklidir. Burada sağa sola saldırdığı için bir köpeğin uyutulmasından değil, bir insandan bahsediyoruz. Bir yanlış yapılmıştır, ancak ikinci bir yanlış ne kadar doğru görünürse görünsün ilk yanlışı düzeltmeyecektir. Duygusal tepkiler ise suçun adil bir şekilde cezalandırıldığı bilinciyle zamanla hafifleyecektir.

Topluma faydası yoktur çünkü caydırıcı değildir. Suçluya faydası yoktur çünkü bir ders almış olsa bile bu dersi uygulamaya koyamayacaktır.

Burada sevdiğini kaybeden ailelerin duygularını önemsemediğim düşünülmesin. Ne hissetiklerini tam olarak ve hakkıyla hayal edemesem de sevdikleri birisini inciten veya öldüren birisinin ölmesini istemek doğal bir tepkidir. Utanılması gereken bir şey değildir. Benim ailemden ya da arkadaşlarımdan birisi öldürülse benim de hissedeceğim şey tam olarak bu intikam duygusu olacaktır muhtemelen. Ancak daha önce de söylediğim gibi, bir insanın ölmesine ya da yaşamasına karar vermek duygularla değil akıl ve mantıkla yapılabilecek bir şeydir. Akıl ve mantık da idam cezasının doğru, ahlaklı ve yararlı bir ceza şekli olmadığını söylemektedir.

27 thoughts on “İdam cezası

  1. Bir şey eklemek istiyorum, Cem Garipoğlu veya başkası olsun, bu işlediği suçu psikolojik bir rahatsızlık sonucu yapmış olabilir. Özgür irade ile ilgili yazınızda beyindeki rahatsızlıklar sonucu çocuklara tecavüz eden insanların tedaviden sonra normal hallerine döndüklerinden bahsetmiştiniz. Hepimizin başına gelebilir bu, hastalık sonuçta. Cem Garipoğlu öyledir veya değildir demiyorum ama hiç birimizin belki de tedavi edilebilecek bir hastalık sonucu işlenmiş bir suçun cezasını hayatını alarak ödetmeye hakkımız yok. Topluma kazandırmaya çalışmalıyız, tedavi etmeye çalışmalıyız. Sizin beyninizin ön lobunda bir tümör oluşsa ve insan öldürmeye başlasanız, tümör alındıktan sonra normal halinize dönseniz, yaptıklarınızı hatırlamasanız, sebep olduklarınız için çok üzülseniz gene idam düşüncesini haklı bulur musunuz?

  2. Cem Garipoğlu bence olabilecek en ağır cezayı çekmeli ve bu ceza kesinlikle idam olmamalı. İdam öldürülen gencecik insanı geri getiremeyeceği gibi, Cem Garipoğlu için de bir nevi kurtuluş olur, olsa olsa.

    @slim: Tam olarak emin olmasamda, Cem Garipoğlu’nun bu inanılmaz hunharlıktaki cinayeti zihinsel bir rahatsızlıktan veya temporal lobundaki bir tümörden dolayı işlemiş olabileceği fikri
    bana fazlasıyla absürd görünüyor. Dile kolay, bir insanın canını almak, hem de bu vahşilikle.

  3. @Karamela: Çok ağır bir ceza alması gerektiğine katılıyorum, ama bahsettiğimiz kişinin 17 yaşında olduğunu da unutmamak gerekir, emin olun bu kadar olmasa da 17 yaşında benim de çok acayip düşüncelerim vardı, o zamanlar aklımdan geçen bazı şeyleri, yaptığım bazı şeyleri şu an yapmam mümkün değil ve çok büyük hatalar olarak görüyorum, insanlar olgunlaştıkça değişir de. Yasalar da bütün dünyada bu yüzden 18 yaş altı için farklı uygulamalara yönelmiştir, o yaşta, hele çok şımarık büyütüldü ise mantıklı düşünemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum, avukatlık yapmak gibi bir niyetim yok, sanırım alabileceği maksimum ceza 18 yıl, onu alsın, idam ile cinayet arasında fark göremiyorum. Cem Garipoğlu’na bakınca ben de çok öfkeleniyorum, benim kızıma yapsaydı ne düşünürdüm gözüyle bakmaya çalışıyorum, şuna eminim; 25 yaşında bir insan olsa çok daha fazla öfkelenirdim.

    Bir de şuna bakıyorum; bu olay beni bütün gençliği maganda kültürüne özendiren ağa-aşiret-mafya dizileri kadar öfkelendirmiyor, bu tarz dizilerde herkes kendine göre kural koyuyor, toplum kurallarını hiçe sayıyor, adam öldürüyor, üstüne karizmatik rol model olarak gösteriliyor. Bu tarz diziler bu olaylara sebep vermekle kalmıyor, topluma tamamen zarar veriyor, ben, siz etkilenmeyiz ama 18 yaş altı, karakterini oturtamamış çocuklara inanılmaz zarar veriyor. Bugün rol model kendinden ayrılmak isteyen kız arkadaşına bıçak çekerse, “biz racon değil kafa keseriz” derse yüzlercesini gördüğümüz okul cinayetlerinin sonu gelmez. Rol model aslında kendisinden ayrılmak isteyen kız arkadaşına “Sen bilirsin” demeli ve yoluna devam etmelidir, kimsenin hakkının, canının tehdit edilemeyeceğini göstermelidir ki çocuklar da onu örnek alsınlar, bugün sokağa çıktığımda gördüğüm maganda gençlikten çok rahatsız oluyorum, bir çoğu potansiyel Cem Garipoğlu.

    Her insan ağır suç işleyenleri asmak kesmek istiyor, ben ise günün birinde cezasını çekince topluma yeniden kazandırmaya inanıyorum, bu bütün suçlular ile geçerli. Bakarsınız bilim adamları 20 yıl sonra suça sebep olan davranışları tamamen çözüp tedavi edebilecekler, bugün idam ettiğimiz insanlar için üzülmez misiniz?

    Son konu ise Cem Garipoğlu’nun bir rahatsızlığı olup olmadığını ben bilemem, ben genel olarak her birimizin başına gelebilecek rahatsızlıklar sonucu normal halimiz gibi davranamayacağımızı anlatmak istiyordum, yanlış söylemişim “Özgür İrade” değil, “Makinedeki Hayalet: İnsan Ruhu” yazısı olacakmış, herkese okumayı tavsiye ederim, belki idam cezasına bakışları biraz değişir.

    http://suphecimelek.wordpress.com/2009/06/08/ruh/

  4. @Slim: Kurtlar Vadisi ve benzer formattakidaki yapımlar ve bu yapımların halk üzerinde yarattığı etkinin tiksinçliği konusunda sana yerden göğe kadar hak vermekteyim.

    Nerede o çocukluğumuzun, insanımıza inceden erdem ve dürüstlük aşılayan, haklı ve ezilenin, ağaya, güce, zalime başkaldırısını işleyen, Kibar Feyzo’ları, Züğürt Ağa’ları vs. diye ben de az düşünmüyorum arkadaşım.

    Bir de şimdi ki “blockbuster”lara, rating rekortmeni dizilere bak. Genç nesil için üzülüyorum açıkçası. Bu sayede, toplumca öylesine “delikanlı” ve “ağır abi” olmaya alış(tır)ılıyoruz ki, aynaya baksak, kendi görüntümüze bile “ne bakıyon lan andaval!” diye kükreyecek hale geliyoruz yavaş yavaş.

    Cem Garipoğlu konusuna gelince, Bu kişi hakkındaki malumatımın yanlızca medyadan aktarılan kısıtlı bilgilere dayandığı gözönünde bulundururacak olursam, işlediği cinayetin perde arkası ve sebepleri hakkında yorum yapmam yanlış olur.

    Haa, bir de nice 17 yaşındaki insanlar var, 50’lik torun torba sahibi insanlardan daha bilgeler. Ve nice 50’likler var, zeka yaşları ilkokul çocuklarına denk. Cem Garipoğlunun “süper zeki” olduğu söylenip duruyordu hep, gazetelerde TV kanallarında, 8 lisan biliyormuş da, bilmem ne…

    Herneyse. Konuya dönmek gerekirse:

    İdam cezasını faydasız ve yanlış buluyorum. Ama gel de bunu, mesela ABD senatörlerine veya İran mollalarına anlat. 😉

  5. İdam tartışmasız bir şekilde intikamdır. Bu konuya devlet-vatandaş ilişkisi çerçevesinde bakmak daha doğru olur diye düşünüyorum. İdam ya da genel olarak ceza ve yaptırımlar, özü itibariyle, vatandaşın intikam duygusunu devlet aracılığıyla kurumsallaştırmasıdır.

    İlgimi çeken bağlantılı bir konu ise; azami ceza (ör: müebbet hapis, idam) üzerinde bu kadar yaygara koparılmışken, asgari ceza konusunda özellikle vatandaş düzeyinde yapıcı tartışmaların olmamasını hukuki anlamda büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Bildiğiniz gibi, suçu sabit olsa dahi suçluya bir avukat atanır. Bu durum ilk bakışta garip görünmekle birlikte, özellikle ceza hukukunun temel prensiplerinden biridir. Buradaki avukatın görevi suçluyu aklamaya çalışmak değil (zaten suçu sabit – delillerle, tanık ifadeleriyle ya da bizatihi suçlunun kendi itirafıyla), suçlunun “hak ettiği” cezayı almasını sağlamaktır.

    @Şüpheci

    Vaktin olursa, ötenazi (bu konuya pragmatik yaklaşacağını tahmin ediyorum aslında) ve özellikle intihar konularında görüşlerini de okumak isterim.

    Bu ileti ile ilgisiz olacak ancak, görebildiğim kadarıyla “Inside the Koran” belgeseli ile ilgili bir şeyler yazmamışsın. O konuda da bir şeyler karalarsın belki.

  6. @D.

    Bu yazı okunurken fon müziği olarak Marcus Miller’dan Strange Fruit isimli parça dinlenmelidir.

    Abooo… Kara mizah diye buna derim. (yoksa ironi değil miydi?)

    Strange Fruit: Darağacının meyvesi.

    Yalnız kaçırdığın bir nokta var. Strange Fruit parçasının işlediği tema idam veya linçten ziyade, ırkçılık.. Parçada sözkonusu olan darağacının verdiği o “garip meyve”nin orada asılı durma sebebi herhangi bir infaz değil, tek suçları(!) siyah doğmuş olmak olan insanların 30’lu yılların Amerika’sındaki haksız idamı.

    Yine de sayende az önce parçanın Billy Holiday versiyonunu(ki sanırım orijinalidir) dinlemiş oldum. Öyle bir parça ki etkilenmemek mümkün değil. Sağol.

    ——————————————————————————————————————
    @disconnectuserectus

    Geçtiğimiz haftalarda harıl harıl tüm internette arayıp da (private torrent trackerler haricinde) hiçbir yerde bulamadığım “İnside the Koran”ı linkleyerek beni sevindirdin. Sen de sağol.

  7. Böylesine agir suç isleyenlerin çocuklari da genellikle suçlara karisiyorlar. Bunlar insanligin Gene Pool’undan çikartilmali.

  8. Aranizda House MD izleyen var mi bilmiyorum ancak bir bolumde 7-8 kisiyi oldurdugu icin idam edilecegi gunu bekleyen zenci bir mahkum rahatsizlaniyordu ve teshis icin House’u cagiriyorlardi.

    Bir sure onyargili yaklasiliyor adama, cunku agresif nobetler geciriyor ve tehlikeli. Fakat House adamin beyninde bu nobetleri tetikleyen bir problem oldugunu buluyordu, ki sanirim boyle bir dava gorulmus amerikan mahkemelerinde. Tibbi olarak ispatlarsaniz adamin bu suclari elinde olmayan sebeplerle islediginden dolayi cezasini dusurebiliyorsunuz sanirim.

    Cinnet, ani ofke gibi sebeplerle islenen cinayetlere baktiginiz zaman genelde caresizlikten bir anlik deliren masum insanlar goruyorsunuz, bunlarin da idam edilmesi gercekten hic kimseye faydasi olmayan bir durum.

    @belgian: O genler sizde de cekinik halde bekliyor olabilir, cocugunuza ya da torununuza aktarabilirsiniz. Bu tarz dusunceler pek iyi sonuclar dogurmamistir bugune kadar.

  9. Cezaların toplumun kinini yatıştırır niteliklerden arındırılıp rehabilite edici, topluma kazandırıcı niteliklere bürünmesi arzu edilen şeyse eğer;

    Diyelim ki tıp ve teknolojiden yararlanarak geliştirilmiş bir cihazla saniyeler içersinde kötü insan iyi insana dönüştürülebiliyor. Bir flaş patlatılıyor ve kişi 2 saniyede onu suça yönelten ne varsa hepsinden kurtuluyor.

    Cem Garipoğlu tutuklanıyor. Uygulamaya tabi tutuluyor. %100 güvenli şekilde insan hayatına saygılı ve asla birine zarar vermeyecek birine dönüşüyor. Yani adalet sağlanıyor, amaç gerçekleşiyor.

    Artık cezaya sadece caydırıcılık veya benzer suçları teşvik etmemek açısından gerek duyulacağa beniyor.

    Onlar da sanırım toplumdan soyutlamasını gerektirmeyecektir. Para cezası veya zorunlu kamu hizmeti olarak hükmedilebilir. E sonuçta artık suçlu iyi bir birey oldu.

    Bu durumda Cem Garipoğlu ertesi gün Münevver Karabulut’un babasıyla yanyana otobüste karşılaşıp el sıkışabilirler mi ? Yada benle veya adalet yerini buldu diyebilecek toplumun başka bir ferdiyle yanyana koltuklarda seyahat edebilecek midir ?

  10. İdam cezasından intikam olarak bahsedilmiş. Doğru buna katılıyorum. Ancak intikam almanın Cem Gariboğlu’nun yaptığı hareketten bir farkı olmayacağı da söylenmiş. Hatta planlı cinayet denilmiş. Buna katılmıyorum. Evet idam planlı cinayet olabilir ancak bu yanlış demek değil. İdamı falan desteklediğim yok ancak idamı yanlış bulmak; bu sizin ahlak anlayışınızla yani bireysel ahlak anlayışınızla ilgili birşeydir. Doğru ya da yanlış gibi bir amacı yoktur zaten idamın. Zaten ortadaki birebir amaç intikamın kendisidir. Amaç zaten intikam almaktır yani.
    İkinci olarak bu cezanın amacı bence yanlış gösterilmiş. İdamın amacı diğerlerinin aynı cezayı yapmasını engellemek değildir. Postta da söylendiği gibi cinayet cinnet sonucu işlenebilir–>dolayısıyla suçu işleyen sonuçları düşünemez, planlı yapılabilir—>yakalanmayacağını düşündüğü için sallamaz. Dolayısıyla kimse “idam edilebilirim” gibi bir düşünceyle suç işlemez. O yüzden idamın amacı zaten caydırıcılık değildir (şeriat ve benzeri ülkeler hariç), idamın amacı “yanlış” diye tanımlanan intikamdır. Sadece kurbanın aile fertlerinin değil, hakim ahlaki görüşün çoğunluğuna sahip olan toplum kesiminin görmek istediği şeydir. Toplum artık bu insanın yaşamasına hakkı olmadığına karar vermiştir. Yanlış mı doğru mu bilemeyeceğim. Ama ortada çoğunluğun fikri var demekki. Bu da doğru demek değil, ancak bunun karşısında tek bir kişisinin herkesten gizli olarak aldığı bi karar da var. “Bu kızın kafasını kesecem”. Bariz yanlış. Ve ne bu adamın 17 yaşında olması ne şımarık bir biçimde büyümüş olması gibi geyikler o kızın kafasına eş değer değil, yanından bile geçmiyor. Belki de insan yaşamı övüp bitiremediğim kadar değerli de birşey değildir.
    Bir insan bir hatası yüzünden bu kadar ağır bir cezaya mı çarptırılmalı gerçekten. Ahlaki bir soru..Kurban neden bu cezaya çarptırıldı peki? Bilmiyorum, kimse idam edilsin demiyorum ama yargılar sert geldi bana. Saygılar.

  11. Bu yazı diziler geçidine dönmüş yorumlarla..

    Kurtlar Vadisi izleyip adam öldüren varsa, aşk-ı memnu izleyip yengesine ölümüne yazılanlar da var olmalı.. etkilerin biçim ve yoğunlukları bünyelere bağlıdır. tiksinçlikleri yapımlarda değil de insanlarda aramak lazımdır diye düşünüyorum.

    House MD’ye gelince.. elbette koskoca Gregory House, zalimdir,katildir dinlemez problemi çözmeden de gözüne uyku girmez.

    idama gelince.. derin, karmaşık ve çok tartışmalı bir konu..

  12. idam tek yoldur suçllular için herşey somut şekilde ortadayken derinlerde felsefe yapıp olayı karmaşıklaştırmaya gerek yok

  13. @ Şüpheci Melek;

    1- İdam cezası; cana kasteden birisine uygulandığında intikam değil cezadır ve ceza hukukunda açıkça belirtilmiş ise uygulanır. Adil yönetilen hiç bir devlet, ceza hukukunu, herhangi bir şahıstan intikam almak amacıyla oluşturmaz ve hiç bir hakim jürisi de belli bir şahıstan intikam amacıyla bu kararı vermez. Sadece ceza hukukunda önceden belirlenen durumdaki kişiler gerekli cezaya çarptırılır.

    2- Adil yönetilen ülkelerde, bir suçlu; suçu ispatlanana kadar suçsuzdur. Günümüzün gelişen teknolojisiyle beraber, bu tarz suçlarda yanılmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bunun yanında suçluların bir çoğu, yakalandıklarında suçlarını itiraf etmektedir. İtiraf etmeseler bile, hal ve tavırlardan, yalan makinesi ve türevi aletler kullanılarak ya da olay yeri bulgularından cinayeti gerçekleştiren kişi çok rahat bir şekilde ortaya çıkarılmaktadır. Bu yüzden, adil yargıyla yönetilen bir ülkede masum birinin suçlu bulunması, günümüzde imkansızdır.

    3- Adil yargının hakim olduğu bir devlette, idam cezası çok sık verilen bir ceza olmadığından, suç istatistiklerini etkilemeyebilir. İdam cezasının sebeplerinden olan cinayet ve vatana ihanet suçları, çoğunlukla ekonomik sebeplerden kaynaklanmadığından, ekonomik ve diğer sorunların çözülmesi fazla etkili olmayacaktır. Ancak idam cezasının, her zaman her suç üzerine bir caydırıcılığı bulunmaktadır. Caydırıcılık bir yana, önemli olan caydırıcılık değil, adalet ve eşitliktir. “Ya ben, ya o” senaryosu, nefsi müdafaya gireceğinden, duruma göre değişmekle beraber çoğunlukla idamı gerektirmez. Örneğin, evine giren silahlı bir hırsıza karşı malını savunan ve hırsızı öldüren bir kişi ya da kendisine silah çeken birisini vuran bir emniyet görevlisi elbette idam cezasına çarptırılmamalıdır, zaten bu duruma teknik olarak cinayet bile denemez.

    Daha çok polisin görev yapıp, uyuşturucu alkol ve silah trafiğinin kesilmesi fikrin bana göre de doğru bir düşüncedir. Zaten düzgün yönetilen her devlet, bunu sağlamaya çalışmaktadır. Ancak gel gör ki, devlet herkesin başına bir adam dikemez ve her işlenecek suçu da önceden önleyemez. Zaten yargı sistemi burada devreye girer. İdam cezası da yargının tartışılmaz bir parçasıdır. İdam cezasını kaldıran Avrupa Birliği üye ülkelerinde cinayet suçu çok daha fazla işlenmekle beraber, idam cezasını katiller için kaldırmak insan hakkı değil insan haklarının ihlalidir.

    4- Cezanın süresi yoktur. Masum bir insanın yaşama hakkını elinden almakta basit ve tek bir hata olarak yorumlanamaz. Nitekim, bazı durumlarda katiller tek bir cinayetle de yetinmemekte, bazen 10 bazen 100 bazen binlerce insanın hayatına kastedebilmektedir. Bu ağır suçlar, ağır cezalar gerektirmekle beraber, düşünce değişimiyle affedilecek durumlar değildir. Sanığın dökeceği timsah göz yaşlarının kesinlikle adaletin önüne geçmesine izin verilemez. Ayrıca, sanık hangi mevki makamdan veya meslekten olursa olsun, cezalar eşit bir şekilde uygulanmalıdır. Bu adamdan bir şey olmaz diyerek bu kararı vermek elbette yanlış olacaktır. Ancak zaten, günümüzde hiç bir ceza hükmüne, bu anlayışla karar verilmemektedir. Gelişen medeniyetin de bu konuyla uzaktan yakından alakası yoktur. Gelişen medeniyet, cinayetin önüne geçememekle beraber, adaleti de etkilememelidir. Nitekim, son 100 yıldır medeniyetin gelişimini en çok etkileyen iki ülke olan ABD ve Rusya’da, idam cezası halen aktif olarak uygulanmaktadır. 1984’ten beri idamın uygulanmadığı, 6 sene önce idamın tamamen kaldırıldığı ülkemizde ise ülke; medeniyet adına hiçbir şey kazanmamakla beraber, adalet ve yargı sistemi de ayaklar altına alınarak, suç işlemek alay konusu haline getirilmiştir.

    5- İdam cezasının, kurbana faydası olmayabilir. Ancak kimseye faydasının olmadığını söylemek çok yanlış olur. Öncelikle, ölen kişinin yakınlarını rahatlatarak, duygusal anlamda o insanlar için bir fayda sağlayacaktır. Bununla birlikte, böyle bir kişinin yaşamına son verilmesi, toplumunda huzurunu sağlayacak ve bu tür insanların ilerde çıkarılacak bir af ya da bir firar durumunda, toplumun içerisine karışıp yeni cinayetler işlemesinin de önüne geçilecek, belki bir çok insanın hayatı kurtarılmış olacak ve o insanlara fayda sağlanmış olacaktır. Ayrıca, idam cezası, ceza hukuku ve yargıçlar tarafından, yani olayla alakası olmayan ve bu konu hakkında yetiştirilmiş kişiler tarafından verileceğinden, kesinlikle duygusal kararlar olmayacaktır. Yani özetle, idam cezası duygusal bir durumla verilemez. Ceza hukukunda belirtildiği şekilde, duruma, olaya, kişiye ve bulgulara göre farklılık göstererek verilir.

    Sonuç olarak;

    İdam veya hapis, hiç bir ceza yanlışı düzeltmeyecektir. Ancak, anlattığım durumlarda, idam cezası adaletin yerini bulmasını ve toplumun huzurunu sağlayacaktır. Önemli olan da budur.

    İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yaşama hakkının önemi açıkça belirtilmiştir. Hiç bir insanın, başka bir insanın canına bilerek kastetmeye hakkı yoktur. Bu tür durumlarda devlet, otoritesini ortaya koymalı; adaleti sağlayarak, suçla mücadele ederek vatandaşlarının yaşama hakkını adil bir yargılama sistemiyle korumalıdır. Aksi takdirde, ne duygusal tepkiler hafifleyecek ne de toplumun huzuru sağlanacaktır. Günümüzde, gözümüzün önünde, kendi ülkemizde yaşananlar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Ve son olarak, cinayet suçu; ders alınacak bir suç değildir. O yüzden bu tür durumlarda, katile sağlanacak bir yarar söz konusu olamaz ve devlet tarafından kesinlikle göz önünde bulundurulamaz. Her ceza zaten, doğru şekilde ve doğru yerde uygulandığında ahlaklı ve yararlı olacaktır. Akıl ve mantıkta buna işaret etmektedir.

    • Akın, Uzunca yazmışsın ama bu cezanın en problemli yanı olan hatalı idamları “iyi yonetilen devlet hatayla adam öldürmez” gibi romantik ve safça bir bahaneyle savmaya çalışmışsın. İşin daha da komik yanı bir kaç cümle sonra tüm devletlerin uyuşturucu trafiğini önlemeye çalıştığını ama beceremediklerini yazmışsın.
      İdam cezası bir olasılık olduğu sürece suçsuz insanların idam edilmesi olasılığı her zaman vardır. Amerika gibi kriminolojinin en gelişmiş olduğu ülkelerde bile yanlışlıkla mahkum edilen, idam edilen insanların varlığı bunun kanıtıdır.

      Eğer sen, hiç bir şeyi düzeltmeyecek bir şekilde bir başka insanın daha idam edilmesinden tatmin oluyorsan, bu durum senin karakterinle ilgili epey bilgi veriyor. Ben suçu ne olursa olsun bir insanın öldürülmesine izin veremem. Ne benim ya da bir başkasının acısını azaltır, ne de her şeyi eski haline döndürür, sadece katilin seviyesine yaklaşmış olurum. Hatta muhtemelen daha da aşağılık bir seviyeye çünkü benim idamdan önce muhakeme edecek, dikkatle düşünecek ortamım ve vaktim var. Katillerin kaç tanesi böyle?

      Bence yeri gelmişken “popüler yazılar” bölümündeki “Makinedeki Hayalet” isimli yazıyı ve orada linkli olan özgür irade konulu yazıyı okuman faydana. Belki idam cezasına daha farklı bakmanı sağlar.

  14. “Akın, Uzunca yazmışsın ama bu cezanın en problemli yanı olan hatalı idamları “iyi yonetilen devlet hatayla adam öldürmez” gibi romantik ve safça bir bahaneyle savmaya çalışmışsın. İşin daha da komik yanı bir kaç cümle sonra tüm devletlerin uyuşturucu trafiğini önlemeye çalıştığını ama beceremediklerini yazmışsın.”

    ‘İyi yönetilen, gelişmiş bir devlet hatayla adam öldürmez’ dememin nesi romantik ve safça bir bahana? Biraz daha açar mısın bu söylediğini? Ortada yapılan veya geçmişte yapılmış hatalar varsa bu devletlerin iyi yönetilmemesinin bir suçudur, benim değil. Daha bugün Srebrenitsa katliamının 15. yılı anıldı. Toplu mezarlardan çıkarılıp kimliği yeni tespit edilebilen yaklaşık 800 kişi toprağa verildi. Bu olayın failleri hala elini kolunu sallaya sallaya ülkelerinde veya yandaş ülkelerde geziyorlar. Bu insanların yaşamasını destekleyip ölüm cezasına karşı çıkmam, benim karakterimin düzgün olduğunu mu gösterecek?

    Uyuşturucu mevzusuna gelince, tüm devletlerin değil düzgün yönetilen gelişmiş devletlerin bunu sağlamaya çalıştığını yazdım, o kısmı dikkatli okursan sevinirim. Yoksa Dünya’da Afganistan gibi geçimini uyuşturucu trafiğiyle sağlayan bir çok ülke olmakla beraber, birçok ülkede de derin devlet yoluyla yer altı uyuşturucu trafiğine oldukça büyük destekler veriliyor, bunun ben de farkındayım.

    İdam cezasının verilmesi, günümüz teknolojisiyle bir olasılık olmaktan çıkmıştır, bundan zaten bahsettim. Amerika’da kriminoloji ve bilgisayar bilimlerinin iyice geliştiği 1980’li yıllardan beri bir çok idam cezası uygulandı. Bu cezalardan da benim bildiğim kadarıyla hiçbirisi yanlışlıkla uygulanmamıştır. Eğer yanlışlıkla verildiğini düşündüğün bir ceza varsa, link atmanı rica edeceğim. Bazıları bu konuda prison break ve yeşil yol tarzı fantastik yapımlardan örnek veriyorlar ama bunların tamamı gerçeklerden uzak.

    Son olarak, katilleri ne diye bu kadar savunduğunu anlamadım. Önemli olan, acısı olan kişilerin acısının bir nebze olsun dinmesi, toplumun huzurunun sağlanması ve adaletin yerini bulmasıdır. Gereken cezanın verilmesi, ne benim karakterimi aşağılık yapar ne de beni katilden aşağı bir seviyeye indirir. Zaten böyle bir şey mümkün de olamaz. Benim karakterimin de konu üzerinde bir ilgisi yok.

    Yazdığın yazıyı okuyacağım, ancak bana kalırsa aramızdaki fark; benim masum insanların yaşama hakkını, seninse yaşama hakkını ihlal edenleri de kapsayan tüm insanların yaşama hakkını savunman. Ama yaşama hakkını ihlal edenin, yaşama hakkı da olamaz. Ayrıca devlet otoriteyi sağlayamadığı takdirde bu kan davası ve ya husumet gibi olgulara sebep olarak, toplum arasında korkunç sonuçlar da doğurabilir.

  15. Aslında bir çoğu eski bunların ama şu Cameron Todd Willingham örneği çok saçma olmuş gerçekten. Bir adam içinde çocuklarıyla beraber evini neden yaksın ki? Ortada doğru düzgün kanıt yokken böyle saçma bir sebepten adamı idam etmeleri çok aptalca olmuş. Çin ve Malezya örnekleri zaten yargı konusunda sınıfta kalıyor, hatta hepsi rezil durumdalar.

    Ben, masum olmasına rağmen idam edilen insanlar yok demedim ama ABD’de yakın zamanda böyle saçma bir sebepten idam da beklemezdim. O konuda haklısın evet, kabul ediliyorum biraz ütopik bir hayal olmuş. Fakat yine de (ileride olur da düzgün bir adalet sistemine ortam sağlanırsa) doğru kişilere uygulandığında caydırıcılığı olacaktır

    • Akın, Yazıdaki “caydırıcılık”la ilgili kısmı okudun sanıyorum.
      İstatistikler ve psikolojik değerlendirmeler idamın herhangi bir caydırıcılığı olmadığını gösteriyor.

      • akın isimli arkadaş ilk mesajında okkalı bir cevapla işi bitirmiş. buna rağmen anlayışının kıt aklının eksik olabileceği dışında her şeyden şüphe eden insan, pişkin şekilde cümle cımbızlayarak ve konuyu saptırarak cevap verdiğini zannetmiş. idam cezasının adil, gerekli olduğunu savunan konunun uzmanları şüpheci kadar düşünememiş, mantık yürütememiş, şüpheci aklından biraz da istatistiki verilerden hareketle olayı çözmüş. asıl komik olan bu. ve bu insanı ciddiye alıp uzun uzun cevap yazanların mütevaziliği sabrı takdire şayan.

  16. Evet okudum, ama doğru uygulanırsa olur demek istedim. Analizler genelde total verileri yansıtmaz. Bu durum iyi bir hükümet yönetimi altında, referanduma götürülürse (ABD-Türkiye vs) gerçekler daha net ortaya çıkacaktır.

  17. Yaşamayı haketmeyen varlıklar için idamın gerekli olduğunu düşünüyorum.İnsanların kanını donduran suçlar işlenecek ve biz bu varlıkları(varlık diyorum insan demeye dilim varmıyor) vergilerimizle besleyeceğiz.Bu varlıklara evler (hapishane), bakıcılar(gardiyanlar), su, yemek ,elekrik vb. vereceğiz.Oh ne ala ;yan gel yat keyfine bak.
    Peki kimler yaşamayı haketmiyor?Allah için savaşa sloganıyla yola çıkıp yüzlerce aleviyi öldürenler (maraş katliamı) yaşamayı haketmiyor.37 kişiyi öldürenler (sivas katliamı) yaşamayı haketmiyor.Direksiyon başındayken yanındaki kızlara “eğlenceye varmısınız şu çocuğu ezerek öldüreceğim ve hiç ceza almadan dışarı çıkacağım “diyen sözünün eri kişi yaşamayı haketmiyor.Yolu üzerindeki pompacı ,kasiyer vb. insanları zevk için öldürenler yaşamayı haketmiyor.Çocuklara tecavüz edip öldürenler yaşamayı haketmiyor.Teröristler (ister başı olsun ister sonu ister siyasetçisi olsun hiç farektmez) yaşamayı haketmiyor.Başkalarının canını emanet aldığı halde yağmurlu havada gaza basarak 13 insanın ölümüne sebeb olan şoför yaşamayı haketmiyor.
    Kanserli hücrenin yokedilmesi başka kanserli hücre çıkmayacağı anlamına gelmesede yokedilmesi vücut için iyidir tahminimce.
    Tabiki bu yaşamayı haketmeyen varlıklardam kastım %100 suçlu olduğu ispatlanan veya suçunu itiraf edenleri kapsıyor.Suçsuz olduğu halde idam edilen insanların doktor yada eczacıların hatalarından dolayı ölen insanlardan çok çok az olduğunu tahmin ediyorum.Burada mesleki hata ,ihmal vb. mevcuttur.Onlarında hatalarına göre cezalandırılması gereklidir.İster doktor olsun ister hakim.A ilacının A1 hastalığı için gerekli olduğunu ve doktorun A ilacını B1 hastalığına verildiğini düşünelim.B1 hastalağı dahada kötüleşirse bu A ilacının gereksizliğini göstermez.Bu doktorun hatasını gösterir.Yanlışlıkla idam edilenlerin olması idamın yanlış olduğu sonucunu doğurmaz.
    Rahşah affından dışarı çıkanlar kim bilir kaç masumum ölümüne sebebiyet verdi.Masum insanların tekrar öldürülmesine takrar gaspedilmesine tekrar tecavüze uğramalarına tekrar şehit düşmelerine sebebiyet verme olayına ne denir. Tabiki GENEL AF denir.Birde bunun vergilerini düzenli ödeyenleri keriz durumuna düşüren birçok küçük kardeşi var.
    Birde hemen herkesin rahatlıkla ödeyebileceği ağır para cezaları var onlara hiç girmek istemiyorum.
    Son söz:Vergilerimin suçluların yakalanmasına kadarki süreçte kullanılmasını isterim.Fakat suçlular yakalandıktan sonra yaşamayı haketmiyorlarsa idam edilmeli ;hakediyorlarsa kendi masraflarını fazlasıyla (gardiyanlara zam yapılmalı, yemekler daha düzgün olmalı,digitürk,sınırsız internet olmalı ve günlük 40 ar dakikadan en az 2ders felsefe dersi almalılar) bir şekilde karşılamalıdırlar.Diğerlerinin çoğalmasını azaltmasada kanserli hücreler alınmalıdır.

Leave a comment